AB konusunda yumuşama yolunda üç Brüksel toplantısı
AB ile ilişkilerimizi çok yakından izleyen İKV eski Başkanı Prof. Haluk Kabaalioğlu’nu dün arayarak, ilişkilerin bozulmasında bizden ve onlardan gelen olumsuzlukların neler olduğunu sormak istedim.
Buna, 2004 Aralık ayındaki Konsey Raporu’nda yer alan 2005 raporuna yansıtılan olumlu yaklaşım ile 2016 raporundaki olumsuzluklar müzakerelerin dondurulması kararı nedeniyle raporun reddedilmesi konusundaki farklı yaklaşım neden oldu.
Önce 2005 raporundan olumluluk yansıtan bölümü aktarayım:
“AB konseyi Türkiye tarafından kapsamlı reform süreci çerçevesinde yapılan kurallı ilerlemeyi memnuniyetle karşılamakta ve Türkiye’nin reform sürecini sürdüreceği konusundaki güvenini dile getirmiştir. Türkiye katılım müzakerelerinin başlatılması için Kopenhag kriterlerini yeterince karşılamaktadır. AB Konseyi, komisyonun 3 Ekim 2005 tarihinde Türkiye ile müzakerelerin başlaması öneri sunmaya davet etmiştir.”
O günden bu yana değişimi sorduğumda Haluk Hoca, bizden ve onlardan gelen olumsuzluklara değinirken, “Bizim tarafımızdan olumsuzluğa neden olan konular arasında basın özgürlüğü ihlalleri ve yargı bağımsızlığı eksikliği yol açtı. Onların 2006 yılından sonraki ilerleme raporlarında sürekli artan eleştiriler yer aldı. 6 fasıl Güney Kıbrıs’ın da etkisiyle bloke edildi. TIR’larımızın serbest dolaşımına ihraç ürünlerimizi taşımasına sürekli engeller getirildi/getiriliyor. 2006’dan bu yana her yıl ilerleme raporlarında eleştiri dozu artarak devam ediyor” değerlendirmesini yaptı.
Haluk Hoca, aradığımda Brüksel’deydi. Avrupa Birliği Bakanlığı’nın üç toplantı düzenlediğini, kendisinin de bunun için gittiğini belirtti. “Aslında ilk önerildiğinde bu tür toplantıları bakanlığın değil sivil toplum örgütlerinin düzenlemesinin doğru olduğunu düşünmüştüm. Ama ilişkilerin geldiği noktada bakanlığın inisiyatif almasını uygun görüyorum. Sabah gazetecilerle bir kahvaltı düzenlendi. Öğlen yemeğinde Türkiye’den gelen öğretim üyeleri ve AB’den bilim adamlarının katılacağı bilgi alışverişi yapılacak, buluşma olacak. Akşam da benim moderatörlüğünü yapacağım bir toplantıda Avrupalı sivil toplum örgütlerinin üyeleriyle bir araya gelinecek” dedi.
AB Bakanı Ömer Çelik, sabah toplantısından sonra yaptığı açıklamada Türkiye-AB ilişkilerinde son zamanlarda karşılıklı iletişim problemi yaşandığını belirterek, AP müzakereleri dondurma kararını son derece vizyonsuz bir karar olarak niteledi. Çelik, konu ile açıklama yaparken geçenlerde Avrupalı dostlarının kendisine “Eğer tercih etmek durumunda kalsan demoratik devleti mi, hukuk devletini mi tercih edersin” sorusunu sorduklarını açıkladı. Verdiği cevabın “Hukuk devleti önemlidir. Sokrates’i oylamayla öldürdüler. Hukuk evrensel olarak paylaştığımız değerlerdir” şeklinde olduğunu söyledi.
Çelik “Türkiye darbe ile mücadelesini hukuk içerisinde sürdürecek. Hukukun içinde kalarak OHAL ilan ettik” dedi. Bakan Çelik, ifade ve basın özgürlüğünü tartışacak öz güvene sahibiz, yapıcı eleştirilere önem veririz, açıklamasını da yaptı.
Brüksel’deki dünkü bu üç toplantı, Bakan Çelik’in “Bizim demokrasimiz zor zamanlardan geçiyor” değerlendirmesiyle birlikte ele alındığında AB’den kopmayı, yeni ittifaklar aramayı değil, AB ilişkilerinde karşılıklı empati ile “Olumsuzluğa son verme arayışını ortaya koyuyor” inancındayım. Sanırım bu toplantıların sonuçları ilişkilerde yumuşamaya yol açacak yeni bir başlangıç olacaktır.