AB çapası ve ulusal program

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Geleceğe ilişkin küresel ekonomik senaryolarda genellikle yıldızı parlayacak ülkeler arasında sayılmasını sağlayan büyüme potansiyeline rağmen Türkiye, stratejik yörüngesini tam olarak belirleyemediği ve üzerinde konumlanacağı bir vizyon perspektifini henüz ortaya koyamadığı için bu durumu herkesin kabul edeceği bir kesinliğe kavuşturabilmiş değil. Üstelik 2001 sonrasında alışılagelmişin dışında bir istikrar ile sürdürülen ekonomik performans, küresel koşullarda oluşan değişimin ardından, zayıflamaya başladı. Esas itibariyle net enerji/emtia işalatçısı ve yüksek dış finansmana muhtaç olduğumuz için kriz yönetimi benzeri bir dikkatle yola devam etmek durumundayız.

Kamu harcamaları ve reformlarda hassasiyet

Geçen hafta vurguladığımız gibi şimdilik yeniden sağlanan siyasi istikrar, konjonktürün olumsuzluğuna rağmen, 2008 ve 2009 yıllarını cari finansmanı yönünden daha rahat geçirme imkanı sağladı ama orta ve uzun vadede milli gelire oranla daha küçük bir cari açık üretecek yapısal dönüşümü sağlayamazsak bu durum sürdürülebilir değil.

Bir yandan kısa vadede geminin kayalara çarpmadan seyretmesini, diğer yandan yurtiçi katma değeri ve döviz kazanma potansiyelini yükseltecek yapısal dönüşümü sağlamak, bizim için gerçekten alternatifi olmayan bir istikamet. Tabii refah ve gelişme hedeflerine bağlı bir Türkiye'den söz ediyorsak!..

Kısa vade, yani önümüzdeki bir buçuk yıl için cari açığı makul bir maliyet ile finanse etmek artık mümkün olacak; daha sonrası için de 8 Temmuz 2008 tarihli DÜNYA'da içeriğini özetlediğimiz Orta Vadeli Program, 2009, 2010, 2011 yıllarında hedeflenen temel ekonomik büyüklükteki ve politikaları belirleyerek bir stratejik hazırlık sürecini başlatmış oluyor. Program, bir yandan tanımlanacak bir mali kural ile istikrarın temel ayaklarından biri olan mali disiplini sürdürmeyi, diğer yandan dış ticaret açığını ve cari açığı küçültecek yapısal dönüşümü sağlayacak geniş bir reform sürecini tamamlamayı taahhüt ediyor. Bu arada AB çapasının da sürdürüleceği vurgulanıyor.

Mali disiplin yönünden en önemli sınav, kamu harcamalarının kontrolü noktasında olacak gibi. Reformlar yönünden ise yakında açıklanacak olan ve Orta vadeli Program'ı esas alacağı anlaşılan ulusal programın kapsamı önem taşıyor.

Ulusal programın kapsamı

Kurumsal ve yapısal zaafları hedef alan reformları ve kronik cari üretmeyecek bir büyüme stratejisine olan ihtiyacı çeşitli yönleriyle bu köşede sık sık irdeliyoruz. Bu defa da, bir çapa olarak yeniden güçlendirileceği yetkililerin demeçlerinde ve Orta Vadeli Program'da uygulanan AB uyum süreci ile ilgili ulusal program bağlamında nelerin gündeme geleceğine bakmakta yarar var.

AB nin kısa vadede yani en fazla 2010 yılına kadar gerçekleşmesini istediği ve Katılım Ortaklığı Belgesi'ne koyduğu hususlar, bir yandan kamu mali yönetiminin saydamlığını ve personel rejiminin geliştirilmesini, yerel yönetimlerin güçlendirilmesini, diğer yandan yatırım ortamının iyileştirilmesini, işgücü piyasasının esnekleştirilmesini, özelleştirmenin hızlanmasını öngörüyor. Bunlar zaten başlanmış bulunan ancak bir bölümünün uygulamasında gecikme ve gevşeme gözlenen konular. Yeni dönemde hükümet, bu önceliklere yoğunlaşmaya karar verirse kolayca mesafe alınabilir.

Mali disiplin ve kamu Maliyesi ile ilgili politikaların istikrar kazanması, altyapı yatırımlarının özellikle ulaştırma ve enerji gibi bütün sektörlere girdi niteliğinde olan alanlarda tamamlanması ise Orta Vadeli Program'ın süresini aşan hedefler olarak belirlenmiş AB tarafından. Türkiye şimdiden mali disiplin için bağlı kalmayı taahhüt ettiği bir "mali kural" tanımlayarak işi sağlama almayı, ayrıca kamu kesimini ekonomide aktif bir oyuncu olmaktan çıkararak düzenleyici ve yönlendirici otorite kimliği ile dönüşüm sürecini gözetme işleviyle donatmayı planlıyor. Bazı yönleriyle Orta Vadeli Program'ın, AB uyum sürecine oranla daha iddialı olduğunu söylemek de mümkün. Sözün özü, programa bağlılığımızı sürdürürsek AB sürecinde de fazla sorunumuz olmayacak. (AB nin siyasal sistem, devletin işleyişi ve yargı ile beklentileri ise yazının konusu dışındadır.)

AB çapasından da fazlası

Aslında bu tablo, finans krizinin daha yeni etkisine aldığı Avrupa'da yaşlı kıtanın dinamikleri gereği uzun sürecek bir yavaşlama ihtimali ile birlikte düşünüldüğünde normal de. Türkiye, önümüzdeki dönemde AB'ne uyumun gerektirdiği değişimden, özellikle ekonomik büyüme ve yapısal dönüşüm anlamında, daha fazlasını yapmak durumunda. Bu potansiyele de sahip. İşin çelişkili yanı ancak bu dinamizmi gösterirse, yani uyumun gerektirdiğinden fazlasını yaparsa AB süreci kolaylaşacak.

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019