AB'den giderek uzaklaşıyoruz
Bayramdan önce Sabetay Varol'un Paris'ten yolladığı bir haber Milliyet'te yayınlandı. Bu habere göre, "Fransa'nın Avrupa İşleri Bakanı Lellouche, Türkiye'nin üyeliği konusunda 27 AB üyesinden ikisi hariç tamamının Paris gibi düşündüğünü, ancak bunu açıklamaya cesaret edemediklerini" söylemiş.
Avrupa Birliği (AB) Başmüzakerecisi Egemen Bağış ile Paris'te yapacağı görüşmenin öncesinde Fransız Ulusal Meclisi Dışişleri Komisyonu'nda konuşan Fransa'nın Avrupa İşleri Bakanı Pierre Lellouche, Fransa'nın Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili tavrının aslında diğer birlik üyesi ülkelerce de geniş biçimde paylaşıldığını, fakat bunu açıklamaya cesaret edemediklerini iddia etmiş.
Lellouche, 27 üyeli AB'de öteki ülkelerin Avrupa işleri bakanları ile yaptığı temaslara dayanarak bu yargıya vardığını kaydederken, "İkisi hariç hepsi bizim gibi düşündüklerini ve Türkiye'ye karşı olmakta haklı olduğumuzu söylüyor. Ama açıkça ifade edemiyorlar" diye konuşmuş.
Diplomasi kulislerinde Lellouche'un Türkiye karşıtı olmadığını belirttiği AB ülkelerinin, kamuoyuna yansıyan açıklamalar ışığında, İspanya, İtalya veya İngiltere'den ikisinin olabileceği konuşuluyormuş.
Hükümete girmeden önce Ankara'ya verdiği destek yüzünden, "Türkiye'nin avukatı" olarak tanımlanan, ancak bakan olduktan sonra Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin Türkiye karşıtları yanında yer alan Pierre Lellouche, Türkiye'nin tam üyeliğine karşı Fransa'nın izlediği politikanın yatırımlar konusunda olumsuz maliyeti olduğunu kabul etmiş.
Lellouche yine de bu maliyete rağmen Fransa'nın şimdiye kadar izlediği çizginin değişmeyeceğini tekrarlamış
Lellouche, AB'yle Türkiye arasındaki müzakerenin toplam 30 kadar başlıkta devam edeceğini, doğrudan tam üyeliğe göndermede bulunan başlıkların ise Fransa tarafından engellendiğini açıklamış.
Başmüzakereci Egemen Bağış, daha Paris'e gitmeden, Fransızlar Türkiye'ye karşı politikalarını açıklıyor. Duvarı örmüş durumdalar. Bu durumda acaba Başmüzakereci Egemen Bağış'ın Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin dış politika konularındaki başdanışmanı Jean David Levitte, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Claude Gueant ve Avrupa İşleri Bakanı Lellouche ile yapacağı yemekli görüşmeler ne sonuç verebilir?
Gerçekleri görmemiz lazım. Fransa'nın Avrupa İşleri Bakanı'nın söyledikleri doğru. AB'nin 27 üyesinin 25'i Türkiye'nin tam üyeliğine karşı. Bunların başını da Fransa ve Almanya çekiyor.
İyi de bu durumda AB'ye tam üyelik çalışmalarımıza son mu vereceğiz? Bu iş bitti mi diyeceğiz?
Hayır. Tam üyelik hedefi doğrultusunda, haysiyetimizi koruyarak müzakereleri sürdüreceğiz.
(1) Yarın ne olacağı, Avrupa'da yapının nasıl değişeceği belli değil. (2) İlişkileri kesmek Türkiye'ye bir yarar sağlamaz. (3) Nasıl olsa almayacaklar diyerek veya istediklerini yaparsak bizi belki alırlar diyerek, ülke yararına olmayan politikalara yönelmemiz yanlış olur.
AB ilişkilerini, arka plana atmadan sürdürmek bizim yararımızadır. Daha önceleri tam üye olabilse idik yararlanabileceğimiz fonlar vardı. Şimdilerde bu imkanlar azaldı. Tabii ki birliğin içinde olmanın birlik organlarında temsil edilmenin önemi var. Ama biz AB ülkeleri ile ticari ilişkileri sürdürdüğümüz sürece, tek sorunumuzu vize engeli teşkil edecek. Onu da kısa sürede aşmanın imkansız olduğu görülüyor.