AB'deki sarsıntı kaygı veriyor, neyse ki hükümet "bize bir şey
Gün geçmiyor ki AB ülkelerinden biri sıkıntıya girmesin. Önce küçük ekonomili ülkelerde başladı. İrlanda'yı Yunanistan izledi. Ardından Portekiz ve İspanya sendeledi, şimdi sırada İtalya var. Hani kimilerinin "batırılmasına göz yumulamayacak kadar büyük" diye niteledikleri İtalya… Batırılmasına göz yumulamazsa, kurtuluş nasıl olacak; o da tam bilinemiyor. Sorun, suya atılan taşın yarattığı dalgalar gibi yayılıyor.
Birçok ekonomik veride, ekonomik göstergede AB üyesi ülkelerin çoğundan daha iyi durumda olduğumuz biliniyor. Ancak, bu gerçek bizim AB'den etkilenmemizi ne yazık ki önlemiyor. Klasik, "kelebek etkisi" yaşanıyor…
Türkiye, dış ticareti yönünden, özellikle de ihracatı yönünden AB'ye adeta bağımlı durumda. Özellikle AB üyesi ülkelerde olmak üzere, tüm dünyada ekonomik büyümede bir yavaşlama beklenen önümüzdeki süreçte bu bağımlılığın çok olumsuz etkiler doğurması kaçınılmaz. Türkiye'nin ihracat için başka ülkelere, başka coğrafyalara adeta saldırıyor olmasının altında da bu bağımlılığın verdiği rahatsızlık yatmıyor mu zaten…
AB'nin payı yaklaşık yüzde 50
Türkiye bu yılın ilk beş ayında 54.3 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Bu ihracatın yüzde 48 oranında 26.1 milyar dolarlık kısmı AB üyesi ülkelere yapıldı.
AB üyelerinin ihracattaki payı 2007 yılında yüzde 56 düzeyinde bulunuyordu. İzleyen yıllarda yüzde 50'nin altına inen pay 2008 yılında yüzde 48, 2009 ve 2010 yıllarında da yüzde 46 oldu.
Türkiye, AB'ye olan ihracatının Topluluk'taki ekonomik büyümenin yavaşlaması yüzünden azalmasını, hatta yerinde saymasını önleyemezse dış ticaretteki sıkıntılarına bir yenisini eklemiş olacak. AB'nin boşluğu başka ülkelerle doldurulabilecek mi, o da hemen sağlanabilecek bir gelişme değil. Dolayısıyla, özellikle İtalya'ya sıçrayarak boyutu genişleyen ve şiddeti artan krizin bizi etkileme olasılığı da her geçen gün artıyor.
Bu arada, ihracatımızın yaklaşık yarısını AB ülkelerine yapıyoruz; ancak ithalatta bu ülkelerin payı yüzde 40 dolayında seyrediyor. İlk beş aydaki 98 milyar dolarlık ithalatın 38 milyarını AB ülkelerinden, 60 milyarını diğer ülkelerden gerçekleştirdik.
Her ne kadar ithalattaki yüzde 40, mutlak değer olarak ihracattaki yüzde 50'den daha yüksekse de, AB'nin dış ticaretimizde aldığı pay farklılık gösteriyor. İhracatın payının yüksek olması da bizi sıkıntıya sokacak bir etken olarak karşımızda duruyor.
Döviz kompozisyonu da sorunlu
AB'nin ihracatta aldığı payın yüksekliği, doğal olarak dış ticaretin döviz kompozisyonuna da yansıyor. İlk beş aydaki ihracatın yüzde 49'u euro cinsinden, yaklaşık yüzde 45'i dolar cinsinden, yüzde 6'sı da diğer dövizler cinsinden gerçekleştirildi. Bu paylar, geçmiş yıllarda da hemen hemen aynı düzeyde bulunuyordu.
İthalatta ise çok farklı bir tablo var. İthalatın yaklaşık yüzde 34'ü euro, yüzde 61'i dolar, yüzde 5'i de diğer dövizler cinsinden gerçekleştiriliyor.
AB'deki krizin etkisiyle euro dolara karşı değer yitiriyor ve gelecekte bu değer kaybının daha da hızlanacağı tahmin ediliyor. Paritede dolar lehine, dolayısıyla doğal olarak euro aleyhine gelişen bu tablo, Türkiye'yi iki yönlü olumsuz etkileyecek.
İhracatçının eline giderek değer yitirmekte olan bir para, yani euro geçecek. Ama öbür tarafta ithalatçı da her geçen gün değer kazanmakta olan bir parayla, dolarla ithalat yapacak.
Üstelik Türkiye artık önemli ölçüde "ihracat için ithalat yapan" bir ülke konumunda. Dolayısıyla, bazı ihracatçılar ile bazı ithalatçılar aynı kişi ya da şirket. Bir başka ifadeyle, bu kişi ya da şirketler "pahalanan dolarla ithalat, ucuzlayan euro ile ihracat" yapmak durumunda kalacaklar.
Hükümet farkında, ama…
Hükümet etme anlayışında zaman zaman da olsa pek alışık olunmayan yaklaşımlar sergileniyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AB'deki sorunlara dikkat çekerek, bu sorunların Türkiye'yi de etkileyebileceğini ve çok dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Hani hep alışmışız ya "Bize bir şey olmaz" türü yaklaşımlara; Babacan bu çıkışıyla herkesi şaşırttı doğrusu.
Ali Babacan, Yunanistan ve İtalya'daki gelişmelerden hükümet olarak kaygı duyduklarını belirterek, "Tüm risk göstergeleri rekor seviyeye çıktı. Hemen yanı başımızda güçlü bir deprem olursa bundan Türkiye'nin etkilenmemesi diye bir şey söz konusu olmaz. Avrupa'da olabilecek ciddi sarsıntı, Türkiye'de de hissedilir. Soruna kısa sürede kalıcı çözümler üretilmesini umuyoruz. Aksi takdirde dünyada 2008-2009 benzeri başka sıkıntılı bir tabloyla karşı karşıya kalma ihtimali var" dedi.
Daha sonra Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de benzer bir açıklama yaptı. Şimşek, Avrupa'daki sorunların Türkiye'yi etkileyebileceğinin altını çizme gereği duydu.
Başbakan Yardımcısı Babacan, Avrupa'daki sorunlara dikkat çektiği konuşmasında daha sonra "Ekonomi politikalarında son derece ihtiyatlı gitmemiz gereken bir dönemdeyiz" görüşünü dile getirdi.
Babacan'ın "ihtiyatlı hareket edilmesi gerektiği" yolundaki görüşüne kimsenin itiraz etmesi söz konusu değil. Ancak, bir sorunu görünce ona karşı önlem almak da kaçınılmaz. Babacan, Türkiye'nin kısa vadeli önlemlere başvurup başvurmayacağı yolundaki soruyu yanıtlarken, ayrıntıya girmeyip ilgili kurumlara üç ay önce en kötü senaryoya karşı hazır olmaları talimatı verildiğini söylemekle yetindi.
Öyle anlaşılıyor ki, sorunun büyüklüğü görülüyor görülmesine ama, herhangi bir önlemin ya da önlemler paketinin uygulamaya konulması henüz söz konusu değil. Ya da kim bilir, sorunu görüyoruz da, bu soruna karşı yapabileceklerimiz çok sınırlı…
Ancak yine de, hükümetin krizin varlığını ve Türkiye'yi etkileyebileceğini kabul eden bir yaklaşım sergiliyor olması da kazanç sayılmalı…
Avrupa'daki darboğaz bizi işte bu tablo yüzünden sıkıntıya sokabilir… | ||||||
2011 (5 aylık) | 2010 | 2009 | 2008 | 2007 | ||
Ülke gruplarına göre dış ticaret (Milyon dolar) | ||||||
İhracat | Toplam | 54 263 | 113 883 | 102 143 | 132 027 | 107 272 |
AB | 26 108 | 52 685 | 47 013 | 63 390 | 60 399 | |
Diğer ülkeler | 28 155 | 61 198 | 55 129 | 68 637 | 46 873 | |
Pay (%) | ||||||
AB | 48,1 | 46,3 | 46,0 | 48,0 | 56,3 | |
Diğer ülkeler | 51,9 | 53,7 | 54,0 | 52,0 | 43,7 | |
İthalat | Toplam | 98 017 | 185 544 | 140 928 | 201 964 | 170 063 |
AB | 37 980 | 72 243 | 56 588 | 74 802 | 68 612 | |
Diğer ülkeler | 60 037 | 113 301 | 84 341 | 127 161 | 101 451 | |
Pay (%) | ||||||
AB | 38,7 | 38,9 | 40,2 | 37,0 | 40,3 | |
Diğer ülkeler | 61,3 | 61,1 | 59,8 | 63,0 | 59,7 | |
Döviz cinslerine göre dış ticaret (Milyon dolar) | ||||||
İhracat | Toplam | 54 263 | 113 883 | 102 143 | 132 027 | 107 272 |
Euro | 26 707 | 54 848 | 49 023 | 61 486 | 53 951 | |
Dolar | 24 215 | 51 652 | 46 900 | 62 984 | 45 554 | |
Diğer dövizler | 3 342 | 7 384 | 6 219 | 7 557 | 7 767 | |
Pay (%) | ||||||
Euro | 49,2 | 48,2 | 48,0 | 46,6 | 50,3 | |
Dolar | 44,6 | 45,4 | 45,9 | 47,7 | 42,5 | |
Diğer dövizler | 6,2 | 6,5 | 6,1 | 5,7 | 7,2 | |
İthalat | Toplam | 98 017 | 185 544 | 140 928 | 201 964 | 170 063 |
Euro | 33 249 | 62 375 | 49 015 | 64 175 | 60 944 | |
Dolar | 59 976 | 114 033 | 84 867 | 130 385 | 102 304 | |
Diğer dövizler | 4 791 | 9 136 | 7 046 | 7 404 | 6 816 | |
Pay (%) | ||||||
Euro | 33,9 | 33,6 | 34,8 | 31,8 | 35,8 | |
Dolar | 61,2 | 61,5 | 60,2 | 64,6 | 60,2 | |
Diğer dövizler | 4,9 | 4,9 | 5,0 | 3,7 | 4,0 | |