AB, liderini buldu mu?

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

AB, kriz sürecinde son derece hızlı ve uyum içinde hareket etmeyi başardı. Bugüne kadar birliğin iç ve dış politikasını ilgilendiren konularda görüş farklılıkları yaşayan AB ülkelerinin kriz sürecinde bu kadar etkin bir tutum ortaya koymaları, birlik açısından önemli bir başarı olarak gösterilebilir. AB, aynı tutumu Gürcistan-Rusya çatışması sırasında da göstermiş ve yine alışılmadık bir şekilde, kararlı ve tek bir ses olarak hareket etmeyi başarmıştı.

Aslında AB genelinde bu iki süreçte de ortaya çıkan en önemli unsur 'liderlik' oldu. Liderlik konusunda ön plana çıkan iki isim ise Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve İngiltere Başbakanı Gordon Brown oldu.

Bugüne kadar kararsız, hatta silik bir politikacı izlenimi veren İngiltere Başbakanı Gordon Brown, kriz döneminde gösterdiği kararlı ve güven verici tavırla, tüm politikacılara liderlik dersi vermeyi başardı.

AB dönem başkanı Fransa'nın Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ise, aslında belki de her zaman hayal ettiği, liderliğini ispat edebileceği bir ortamda buldu kendini. Her zaman son derece enerjik ve kararlı hareket eden Sarkozy, gerek Gürcistan olayında gerekse küresel finans krizi sürecinde güven verici bir rol üstlendi. AB'nin her iki süreçte de tek bir ses olarak hareket etmesi ve uyum içinde olmasının temel nedeni olarak Fransa gibi güçlü bir ülkenin AB dönem başkanı olması ve Fransa'nın Nicolas Sarkozy gibi liderlik özelliğine sahip bir Cumhurbaşkanı'na sahip olması gösterilebilir şüphesiz.

Sarkozy'nin bu kararlılığı karşısında, Avrupa Komisyonu'nun son derece pasif kalması, kriz konusunda ciddi bir inisiyatif almaması ise madalyonun diğer yüzü. Brüksel karar merkezi olmaktan uzak kalırken, güç AB başkentlerine kaydı yaşadığımız son günlerde. Brüksel'in bu hareketsizliği karşısında akla gelen sorulardan birisi, eğer bu süreçte dönem başkanı Fransa değil de, 1 Ocak 2009'da dönem başkanlığını devralacak Çek Cumhuriyeti olsaydı, Avrupa Birliği bu süreci bu kadar başarılı bir şekilde atlatabilir miydi?

Oysa Fransa, Lizbon Antlaşması olmaksızın Avrupa Birliği'nin bir bütün olarak hareket edebileceğini ispatladı. Yani "önemli olan liderlik" dedi bir bakıma.

Dönem başkanı küçük bir ülke olsaydı…

Belki de bu yüzden hem Sarkozy, hem de Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, AB'nin altı ayda bir değişen dönem başkanlığı yerine, sürekli bir başkanı olması gerektiğini savunuyorlar bir süredir. Kriz sürecinde oldukça fazla eleştiriye maruz kalan Barroso, üye ülkeleri yönetmek için çok güçlü bir başkanlığa ihtiyaç duyulduğunu savunuyor. Hatta Barroso son günlerde oldukça iyi ilişkiler içinde olduğu Sarkozy'nin bu pozisyon için doğru isim olduğunu gündeme getiriyor.

Hatırlarsak, Sarkozy de bir süre önce Barroso'nun yeniden komisyon başkanı seçilmesini önermişti.

Her ne kadar Barroso yaşanan bu zorlu sürecin ardından, Sarkozy'nin böyle bir pozisyonu istemeyeceğini düşünse de, Fransız Cumhurbaşkanı, bu pozisyon olsun olmasın AB sorunları ile yakından ilgileneceğinin işaretini veriyor. Hatta espri yoluyla, "Konsey başkanı olmamak, Avrupa'ya dair hiçbir şey söyleyememek anlamına gelmez. Fransa 31 Aralık'ta sona erecek dönem başkanlığının ardından da, konuşmaya devam edecek. Buna hala hakkımız olacaktır değil mi?" diyerek, Fransa'nın 'liderlik' konumundan kolay kolay vazgeçemeyeceğini de ortaya koyuyor.

Fransa'nın notu 10 üzerinden 9

Bu arada Avrupa üzerine çalışmalar gerçekleştiren Brüksel merkezli düşünce kuruluşu The Thomas More Institute, Fransa'ya 'Göç Paktı' için 10 üzerinden 9; küresel finans krizine karşı planları için de 10 üzerinden 8 verdi. Enstitü, küresel ısınma ve enerji güvenliği konularında Fransa'nın 'daha iyi olabileceği' görüşünde. Lizbon Antlaşması'nın İrlanda tarafından reddedilmesi üzerine yaşanan sorunların çözümünde ise Fransa'nın 'yetersiz' kaldığını düşünüyor enstitü.

AB serbest piyasa felsefesini korumaya nasıl devam edecek? Krizin devlet yardımları ve vergi politikalarına yönelik etkisi ne boyutta olacak? Ortak Pazar, rekabet kuralları nasıl etkilenecek? Kriz, AB'nin küresel ısınma ile mücadele hedeflerini nasıl etkileyecek? Hareketsiz bir komisyon karşısında AB'nin gelecekte küresel bir güç olmak için ihtiyaç duyduğu yapı nasıl belirlenecek? Lizbon Antlaşması'nın akıbeti ne olacak?

Tüm bu sorulara cevap vermek gerekiyor ve bunun için de AB'nin, belki de en başından beri ihtiyaç duyduğu bir lidere ihtiyacı var. Şu an için bunun en yakın adayı Nicolas Sarkozy gibi görünüyor…

Çinli oyuncak ihracatçılarının azalması, Türkiye için fırsat olabilir

Dünya oyuncak pazarının büyüklüğü 55 milyar dolar civarında. Geçtiğimiz sene dünya genelinde satılan oyuncakların yüzde 60'ı Çin'de üretildi. Bu sene ise durum farklı. Ülke gümrükleri tarafından verilen bilgilere göre, Çin oyuncak ihracatçılarının yarısından fazlası kepenk indirmiş durumda. Bu oran yaklaşık 3 bin 700 oyuncak üreticisine denk geliyor. Bu üreticilerin büyük bir bölümü, büyük oyuncak şirketleri için çalışan şirketler.

Her ne kadar Çin, dünya genelindeki oyuncakların yüzde 60'ını üretse de, dünya oyuncak pazarının yüzde 40'ını Hasbro, Mattel ve Lego gibi Çinli olmayan firmalar kontrol ediyor.

Çin oyuncak üretiminde yaşanan bu ciddi daralmanın başlıca nedeni olarak üretim maliyetlerinin artmasının yanı sıra, Çin para birimi yuan'ın da değer kazanması gösteriliyor. Bu daralmaya rağmen, Çin malı oyuncak ihracatı 2008 yılında da dünya genelinde yüzde 1.3 oranında artmayı sürdürdü, fakat bu oran geçmişe kıyasla oldukça düşük. Uzmanlara göre düşmeye de devam edecek, çünkü oyuncak dağıtım şirketleri tedarikçilerini değiştirmeyi ve Avrupa'da daha yakın tedarikçiler bulmayı tercih etmeye başladı.

Piyasa araştırmalarına göre Türkiye'deki oyuncak pazarının büyüklüğünün 200 milyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Türkiye'de çocuk başına oyuncak harcaması, dünya ortalamasının yarısı düzeyinde. Genç nüfusun hızla arttığı Türkiye, gerek kendi iç pazarını genişletmek, gerekse Çin'den boşalan yeri kapmak için Avrupa'nın tercih ettiği "yakın tedarikçilerden" biri olmayı deneyemez mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar