AB yolundan Üçüncü Dünya'ya

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI [email protected]

Geçen hafta AB, Makedonya ve Arnavutluk’a tam üyelik yolunu açtı. Bu üyelerin hemen ardından da Bosna Hersek ve Sırbistan’ı ve diğer eski Yugoslavya’nın parçası olan Karadağ ve Kosova’yı üye olarak kabul edeceği öngörülüyor. AB, böylece Avrupa kıtasını (Norveç hariç) tek çatı altında toplamış oluyor. Bu sıralama da Ukrayna yok diyorsanız, nedeni Kırım’ın Ruslar tarafından işgal edilmesi. AB Rusya ile savaş durumuna gelmemek için şimdilik Ukrayna’yı kapı da tutuyor.

AB’nin son kararı ile dünyanın üç kampa bölündüğü de iyice belirginleşti. Bu kampları ben şöyle ayrıştırdım:

- Atlantik kampı, ABD, İngiltere, Kanada, Japonya, Güney Kore, Avusturalya

- AB Kampı

- Üçüncü Dünyacılar, Çin, Rusya, Türkiye, İran ve diğer Orta Asya Ülkeleri

Yapmış olduğum bu ayrıma Asya’daki bazı ülkeleri de koyabiliriz. Örneğin Pakistan, Afganistan Atlantik kampına, Kuzey Kore üçüncü dünyacılara eklenebilir. Bu tabloya Latin Amerika’yı koymadık, onlar adeta ayrı dünyaları yaşıyorlar, Afrika’nın ise hükmü yok. Bu grupların periferisi durumunda. Hindistan’ı da bağımsız olarak aldım.

Yapmış olduğum bu gruplamayı GSYH’larına bakarak karşılaştırdığımızda en büyük ekonomik gücün Atlantik grubu olduğu görülüyor. Satın alma gücü paritesine göre bu grubun gücü 32 trilyon 671 milyar dolar. Bu grubu 32 triyon 64 milyar dolar Üçüncü Dünyacılar, üçüncü sırada da 19 trilyon 970 milyar dolar ile AB geliyor. Atlantik ve AB’nin GSYH toplamı 52 triyon ise 641 milyar dolar.

Üçüncü dünyacılar grubunun lideri 23 trilyon 120 milyar TL ile Çin. Grubun diğer lider ülkesi 4 trilyon dolar ile Rusya. Türkiye bu gruba 2 trilyon 133 milyar dolarlık bir katkı veriyor. Türkiye’nin AB’den bu gruba kayması dış ticaret dengesi açısından doğru bir tercih değil. Bir küçük tablo ile bunu gösterelim:

İlk bakışta siz de fark ettiniz. Türkiye, Rusya ve Çin ile büyük dış ticaret açığı veriyor. Buna karşın ihracatının %47,1’ini yaptığı AB ile dış ticaret açığı 11 milyar 261 milyon dolarda kalıyor. Yine ABD ile dış ticaret açığı da sadece 3 milyar 313 milyon dolar.

Bu tabloya rağmen Türkiye üçüncü dünyacılarla yoluna devam etme niyetinde. AB’de bunu anlamış olacak ki, son ilerleme raporunda adeta Türkiye’yi gözden çıkarmış olduğunu beyan ediyor. Bunun nedeni biraz da Türkiye’nin AB ile tam üyelik görüşmesi yapmaktan çok, yaparmış gibi gözükmesi. Ortaya koyduğumuz üzere, Türkiye’nin Üçüncü dünyacıları tercih etmesinin iktisadi yönü zayıf, ancak siyasi yönü güçlü. Bu ülkelerin tümü otoriter-melez demokrasiler ile idare ediliyor. Ekonomileri ise devlet kapitalizm ilkelerine (ilkesizliklerine) göre işliyor. Üstelik bu grubun içinde Çin ve Türkiye’nin dışındakilerin ekonomileri doğal kaynağa dayalı (petrol, doğalgaz). Basit dile şunu söylemek istiyorum evinizde, işyerinizde hangi Rus ya da İran malını (petrol ve doğalgaz dışında) kullanıyorsunuz? Yanıtınızı duyar gibi oluyorum, yok.
Buna rağmen tercihimiz Üçüncü dünyacılar. Karar elbette hükümetin. Ancak bu kararın uzun dönemdeki sonucunu hep birlikte yaşayıp göreceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019