AB de serbestleşmeyi tartışıyor
Hükümet, gündeme ilk kez 2008 yılında "tasarı taslağı" hâlinde giren, 2012 yılında tasarıya dönüştürülerek TBMM'ye sunulan, ancak, özellikle TCDD bünyesinde örgütlü işçi ve memur sendikalarının tepkileri sonucu "askıya" alınan bir kanun tasarısını tekrar yasama sürecine soktu.
Tasarı ile hâlen Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) Genel Müdürlüğü'nce "devlet tekeli" kapsamında yürütülen demiryolu ulaştırmasının altyapı ve işletmecilik boyutlarıyla serbestleştirilerek özel sektöre açılması öngörülüyor.
Tasarının "Genel Gerekçe" başlıklı bölümü şu paragrafla başlıyor:
"Ülkemizin kalkınmasında ve bağımsızlığında belirleyici olan demiryollarının yeniden canlandırılması ve taşımacılıktaki rolünün güçlendirilmesi için; serbest, rekabetçi, ekonomik ve sosyal açılardan sürdürülebilir ve Avrupa Birliği mevzuatı ile uyumlu bir demiryolu sektörünün oluşturulmasına ihtiyaç vardır."
"Avrupa Birliği mevzuatına uyum" kalıbı 1990'lı yıllardan beri kanun tasarılarının "değişmez" gerekçelerinden biri. Demiryollarının serbestleştirilmesi de aynı gerekçeye dayandırılıyor. İyi de, AB Komisyonu bu konuda üye ülkelerle birlikte "iç uyumu" sağlayabilmiş değil ki! Konu 12 yıldır gündemde.
Komisyon, son olarak, üye ülkelerde demiryolu hizmetlerinin kamu tekelinden çıkarılarak en geniş biçimde özel sektöre açılmasına yönelik köklü düzenlemeler içeren plânını, başta Almanya, Fransa olmak üzere, üyelerden gelen tepkiler üzerine yumuşatmak zorunda kaldı. Ancak, tartışmalar sürerken, ülkeler demiryollarında devlet şirketlerinden vazgeçmiyor, uygun gördükleri ulusal yapılanmaları savunuyor.
Doğru kavram doğru sonuç
Ulaştırma Bakanlığı'nın hazırladığı tasarı, genel çerçevesi itibarıyla AB Komisyonu'nun yumuşatılmış modeline yakın. Tekel hakkını kaldırmakla birlikte, TCDD'yi "kamu altyapı ve tren işletmecisi" olarak 2 şirketli bir yapıya dönüştürüyor.
Ulusal demiryolu altyapı ağı üzerindeki trafiği yönetme hakkı, devlet tekeli olarak yine TCDD'ye veriliyor. Kuruluşun tekel alanından çıkarılan faaliyetler tasarının 3 üncü maddesinde yeni demiryolların yapımı, mevcut hatların bakım ve onarımı, gar, istasyon ve lojistik alanların (limanlar vb) işletilmesi olarak sıralanıyor.
Tasarının 6'ncı maddesi de "serbestleştirmenin" çerçevesini çiziyor. Buna göre, TCDD'nin dışındaki kamu tüzel kişileri ile özel sektör anonim şirketleri de ulusal demiryolu altyapı ağı üzerinde tren işletmeciliği, altyapı inşası ve işletmeciliği gibi ticari faaliyetlerde bulunabilecekler.
Tasarı mevcut hâliyle de işçi ve memur sendikalarının tepkisini çekiyor. Kendi açılarından haklılar. Bu tür "yapılandırmalar" ile muhatap çalışan kesim arasında "menfaat çatışması" ve çalışanların kendilerini korumak istemeleri doğal ve kaçınılmaz.
Bu nedenle tasarının içerdiği düzenlemeler "özelleştirme" olarak algılanıyor. TCDD'nin 2 şirketli yapıya dönüştürülmesi bağlamında "erken emeklilik" düzenlemesi bu algıyı kuvvetlendiriyor. Oysa, gerekçe ve maddeler "serbestleştirme" kavramına yaslanıyor.
Şayet yasama sürecinde değişikliğe uğratılmazsa, tasarının ne gerekçesinden ne maddelerinde ne de öngörülen yapılanmadan demiryolların kavramsal anlamda özelleştirileceği sonucu çıkıyor.
Ama sakat yönler var. Birincisi, TCDD dışında kamu tüzel kişileri de demiryolu işine girebilecek. Bu ne demek? Bir devlet şirketinin varlığı korunurken, başka "kamu tüzel kişilerine" de yol açılmasındaki sebep ve mantık merak konusu. Hangi kamu tüzel kişisi, talebi, karlılığı zaten düşük ve kamu hizmeti niteliği mutlaka korunması gereken demiryolu işine neden yatırım yapsın?
İkincisi, "serbestleştirme" sürecinde yaşanması kaçınılmaz yönetsel, teknik ve işletme çatışmalı sorunlar hangi mekanizmalarla çözülecek veya çözülebilecek mi, belirsiz. Demiryolcuların eleştiri ve uyarıları dikkate alınmalı. En az AB Komisyonu ve korumacı ülkeler kadar titiz davranılmalı.