AB'nin hatalarından ders çıkarmak

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Bazen boynuz kulağı geçer. Bu ilişki, son kriz için de geçerli oldu. I.Faz, ABD'de ipoteğe dayalı konut kredileri (Mortgage) kaynaklı gerçekleşiyordu. An geldi; makroekonomi piyasaları yerle bir etti. Minsky anına kadar, kredi derecelendirme sistemi, mevzuat yetersizliği, denetim dışında kalmış olmak, hatalı risk ölçmek, asil vekil paradoksları hatalı risk ölçümleri, asil vekil paradoksları, dünya GSYIH'sinin 11 katına erişen bir gölge bankacılık sistemi yarattı.

II.Faz, Euro Bölgesi'nin yıllarca üstü örtülmüş sorunlarının örtüsünü açtı. An geldiğinde bu kez, hükümet borçları krizi Avrupa kaynaklı işliyordu. Avrupa'nın güneylileri, işsizlik ve ticaret açıklarıyla muzdaripti. Serbest bırakılsalar enflasyonları biraz daha da yüksek seyredecekti. Oysa onlar, hiçbir bedel ödemeden ECB'nin, enflasyon oranını sabit tutuşundan yararlanmak yolunu tercih ettiler. Euro Bölgesi, parasal birliği tercih etmeden önce şunları hedeflemişti: I) Politik birlik, II) Parasal politikada ortaklık, III) Tek para birimi. Avrupayı yöneten ECB'nin gözleri, antienflasyonist poltikalardan başkasını görmüyordu. İspanya ve İtalya, bu dönemde düşük enflasyon hedefiyle düşük faiz oranlarından yararlandı. İç talep, bu gelişmelerin peşine takıldı. Gerçekte biraz daha yüksek enflasyonları olacak bu uluslar, ECB'nin ortak para birimi yönetiminde düşük seviylerde kaldılar. Almanya, İspanya ve İtalya arasındaki enflasyon, faiz farkı çok küçük düzeylere indi.

Hangi Yanlışlar?

Herkesin üç kişiliği vardır; ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğuna inandığı Alphonse Karr

Yanlışları sıralayalım:

1) 2007 Ağustos öncesine dek, piyasalar Yunanistan, İtalya, İspanya, İrlanda ve Almanya'nın bonolarını, (ihmal edilebilecek) çok küçük farklarla değerlediler, alıp sattılar. Bu hata, hem piyasaları hem yatırımcıları hem de ülkelerin hanehalklarını yanılttı. Bir yanda yatırımcı öbür yanda piyasalar risk ile getiri hesaplarında miyopiyle karşı karşıyaydı. Mudi, özel ve kamu kuruluşlar bu yaratılmış sanal milli gelirin zenginlikten nemalanmayı tercih ettiler. Sonuç, yüksek bütçe açıkları, devasa hükümet borçları, yüksek işsizlik, ticaret açıklarıydı.

2) Euro Bölgesi'nin ticari bankaları, risksiz adlettikleri hükümet bonolarına yatırımı tercih ettiler. Krize yönelik endişeler arttıkça bonoların değerleri düşmeye başladı. Kredi verene de borçlana da sorumlu ticari bankalar, tekrar dönüp hükümetten borç istemek zorundaydılar. Bu durum bonoların değerlerini bir kısır döngü içine çekmiş, düşürdükçe düşürüyordu.

3) Euro Birliği'nin değişik kültür, dil ve inançların harmanından ibaret olması, işgücünün ülkeden ülkeye transferini sembolik düzeylerin üzerine çekemedi.

4) Üye ülkeler arası yardımlaşma, bıçak kemiğe dayansa bile, hep yüzeysel kalıyordu.

5) Euro'da gerçekte bütçe açıklarını ve borçluluğu denetleyebilecek bir üst yetki tanımlanmamıştı.

6) Mali ve politik çok başlılık, parasal birlikten beklenen tüm umutları söndürmüş, olumlu her öngörüyü olumsuza dönüştürmüştü.

Neler Yapalım?

Öyleyse yapılacakları da sıralayalım:

1. Avrupa ile gümrük birliği anlaşmamız, Avrupa'nın 3'üncü ülkelerle olan ilişkilerinde bizi saf dışı bırakıyor. Geçiş döneminin uzun tutulması olumsuzlukları artırıyor. Haklarımızı ararken, gözümüzü kırpmadan ayrılabileceğimizin de altını çizmemiz gerekiyor.

2. Türk icadı faiz koridoru politikası ne kadar başarılı gelişiyorsa, kuru baskılamak da sorunlar yumağı biriktiyor. Merkez Bankası döviz satış ihaleleri, hedef kur seviyeleriyle örtülü bir para kurulu gibi davranıyor. Euro Bölgesi'nin para politikası; farklı risk algısına konu ulusları, aynı faiz oranlarıyla değerlemiş ve felaketleri tetiklemişti. Bugün için biz de benzer bir yanılgıya yeniliyoruz. Güçlü TL, temelimiz ya da karşılığımız olmadan harcama eğilimlerimizi artırmamıza neden oluyor. Üretim kaybı, işsizliği; işsizlik, düşük tüketici güvenini; düşük tüketici güveni, üretimi; üretim kaybı yeni işsizlikler yaratmaya aday nitelikte bir çarpıklık içeriyor.

Piyasalar, yeni yıla giriyor olmamızı da dinlemiyor. Hafta, Fransa'nın notunun negatife çekilmesiyle ve Belçika'nınkinin de iki kademe birden düşürülmesinden sarsılıyor. Brent petrol 100 dolara dayanıyor, altın 1,500 dolara geriliyor. I.Faz'dan deneyimli olduğumuz gemi ve navlun fiyatlarındaki sert düşüş, II.Faz'da da yineleniyordu. I.Faz bize uzak ve dolaylı etkilerle gelişiyordu. Oysa II.Faz; en büyük ticari partnerimiz, kreditörümüz, doğrudan yatırım ortağımız ve turizm gelirimiz Avrupa kıtasında gelişiyor. Kısa vadeli çözümler, 80 milyar dolar cari açıkla ekonomiyi 9 ayda %9.4 büyütüyor, işsizliği de %8.8'e indiriyor ama; bugün. Ya yarın? Avrupa'nın yanlışlarını yinelemiş olmanın tortularını mı topluyor dersiniz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar