AB yeşil ve dijital geçiş sürecinde
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Avrupa Birliği Temsilcisi Dilek Aydın, Avrupa Birliği’nin “ikiz geçiş” süreci yaşadığına dikkat çekerek Türk iş dünyasına hatırlatma yaptı: “AB, yeni yapılanma döneminde tüm politika ve finansman araçlarını bu hedefler doğrultusunda şekillendiriyor.”
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Avrupa Birliği Temsilcisi Dilek Aydın, Avrupa Birliği’nin “yeşil ve dijital geçiş” sürecinde olduğunu vurguladı. Avrupa Birliği’nin “ikiz geçiş” süreci yaşadığına dikkat çeken Aydın, AB’nin tüm politika ve finansman araçlarını bu hedefler doğrultusunda şekillendirdiğini dile getirdi.
Aydın “AB düzeyinde ve küresel düzeyde bu yeni yapılanma döneminde Gümrük Birliği’nin güncellenmesi öncelik olmak üzere Türkiye-AB entegrasyon ortaklığını bu parametreler ışığında yeniden canlandırmak, kazan-kazan formülünü işletmek mümkün ve gerekli” olduğunu söyledi. Aynı zamanda Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu BusinessEurope kapsamında TÜSİAD-TİSK Daimi Delegesi olan Aydın, Avrupa Birliği’nin son dönemdeki ana gündemini DÜNYA’ya değerlendirdi.
Brüksel’den bakınca dünyada neler oluyor?
TÜSİAD gözlüğüyle bakınca, Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerini bu bağlamda nereye oturtabiliriz? Son 10-15 senedir dünyada çok şey oluyor. Her eksende yeni bir sistem arayışı içerisindeyiz. Daha doğrusu arayışı geçtik, yeni bir sistemin yapılandığını görüyoruz.
COVID’ten itibaren alıyoruz son dönemi ama aslında daha önce başlamış bir hareketlenme var küresel sistemde. AB içerisinde de bunun yansımalarını görüyoruz.
Pandemi, pandemi sonrası Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ve savaş son dönemde en belirleyici etkenler. En temel varoluşsal meselelerimizden olan iklim krizini ele almak üzere yeşil geçiş, yeni sürdürülebilir ekonomi modeli iddiasını ortaya koydu.
Tamamlayıcı olarak aynı kapsamda dijitalleşme ana eksenler arasında belirlendi. Mevcut Komisyon döneminde “Avrupa Yeşil Mutabakatı” AB’nin bir anlamda kendini yeniden tanımlama projesi olarak sunuldu; arkasında güçlü bir siyasi taahhüt vardı. AB’nin 21. yüzyılda kendini yeniden bir birlik olarak anlamlandırma hareketiydi.
Bu anlamda belki siyasi taahhüt boyutu ekonomik boyuttan da öne geçti ilk aşamada. Takiben kendimizi COVID pandemisinin içerisinde bulduk. Pandemi kurtarma fonu bu dönemde yeşil ve dijital geçiş anlamında en önemli işaretlerden biridir.
Ortak borçlanmayla kabul edilen Pandemi Kurtarma ve Dayanıklılık Fonu içerisinde üye ülkelere sağlanacak fonların yüzde 30’u yeşil dönüşüme, yüzde 20’si dijital dönüşüme ayrılacak şekilde tasarlandı. Pandemi tünelinden çıkarken, savaş Avrupa’ya geri döndü. Bu iki gelişme vahim insani boyutlarıyla birlikte küresel ve Avrupa’ya özel etkileriyle alışılagelmiş güvenlik çerçevesinin son bulması ile sonuçlandı.
Savaş öncesinden itibaren Rusya’nın doğalgaz akışını yavaşlatması ile yaşanan durum savaşla birlikte yeni bir seviyeye ulaştı ve enerji krizi AB’nin enerji sistemini yeniden gözden geçirmesini tetikledi. Birden yeşil dönüşüm yeni bir güvenlik boyutu kazandı; Yeşil Mutabakat’ın hedefleri enerji ve gıda güvenliğini sağlamak ile ekonomik güvenlik ve direnç için de öncelik haline geldi. Gelinen aşamada yeni bir enerji sistemi yapılanması görüyoruz.
AB düzeyinde ve küresel düzeyde bu yeni yapılanma döneminde Gümrük Birliği’nin güncellenmesi öncelik olmak üzere AB-Türkiye entegrasyon ortaklığını bu parametreler ışığında yeniden canlandırmak, kazan-kazan formülünü işletmek mümkün ve gerekli.
Bu yeşil ve dijital dönüşümü biraz açar mısınız?
Türkiye açısından Yeşil Mutabakat’ın ilk dikkat çeken unsuru AB-Türkiye ticari ilişiklerine önemli etkileriyle Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması oldu.
AB sanayi, emisyon salınımları ve çevresel etkiler temelinde yeni standart ve kuralları uygulamaya alırken, karbon kaçağı riskinin önüne geçerek AB rekabetçiliğinin korunması ve ticaret ortaklarının yeşil dönüşümünün teşvik edilmesi için ana araçlardan biri olarak geliştirildi. Uygulamaya geçiş süreci raporlama yükümlülükleri ileri sınırlı olacak şekilde 1 Ekim’de başlıyor.
Ancak dönüşümün kapsamı çok geniş; geçtiğimiz haftalarda SKDM dahil önemli unsurları Avrupa Parlamentosu’nda onaylanan 55’e Uyum Paketi içerisinde 15 yasa tasarısının yanısıra döngüsel ekonomi düzenlemeleri, Sürdürülebilir Ürünler için Ekotasarım Gereklilikleri, Dijital Ürün Pasaportları, “Çiftlikten Çatala” stratejisi, enerji sisteminde dönüşüm üzerine RePowerEU Paketi, mart ayında yayımlanan iki kritik düzenleme Net-Sıfır Sanayi ve Kritik Hammaddeler Yasa Tasarıları… Bunlar yalnızca örnekler..
Bu kapsamlı dönüşüm gündemi karşısında AB ile ekonomik entegrasyon çerçevesi zeminimiz önemli bir atılım fırsatı sağlıyor. Türkiye-AB Gümrük Birliği serbest ticaret anlaşmalarının ötesine geçen, yasal düzenleme ortamı, kural ve standartlarda uyumu öngören ve çok önemsediğimiz bir çerçeve sağlıyor.
Türkiye’yi ticaret ve yatırım merkezi olarak da bir cazibe merkezi haline getiren Gümrük Birliği güncellenecek. Güncelleme ile birlikte 'AB Yeşil Mutabakatı ile uyum' ve 'Dijital Tek Pazar’a entegrasyonunu içerecek şekilde modernizasyon' yatırım merkezi olmanın anahtarı olacak.
Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesi konusunda hangi aşamaya gelindi?
Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi hedefinin 2015’te resmiyet kazanması sonrasında süreç, AB Konseyi tarafından siyasi gelişmeler temelinde askıya alınmıştı. Şu an 2021 tarihli AB Konseyi kararlarıyla aslında hukuki engel kalktı. Ancak siyasi iradenin güçlenmesi karşılıklı güvenin tesis edilmesi ile sağlanabilir. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükler, ekonomik yönetişim, yapısal reformlar...
Yeşil ve dijital politikaları içerecek şekilde güncellenen ve hizmetler, tarım ürünleri, kamu alımlarına genişleyen, modern anlaşmazlıkların çözümü mekanizması içeren bir Gümrük Birliği modernizasyon süreci. güvenin ve yeniden birlikte çalışmayı canlandırır. Modernizasyon ne zaman yapılmalı? Hemen şimdi…
AB’nin küresel düzeyde de ana gündemi yeşil dönüşüm diyebilir miyiz?
Tabii, ikiz geçiş yalnızca AB Tek Pazarı’nın değil, AB’nin küresel işbirliği ve rekabet denkleminde de belirleyici. AB yeni sürdürülebilir ekonomi modelini benzer değer, ilke ve hedeflere sahip ortaklarıyla şekillendiriyor. Yeni yasa tasarılarında üçüncü ülkeleri de kapsayan temiz enerji teknolojilerine yatırımları artıracak Net-Sıfır Endüstriyel Ortaklıklarına, Kritik Hammaddeler için stratejik ortaklıklara kapı açıyor.
Tedarik zincirlerinin direncinin artırılması için farklı strateji ve araçlar geliştiriliyor. Aynı zamanda Çin'in “Kuşak ve Yol Girişimi”nden de yola çıkarak, çevresel, sosyal, insan hakları alanında AB standartlarını gözeten küresel altyapı ortaklıkları için “Küresel Geçit Girişimi – Global Gateway” programları yürütüyor. Bunun içerisinde yeşil enerji dönüşümü var, dijitalleşme var, ulaştırma ve eğitim ve AR-GE’yi de içeren bir kapsam söz konusu.
Türkiye iş dünyası, sanayicilerimiz AB’nin bu yeni sistemine ne kadar uyumlu?
AB’ye uyum iş dünyası açısından bir küresel rekabet zorunluluğu. En önemli ticaret, yatırım, teknoloji ve turizm ortağımız AB. Yakın ilişkide olduğumuz, dünyanın diğer ülkelerinin de en önemli ekonomik ortağı bir açıdan AB. Brüksel etkisi… Dönüşümü kamu, özel sektör, öğretim kurumları, sivil toplum dahil toplumun tüm kesimleriyle, kapsayıcı bir anlayış ve bütüncül bir yaklaşımla ele almak gerekiyor. Dönüşümün ruhunu ve kapsamını ancak böyle yakalayabilir ve hayata geçirebiliriz.
Her ne kadar görünür olmasa da AB–Türkiye ilişkilerinde hâlâ çalışan bir mekanizma var diyebilir miyiz?
Hem AB Komisyonu hem Türkiye’de bakanlıklar aslında çalışıyor ama biz bunu sadece siyasette mi görmüyoruz? Evet, pek çok alanda mevzuat uyum çalışmaları, ortak çalışma grupları, istişareler, resmi temaslar sürdürülüyor. Ulusal düzeyde Yeşil Mutabakat Eylem Planı çerçevesinde hazırlıklar, AB-Türkiye Üst Düzey İklim Diyaloğu ve karbon fiyatlandırma ve iklim değişikliğine uyum çalışma grupları yeşil dönüşüm odağında sürdürülüyor.
Yeni düzen hızlı şekilleniyor; zaman geçmişe göre daha dar veya daha hızlı akıyor. Sistemin içerisinde erken aşamalarda yer almak dönüşümün finansmanı için de belirleyici. Bu alanda oluşan yeni mevzuat, kural ve standartların küresel ittifaklarla etki alanı da genişliyor. Gümrük Birliği’nin modernizasyonu bu anlamda da öncelik.