AB zor bir virajda…
Avrupa Birliği'nde problemli ülkelerdeki yüksek borç sorunu, düşük büyüme görünümü ve euronun geleceği gündemin önemli konularını oluşturuyor.
Piyasalar Yunanistan, İrlanda, İspanya, Portekiz gibi ülkelerin borçlarının sürdürülebilirliklerini sorguluyorlar. Bu ülkeler bütçe açıklarını zaman içinde düşürmelerini içeren mali planlar hazırladılar. Ancak mali konsolidasyon çabaları başarılı olsa bile bu önlemlerin söz konusu ülkeleri sürdürülebilir bir mali dengeye ulaştırabilmesi için borçlanma maliyetlerinin düşük olması gerekiyor. Bu ülkelerde borçlarını sürdürülebilir seviyede tutabilecek bir ekonomik büyüme beklenmemesi de piyasaları endişelendiren asıl sorun olarak karşımıza çıkıyor.
440 milyar euroluk mali yardım kapasitesine sahip Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun büyüklüğünün borç krizinin çevre ülkelere yayılması halinde yeterli olamayacağı endişeleri ile kapasitesinin artırılması gündeme geldi. Ancak Almanya fonun büyüklüğünün artırılması için erken olduğunu ve daha çok bu ülkelerdeki mali disiplinin artırılması gerektiğini savunuyor.
Avrupa Maliye Bakanları fona ilişkin değişiklik önerilerinin Mart sonunda ele alınabileceğini belirtiyor. Buradaki beklenti, 2013 yılında yerini kalıcı nitelikteki "Avrupa İstikrar Mekanizmasına" bırakacak olan fonun kapasitesinin ve yetkilerinin revize edilmesi. Reform paketinin iki alanda değişikliği içermesi bekleniyor. Kapasitesinin artırılması ve fonun ikincil piyasalarda tahvil alımında bulunarak Avrupa Merkez Bankasının (ECB) halihazırdaki yükünü azaltması. Bazı ülkeler fonun sağladığı kurtarma kredilerinde faiz oranlarının azaltılmasını talep ediyor. Böyle bir adım İrlanda gibi yardım alan ülkelerin borç geri ödeme yükünü azaltacak. Ancak, bu reformların herhangi birini yapmak da kolay görünmüyor.
Avrupa Merkez Bankası borç krizi sorunları süresince; özellikle çevre ülkelerde olmak üzere problemli bankalara likidite sağlayarak ve aynı zamanda ülke tahvillerini alarak önemli bir rol oynadı. Ancak ECB, bu olağanüstü önlemlerin uygulanmasını en kısa zamanda sonlandırma niyetini taşırken, tahvil alımlarının ilerleyen dönemde enflasyona yol açmaması için sterilize edildiğinin de altını çiziyor. ECB'nin Mayıs 2010'dan itibaren almış olduğu tahvil miktarı 76 milyar euro. Aralık başında AB'nin ortak tahvil ihraç etmesi (E-bonds) gündeme geldi. AB tarafından garanti edilecek böyle bir tahvilin sorunlu ülkelerin borçlanma maliyetlerini düşürmesi ve piyasaları rahatlatması hedefleniyordu. Ancak bu öneri borçlanma maliyeti düşük Almanya tarafından kabul görmedi. Mali birliğin olmadığı bir ortamda ortak tahvil ihracı birliğin zayıf ülkelerinin risklerinin güçlü sorunsuz ülkelere transferi olasılığını doğurabilir.
Avrupa'nın içinden geçtiği ekonomik sıkıntıların giderilmesi ve istikrar sağlanması için güçlü bir Avrupa Merkez Bankası'nın varlığının yanı sıra iki öğenin daha temini gerekiyor.
Öncelikle; daha fazla mali entegrasyon ve mali kuralın etkin bir şekilde işlemesinin sağlanması: Özellikle Almanya, AB Büyüme ve İstikrar Anlaşmasının erken uyarı sistemi ile iyileştirilmesinin, güçlendirilmesinin önemine dikkat çekiyor. Borçluluğa limit koyulması ve kuralların bağlayıcı olması önem taşıyor. Mali dengelerde disiplin sağlanması için de ülkelerin egemenlik haklarından kısmen vazgeçmeleri gerekiyor. Ancak AB henüz bu görüşe hazır değil.
Diğeri ise piyasa güveninin sağlanması: Gelecekte olabilecek kurtarma operasyonlarının ve borç yeniden yapılandırılmasının tüm yükünü vergi mükelleflerine yüklemeyip bireysel tasarruf sahiplerine yani yatırımcılara da paylaştırılması öngörülüyor. Buna göre; 2013'den yeni ihraç edilecek tahvillere eklenecek bir sözleşmeye olası borcun ödenmemesine ilişkin bir hükmün de yazılması öneriliyor. AB'nin istikrar için gerekli unsurları sağlaması kısa vadede kolay görünmüyor.