AB'ye vize kolaylığına hayır!

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

Şu sıralarda ortalıkta "Avrupa Birliği (AB) ne vize kolaylığı" rüzgârı estiriliyor. Rüzgârın "esiş yönü" Avrupa Parlamentosu'ndan (AP) Türkiye'ye doğru.  Konu, AP'nin 28 Eylül 2011 tarihinde Brüksel'deki toplantısında AB Komisyonu İçişleri Sorumlusu Cecilia Malmström tarafından gündeme getirildi.

Cecilia Malmström, AB olarak Türkiye'ye vize kolaylığı için "yol haritası" hazırlayacaklarını söyledi. Toplantıya katılan AB Bakanı Egemen Bağış da, bu gelişmeyi "tünelin ucu göründü" benzetmesiyle değerlendirdi. Basında da "müjde" kıvamında haberler yazıldı.

Malmström'ün sözünü ettiği "yol haritasının" içeriği henüz belirsiz. Ancak, AB'nin yaklaşık 60 yıldır Türkiye'nin Ankara Antlaşması, Katma Protokol, arada hukuk yaratan tüm düzenlemeler ve nihayet Gümrük Birliği Kararı'ndan doğan "vize bağışıklığı" dahil hak ve hukukunu sürekli ihlal ettiği, kesin!

Hak rica ile alınmaz!

Bu gerçeğe rağmen, siyasi iktidarlar AB'nin dayattığı ihlalleri, ufak tefek tepkilerin dışında, sineye çektiler. Buna iş dünyası örgütleri de dahil. Hatta, iş dünyası kuruluşlarının bu konudaki sorumluluğu ve izlediği  pasif tutum, siyaset sınıfının da ötesinde. Çünkü, ellerindeki imkânlara rağmen ihlallere karşı, organize olup hukuk mücadelesi vermediler. Şimdi "vize kolaylığına" razı edilecekler!

Oysa, Türkiye'nin bu meseledeki hakkı AB'nin uyguladığı vize engelini tümüyle kaldırması. Yani,vize bağışıklığı! Meselâ,  AB'nin üyeliğe kabul etmeden önce Hırvatistan'a tanıdığı vizeden tam bağışıklık gibi. Daha da açıkçası, AB içinde engelsiz, vizesiz tam serbest dolaşım hakkı gibi.

Türkiye'nin AB bağlamında uğradığı hak ihlalleri sadece "serbest dolaşıma vize engeliyle" sınırlı değil. Malların serbest dolaşımının sınırlandırılması, rekabetin engellenmesi, Gümrük Birliği'nde serbest ticaret anlaşmaları yoluyla üçüncü ülkeler üzerinden Türkiye'ye bindirilen ticari kayıplar vd… Bunların tümünde AB önünde benimsenen siyasi, ekonomik, ricacı pasifizmin belirleyici rolü var.

Hukukçunun mücadelesi               

Ama, aktif olanlar da var. Türkiye'den bir hukuk kuruluşu AB kaynaklı ihlallere karşı  bir süredir sessiz sedasız mücadele ediyor: Avukat Selim Sarıibrahimoğlu  Hukuk Bürosu,AB Birinci Derece Mahkemesi'nde "Schengen Vize Tüzüğü"nün "iptali" istemiyle açtığı davanın 2008 yılında reddi üzerine, konuyu bu kez AB Komisyonu ile AP'ye taşıdı.

Sarıibrahimoğlu 'Türkiye'nin anlaşmalardan doğan tüm haklarının iadesi" istemini "dilekçe hakkı" yoluyla AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barosso'ya; "Schengen Vize Tüzüğü'nun iptali" istemini de, belgelerle destekleyerek, AP Başkanı Jerzy Buzek, Başkan Yardımcısı Diana Wallis, Genişlemeden Sorumlu Bölüm Başkanı Thomas Grunert ve diğer önde gelen yetkililere ulaştırdı.

AP Başkan Yardımcısı Wallis ile AP'de  temsil edilen Sosyalist Parti ve Liberal Parti Grup Başkanları, bu başvurularda vurgulanan hukuki gerekçelere ve tezlere katıldıklarını ve desteklediklerini bildirdiler. Sarıibrahimoğlu, Türkiye'nin "vize kolaylığına" razı olmasını "imtiyazlı ortaklığa giden çok tehlikeli bir yol" olarak  değerlendiriyor.

"Çünkü" diyor, "… Roma, Ankara Antlaşmaları, Katma Protokol, Gümrük Birliği ortada dururken, Schengen Vize Anlaşması'na dayandırılan tüzüğün hukuki geçerliliği yoktur. Türkiye'nin de yer aldığı Ek-1 listesinin (vizeye tabi ülkeler) de iptali gerekir." Ve, devam ediyor: "Türkiye Schengen ülkeleriyle tek tek vizelerin yumuşatılmasını görüşmek yerine, enerjisini tümüyle bu tüzüğün iptaline odaklamalıdır."                                 

Ege Bölgesi Sanayi Odası ile Samsun ve Mersin Ticaret ve Sanayi Odalarının Başkanları Sarıibrahimoğlu'nun iptal tezini ve hukuk mücadelesini destekliyorlar. İş dünyasının diğer kuruluşları da bu haklı girişime omuz vermeli. Neden mi?  Bakın, Sarıibrahimoğlu ne diyor:

"Tüzüğün iptali için açtığımız davada ayrıca tüzüğün uygulanması nedeniyle doğan zararlar için dava hakkımızı saklı tuttuk. Mahkeme (...)

Schengen Vize Anlaşmasının Mart 2001'de çıktığını, Dışişleri Bakanlığı, resmî makamlar, STK'ler, sanayi, ticaret odaları vb. kurumların Haziran (2001) ayına kadar olan itiraz süresi içinde itiraz etmediklerine atıfta bulunup, tüzüğün kesinleştiğini söylüyor."

İyi mi? AB uykusunun ağırlığını, resmi ve sivil sorumsuzluğu ve ihmalin derecesini görüyor musunuz? Bari bu kez hareketlenin. Bu tür çabalara omuz verin!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013