AB ve IMF çapasının gevşekliği bizi üzecek
OLAYLARIN İÇİNDEN / Tevfik Güngör AB ve IMF çapalarını çok erkek çözdük. Gevşettik. Önümüzdeki günlerde bu iki çapanın gevşekliği ve geleceklerinin belirsizliği bizi üzecek. Cumhuriyet Başsavcısı'nın AKP için açtığı kapatma davası ve bu davaya bağlı olarak ortaya çıkacak siyasi gerginlik ekonominin uzun süre ikinci planda kalmasına ve hatta unutulmasına yol açacaktır. İçeride ekonomi sahipsiz kalacaktır. Hükümet ekonomi konusunda başlattığı çalışmaları, gündemine aldığı kanun tasarılarını, ele almayı düşündüğü projeleri bir süre unutacaktır. Bu kargaşada kim Sosyal Güvenlik Reformu'na, Ticaret Kanunu'nun müzakeresine, nükleer santral ve üçüncü köprü projelerine, Doğu Anadolu Paketi'ne, sektörün bazı teşvik tedbirlerine vakit ayırabilir. İçeride bu ilgisizlik artarken dışarıda da ilgi gevşemesi olacaktır. Bu şartlarda kimler Türkiye'de satışa çıkarılacak kamu varlıklarına, özel şirketlere talip olabilir? Kim Türkiye'de sıfırdan yabancı sermaye yatırımına soyunabilir? Kim hisse senedi be bono satın almak için döviz getirir? Fakat Türkiye'de ekonominin çarkının dönebilmesi için dövize ihtiyaç var. Bizim ekonomimize "bugünkü şartların sürebilmesi", yılda en az 40 milyar dolar döviz giriş olmasına bağlıdır. 40 Milyar dolar girer ise döviz açığımız kapanır. Bugünküne benzer biçimde döviz harcarız. 40 milyar dolardan daha fazla, örneğin 50-60 milyar dolar girer ise, döviz bolluğu devam eder. Dolar ucuz ucuz satılır. Bugüne kadar bu böyle oldu. Bunun için döviz sıkıntısı çekilmedi. Ucuz ithalat yapılabildi. Döviz fiyatı artmadı. Döviz açığını kapatacak döviz (sermaye hareketi ile) bugüne kadar ülkeye 3 kanaldan girdi: (1) Genelde kamunun varlık satışları, banka ve şirket satışları nedeniyle yabancıların getirdikleri doğrudan yabancı sermaye, (2) Yabancıların hisse senedi ve bono satın almak için getirdikleri dövizler ve de (3) Bankaların ve özel şirketlerin yurtdışından buldukları döviz kredileri sayesinde ülkeye bol bol döviz geldi. Önümüzdeki dönemde döviz bulmak için bankalarımız, özel sektör ve Hazine de dış borçlanmaya yönelmek zorunda kalacak. Açığın tamamına yakın bölümü için dış kredi kullanacağız. Dünyada piyasalar bozuk. Parası olanlar daha seçici olacak. Türkiye'nin artan riski kredi kullandıracakların nazlanmasına, faizi yükseltmelerine yol açacak. Bütün bu şartları iyi değerlendirerek hazırlıklı olmakta yarar var. Tabii ki her soruna çözüm bulunabilir ama, eğer hazırlık yapılmaz ise fatura büyük olur.