AB istikrarı yakaladı
AB’nin büyümede istikrarı yakaladığını ilk önce OECD açıkladı. OECD geçen hafta yayımladığı Birleşik Öncü Göstergeler verisinde AB ve Euro Alanı’nın istikrarlı bir büyüme dönemine girdiğini teyit ederken, Avrupa’nın dev ekonomilerinden sadece İngiltere’de büyüme trendinin yönünün aşağı olduğunu ifade etti. İki gün önce IMF tarafından açıklanan “Bölgesel Ekonomiler: Avrupa” raporunda da AB’nin artık istikrarlı bir bölge olduğu üstüne basılarak vurgulandı.
IMF raporuna göre Avrupa’nın gelişmiş ekonomileri 2017 yılını yüzde 2,1’i bulan bir büyüme oranı ile kapatacaklar, gelecek iki yılda da büyüme oranı sırasıyla yüzde 1,9 ve yüzde 1,7 olacak. Avrupa’nın sancılı bölgesi Euro Alanında ise büyüme oranı aynı seviyelerde gerçekleşeceği tahmin edilmekte. Üstelik Euro alanı 2017 yılında bu büyüme oranını yüzde 3,1’i bulan bir cari fazla ve yüzde 1,5 düzeyinde bir enflasyon oranı ile başarmış olacak. Tahminlere göre bu durum 2018 ve 2019’da da devam edecek. Avrupa’nın şu anda acil çözüm bekleyen sorunu işsizlik oranı . 2017 yılında işsizlik oranının Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde yüzde 7,9, 2018 yılında yüzde 7,5 ve 2019 yılında yüzde 7,3 olacağı tahmin ediliyor. İşsizlik oranına ilişkin Euro Alanı gerçekleşme tahminleri de şöyle: 2017 yılı yüzde 9,2, 2018 yılı yüzde 8,7 ve 2019 için yüzde 8,3.
“Türkiye istikrar pastasına ortak olmak zorunda”
İşsizlikte istenilen düzey yakalanmasa da AB’nin artık ekonomide istikrara koştuğu kesin. İstikrarlı büyüyen ülkelerde dış ticaret hacmi, doğrudan yabancı yatırımlar artar, yani bu ekonomilerin paydaş ekonomiler de istikrar pastasından faydalanır. Türkiye işte bu pastaya ortak olmak zorundadır. Daha açık bir ifade ile Türkiye, istikrarlı büyüme trendine giren Avrupa ve AB ülkelerine daha fazla ihracat yapmak, Türkiye’ye daha fazla doğrudan yatırım çekmek için atağa geçmelidir.
Bu konuda Türkiye Hükümeti son yıllarda o kadar kötü bir sınav verdi ki, sesini kısıp otursa bile yeterli olur. Yani kavga etmesin başka bir ihsana gerek yok. Özellikle de Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı Almanya ve ülkemize en fazla doğrudan yabancı yatırım yapan ülkesi Hollanda’ya yönelik sessiz kalması bile anlamlı olur. AB ülkelerinde Bakanların çoğunun entelektüel birikimleri fazladır. Onlara sahte bir şirin görünme çabasına girmeye de gerek yok. Rasyonel ve gerçekçi duruş yeterli olur.
İş dünyası da bu konuda umarız biraz sesini çıkarır ve kısa vadeli düşünmez, miyop bir tavır sergilemez. Özellikle KOBİ’ler AB konusunda daha atak bir görünüm çizmeliler, çünkü 2018 yılında iç talep onlara yeterince ciro sağlamayabilir. Bu konuda ticaret ve sanayi odaları özel birimler kurarak şirketlerin önünü açabilirler. Bunun için yeterli parasal güce sahipler. Biraz gayret herkes için yarar sağlayacak çözümler üretecektir.