AB'de olan bitenlerin hatırlattığı

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Avrupa Birliği (AB) bir türlü dikiş tutmuyor. İrlanda için açıklanan 85 milyar avroluk kredi ve yeni ekonomik programa karşın, piyasalar İrlanda için yüksek düzeyde risk algılıyorlar. 10 yıl vadeli Almanya Hazine tahvilinin getirisi dün yüzde 2.72 düzeyindeydi. İrlanda Hazine tahvilinin getirisi ise yüzde 9.47 idi. Almanya tahvili tutmak yerine 10 yıl vadeli İrlanda tahvili tutmak için talep edilen ek getiri 675 baz puan civarında. Açık ki bu getiri farkı çok yüksek: İrlanda'nın kamu tahvillerinden doğan yükümlülüklerini tamamen ya da kısmen yerine getirememe olasılığını ifade ediyor.

İşin kötüsü İtalya tahvilleri için talep edilen ek getiri de yükseldi. Dün İtalyan tahvilleri ile Almanya tahvilleri arasındaki getiri farkı 205 baz puan oldu. Bu 1997'den bu yana gözlenen en yüksek değermiş. İspanya tahvilleri için aynı değer dün 289 baz puandı.

Bu değerler, açık biçimde, bu ülkelerin piyasalar tarafından riskli ülkeler olarak görüldüklerini gösteriyor. Henüz İtalya ya da İspanya için risk algılaması İrlanda ya da Yunanistan kadar değil. Ama yukarıda verdiğim getiri farkları da az değil. Durup dururken bu kadar risk primi talep etmez mali piyasalar.

 2007'de başlayan, 2008'de şiddetlenen küresel krizin 2009'un yaz aylarında artık bitmek üzere olduğu izlenimi doğmuştu. Ekonomik toparlanmanın hangi hızla olacağı, kriz sırasında alınan önlemlerin nasıl geri alınacağı tartışılmaya başlanmıştı. Ne yazık ki şu anda AB'de yaşananlar bu bekleyişleri doğrulamıyor.

 Olan biten artık küçümsenecek gibi değil. Ajanslara İtalya Hazine tahvillerinin riskleriyle ilgili haberlerin düşmesi hiç iyi gelişme değil. AB'nin Yunanistan krizinin alevlenmesinden sonra oluşturduğu ve IMF kaynaklarını da içeren 750 milyar avroluk fon, uzmanlara göre Portekiz, İspanya ve İrlanda'nın gereksinimlerini ancak karşılayacak düzeyde. İtalya hesapta yok.

Piyasaların algıladığı bu riskler gerçekleşirse, hele İtalya'da da kriz çıkarsa Türkiye'nin etkilenmemesi mümkün değil. Bu risklerin gerçekleşmemesini ummaktan başka şu anda yapabileceğimiz fazla bir şey de yok. Gelin hiç olmazsa geçmiş deneyimimize bir bakalım.

Son yirmi yılda Türkiye dört tane kriz yaşadı. İkisini biz çıkardık: 1994 ve 2001. İkisini ise dışarıdan ithal ettik. 1998 Rusya krizi ve küresel kriz. Bunlar arasında en çok etkilendiğimiz küresel kriz oldu. Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) en çok bu krizde düştü ve kriz öncesindeki düzeyine gelmesi için geçen süre en uzun bu krizde oldu. İthal kriz deyip geçmemek gerekiyor; çarpabiliyor.

Bu dört kriz sırasında gerçekleşen GSYH hareketlerine bakmakta yarar var. Bu amaçla dört tane grafik veriyorum. Her grafik ilgili kriz dönemine bir pencere açıyor. Pencerenin başlangıcında krizden bir önceki çeyrek yıla ait mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış reel GSYH var. Krizin başladığı çeyrek, GSYH'nin en yüksek değerine ulaştığı çeyrek. Pencerenin kapanışı ise GSYH'nin tekrar kriz önceki düzeyine dönmesi, ya da onu aştığı çeyrek yıl ile yapılıyor. Grafikler rahat okunsun diye krizden önceki zirve değeri 100 olacak şekilde GSYH verilerini her bir pencere için ayrı ayrı endeks haline getirdim. Ayrıca her grafiğin dikey ekseni 86 ile 102 arasında. Dolayısıyla, hangi krizde GSYH en çok düştü sorusunu yanıtlamak kolaylıkla mümkün oluyor.

En büyük GSYH azalışı küresel krizde. 1994 Krizi bu açıdan ikinci sırada. İkisi arasında pek bir fark yok aslında. Üçüncü sırada 2001 krizi geliyor. Rusya krizi sırasında bizim GSYH'nin içine düştüğü 'çukur' diğer krizlerde olduğu kadar derin değil. Öte yandan kriz hareketleri genellikle 'V' şeklinde. Reel GSYH'nin krizden önce ulaştığı en yüksek değeri (grafiklerde 100 değeri) aşması en uzun zamanı küresel krizde almış: Dokuz çeyrek. Rusya ve 2001 krizlerinde bu süre sekiz çeyrek, 1994'te ise yedi çeyrek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018