AB raporu, “Yargı bağımsızlığı yoksa yatırımcı güveni de olmaz” diyor
Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin durumu malum. Bir zamanlar AB ile ilişkiler, iktidarın sağlanan ilerleme ile övündüğü, “AB kriterlerini AB istiyor diye değil, biz istediğimiz için yapıyoruz. Onlara istemese dahi biz AB kriterlerini Ankara kriterleri, İstanbul kriterleri yapar yine bu yolda devam ederiz” mealinde iddialarda bulunduğu bir konuydu. Şimdi neredeyse karşılıklı küfürler edilir hale geldi.
Bu atmosferde açıklanan yıllık ilerleme raporu, iktidar tarafından “bizim için hükümsüz, bir kıymet-i harbiyesi yok” tarzı bir tutum ile karşılandı. Hükümet bizim için “kıymet-i harbiyesi yok” dese de dış dünya meseleye öyle bakmıyor, onlar için AB raporunun ve AB ile ilişkilerin seyrinin “kıymet-i harbiyesi” çok var.
Türkiye’ye doğrudan yatırım yapma potansiyeli olan yabancılar da global fonları yöneten sıcak paracılar kararlarını verirken bu rapor onlar için önemli bir veri olur. Onlar hükümetin AB’ye yönelik sözlerini değil bu raporu dikkate alırlar. Açıklamaların sertlik düzeyinin artması da ancak Türkiye’nin hanesine bir eksi olarak kaydedilir. Bu yüzden o raporun bir hükmü, bir kıymet- i harbiyesi var.
Bu yılki rapor, AB sürecinde Türkiye’nin muhatap olduğu en sert rapor. İplerin kopma noktasına geldiğini ifade eden karşılıklı açıklamalar da bunu yansıtıyor zaten. Raporda özellikle insan hakları, düşünce, ifade, örgütlenme ve gösteri özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı alanlarında Türkiye’nin geriye gittiği tespiti geniş bir şekilde yer alıyor.
Politik yönleriyle öne çıkan AB İlerleme Raporu’nda aslında ekonomi de geniş bir yer alıyor. Raporda, Türkiye’nin AB’ye uyumu konusunda son bir yılda neler olduğu, müzakere başlıklarına paralel olarak 33 başlık altında değerlendiriliyor.
5 başlıkta 2016’da kaydedilen ilerlemenin iyi olduğu tespiti var. Bunların ikisi ağırlıklı olarak IŞİD ile mücadele ile Suriyeli sığınmacılar konusunu kapsıyor. Diğerleri ise enerji piyasası, trans-Avrupa enerji ve ulaşım ağları ve şirketler kanunu alanlarını kapsıyor. 21 başlıkta ise bazı ilerlemeler kaydedildiği belirtiliyor.
Buna karşın 6 başlıkta hiç ilerleme olmadığı, yargı ve temel haklar alanında ise geriye gidiş olduğu tespit ediliyor. Hiç ilerleme olmayan alanlar işçilerin serbest dolaşımı, rekabet politikası, gıda güvenliği, vergilendirme, ekonomi ve para politikası ile gümrük birliği.
Ekonomi alanında yapılan en hayati tespit, yine politika alanındaki olumsuz gidişle bağlantılı. AB İlerleme Raporu’nda iç ve dış politik riskler ile hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, basın özgürlüğü, fikir ve ifade özgürlüğü alanındaki geriye gidişin ekonomiyi ve yatırımları da olumsuz etkileyeceği tespit ve uyarısı yapılıyor. Yatırımcı güveninin yeniden sağlanması ve sürdürülebilmesi için hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığına saygının mutlak şart olduğu özellikle vurgulanıyor.
Politik alandaki tutumun, ekonomiye olumsuz etkisi konusundaki bu tespit, daha önce G-20 toplantıları için hazırlanan raporlarda IMF tarafından da yapılmıştı.
AB raporunda bu nokta “Eleştirel medya, iş insanları ve muhalif politikacıları hedef alan ve bunun için vergi idaresi, mali suçlarla mücadele birimleri ile mahkemeleri aktif bir şekilde kullanan girişimler, iş ortamının daha da bozulmasına yol açtı” şeklinde ifade ediliyor.
Yapısal reformların durduğunu belirten rapor, Merkez Bankası’na yönelik politik baskı ve müdahalelerin, bankanın para politikasını yürütmedeki bağımsızlığı konusunda belirsizlik yarattığını ve bunun da makroekonomik istikrarı etkilediğini vurguluyor.
Sonuç olarak AB raporu, ekonominin bütününe ilişkin genel durumu da bir “geriye gidiş” olarak tarif ediyor.