ABD Anayasası ile Anayasa Değişiklik Teklifi

Tevfik GÜNGÖR
Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN [email protected]

Başkanlık sisteminin yolunu açacak Anayasa Değişikliği Teklifi'nin TBMM’ya sunulduğu şu günlerde, teklifi destekleyenler yeni sistemin ABD Başkanlık Sistemi’ne benzediğini savunuyor.

Karşı olanlar ise TBMM’ye sunulan teklifin Almanya’da yıllar önce yapılan anayasa değişikliğine benzer bir sisteme yol açacağını ileri sürüyor.

Haluk Dural, Devlet Planlama Teşkilatı’nın eski uzmanlarındandır. İyi bir araştırmacıdır.

Haluk Dural’ın ABD sistemi ve anayasa teklifi sonuçlarına ilişkin değerlemesini sayın okuyucularıma aktarmak istiyorum. Haluk Dural diyor ki; Anayasa değişiklik teklifi ile Türkiye’de başkan için istenen yetkiler, ABD anayasası ile başkana tanınmış olan yetkilerle uyumludur.

Ancak ABD’deki tablo ile Türkiye’deki tablo arasında önemli farklar var:

4 Temmuz 1776 tarihinde 13 İngiliz sömürgesi bağımsızlıklarını ilan ederek Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşunu duyurmuştur.

15 Kasım 1777 tarihinde 13 bağımsız devlet bir konfederasyon kurmuştur. 17 Eylül 1787 tarihli anayasa ile gevşek bağlı konfederasyon yerine, bir “federal devlet” kurulmuştur. Böylece eski sömürgeler olan 13 bağımsız devletten önce bir konfederasyon sonra 13 eyaletli bir federal devlete dönüşülmüştür.

Amerikan devlet yönetiminin oluşumu tarihsel, sosyolojik ve kültürel açıdan Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişe hiçbir şekilde benzememektedir.

17 Eylül 1787 tarihinde kabul edilen Amerikan Anayasası’na göre: Kısım I, Bölüm I:Bütün yasama yetkisi Senato ve Temsilciler Meclisi’nden oluşan Birleşik Devletler Kongresi’ne aittir.
Kısım I, Bölüm II, Madde 1: Her devletin (eyaletin) en az bir temsilcisi vardır ve temsilcilerin sayısı eyaletin seçmen sayısı ile orantılıdır. Temsilciler iki yıl için seçilirler. (Şu anda 435 temsilci vardır.)

Kısım I, Bölüm III: Birleşik Devletler Senatosu her devletin (eyaletin) halkı tarafından altı yıl için seçilecek olan ikişer senato üyesinden teşekkül eder; her senato üyesinin bir oyu vardır. (Şu anda 50 eyaleti temsil eden 100 senatör vardır.)

Kısım II, Bölüm I: Başkan yürütmenin başıdır.

Kısım II, Bölüm II, Madde 1: Başkanı, Birleşik Devletler ordusunun ve bahriyesinin ve Birleşik Devletler nam ve hesabına faal vazifeye çağrıldıkları zaman muhtelif devletlerin milis teşkilâtının başkomutanıdır.

Kısım II, Bölüm II, Madde 2: Başkan senatonun görüş ve üçte ikisinin onayı ile antlaşmalar akdetmeğe yetkilidir. Başkan büyükelçileri, elçileri, konsolosları, Yüksek Mahkeme (bizdeki Anayasa Mahkemesi) hâkimlerini ve Birleşik Devletler’in iş bu anayasanın belirtmediği memuriyet makamları ve sonradan kanunlarla ihdas edilecek olan diğer bütün memurlarını (federal mahkeme hâkim ve savcıları) önerir ve senatonun görüşünü ve onayını aldıktan sonra tayin eder. Kongre, bir kanun ile uygun gördüğü bazı ikinci derecede memurların tayinini ya yalnız başkana ya mahkemelere veya sekreterlere (bakanlara) bırakabilir.

Görüldüğü üzere, ABD örneğinde başkana anayasa ile tanınan yetkiler, 13 ayrı bağımsız devletin oluşturduğu federal bir devlet yapılanmasında vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşu, ABD’de Federal Sistem’in kuruluşuna benzemez.

- Türkiye Cumhuriyeti, İstiklâl Harbi zaferimizden sonra 29 Ekim 1923 yılında “üniter” bir devlet olarak kuruldu. ABD’ye hiçbir şekilde benzememektedir. Dolayısıyla federal bir devletten örnek alınacak bir anayasa ile yönetilemez.

- Türkiye Cumhuriyeti, 30 Ekim 1919 Mondros Mütarekesi sonrasında, Kuvay-ı Milliye döneminde yurdun pek çok yerinde vatanseverler halkımızca toplanan 30 dolayındaki Ulusal ve Yerel Kongrelerde ortaya çıkan “milli irade” beyanından sonra ölümsüz önderimiz Mustafa Kemal tarafından bütün kongrelerin birleştirilerek, 23 Nisan 1920 tarihinde TBMM’nin açılmasıyla kurulmuş bir Halk Cumhuriyeti’dir.

-Bölünemez, paylaşılamaz ve devredilemez egemenliğine “kayıtsız ve şartsız” sahip çıkan milletimiz; İstiklâl Harbi zaferimizle taçlandırdığı mücadele sonunda 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetimizi ilan etmiş ve tüm kuvvetlerin tek elde toplandığı monarşiyi tarihe gömerek, 1876 Kanunu Esasi ile başlamış olduğu anayasal yönetim sistemini, iktidarı yasama-yürütme-yargı arasında paylaştırarak kesin kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan “parlamenter yönetim” şeklini benimseyerek çağdaş demokrasiler düzeyine adım atmıştır.

-Bazen kesintiye uğramış olsa da 93 yıldır sürdürdüğümüz “parlamenter demokratik” yönetiminden Başkanlık sitemi ile yasamayı işlevsiz, yargıyı bağımlı hale getirecek bir sisteme geçiş çok yanlış, geriye dönülmesi güç bir yolu açar.

-Üniter ve merkezi devlet yapımızla bağdaşmayacak bir “başkanlık” sistemi, tek kişi yönetimine geçişe neden olur.

-Ülkemizin lâik devlet düzenini kaybetmemesi, bir din devletine ve Batılı güçlerin isteğine uygun olarak en azından iki bölgeli bir federal devlete dönüştürülmesi, bölünmesi tehlikelerini ortaya çıkarır. Bunlar tartışılması gereken konular.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
40 yılda ne değişti? 03 Ağustos 2018
Vizyon sahibi olmak 30 Temmuz 2018