AB ağır sanayi, 2050’ye kadar “karbonsuzlaşabilir”
European Climate Foundation desteği ile hazırlanan Sanayi Dönüşümü 2050 Raporu, Avrupa Birliği’nde çelik, kimya ve çimento sektörlerini kapsayan ağır sanayide karbondan arınmanın mümkün olduğunu, bu sektörlerde sera gazı emisyonlarının 2050 yılına kadar sıfırlanabileceğini ortaya koyuyor.
Sanayi Dönüşümü 2050 Raporu fosil yakıt kullanımının yoğun olduğu ağır sanayiye odaklanıyor. Çelik, kimya ve çimento sektörlerini kapsayan sektör, AB’nin karbon emisyonu azaltımı konusunda ilerleme kaydetmekte zorlandığı sektörlerin başında geliyor. Çelik, kimya ve çimento sektörleri AB’nin yıllık karbon emisyonlarının yüzde 14’ünden sorumlu. Diğer birçok sanayi kolunda emisyon azaltımına dair önemli ilerlemeler kaydedilmesi ile ağır sanayinin emisyonlardaki rolü ve payının artabileceği öngörülüyor.
European Climate Foundation CEO’su Laurence Tubiana, “Önceleri emisyon azaltımının zor olacağı ifade edilen sektörlerin karbonsuzlaşmanın lideri olabileceğini görüyoruz. Çelik, alüminyum ve otomotiv gibi birçok sektörde geliştirilen üretim modelleri ve teknolojilerin karbonsuzlaşmada önemli rol oynadığı açık. Sanayi emisyonları azaltımının imkansız addedildiği dönem sona erdi. Sanayi sektörü liderleri ekonomileri dönüştüren ve enerji dönüşümünü hızlandıran teknoloji ve vizyonlara yöneliyor” diyor.
Bu arada, Avrupa Birliği üyeleri arasında “2050 yılı net sıfır emisyon vizyonu” üzerine müzakereler devam ediyor. Rapor, ağır sanayinin bu vizyona önemli katkı sağlayabileceğini de ifade ediyor.
İklim nötr ağır sanayi: “Mümkün mü?”den “nasıl?”a giden yol
Rapora göre, AB’de ağır sanayinin 2050 itibarıyla karbonsuzlaştırılması için hayata geçirilebilecek birçok farklı patika ve yöntem mevcut. Bunlar şöyle sıralanıyor:
- Çözümün büyük kısmı döngüsel ekonomiden geçiyor. Tedarik zincirlerinde malzeme verimliliğinin arttırılması ile 2050 yılına kadar yılda 58-171 Mt CO2 azaltım gerçekleştirilebilir. AB’de yılda kişi başına 800 kilogram çelik, çimento ve kimyasal madde kullanılıyor. Ancak, aynı fayda ve işlevselliği, daha az materyal kullanarak da elde etmek mümkün. Atık miktarını azaltacak yeni imalat ve inşaat teknikleri, döngüsel ürün tasarımı ve ömür sonu uygulamaları için tedarik zinciri koordinasyonu, paylaşma ve hizmet üzerine kurulu yeni döngüsel iş modelleri, yüksek dayanıklılığa sahip ve düşük karbondioksit emisyonlu materyaller ve benzeri birçok büyük ürün kategorisinde emisyon azaltımı sağlanabilir.
- Halihazırda üretilmiş materyallerin geri dönüştürülmesi ve yeniden kullanıma açılmasıyla da önemli miktarlarda emisyon azaltımı elde edilebilir. 2050 itibarıyla, çelik ve plastik üretiminin yüzde 70’i geri dönüştürülmüş hammaddeden elde edilebilir. Ömrünü tamamlamış plastiklerin yeni plastik üretiminde hammadde olarak kullanılması, yeni plastik üretimi için ihtiyaç duyulan fosil yakıt kullanımını önemli ölçüde azaltabilir.
- Yeni ve temiz üretim süreçlerindeki teknolojik yenilikler ve yenilenebilir enerji üretimindeki önemli artış, zaman içinde emisyon azaltımının hızlanmasını destekleyecek unsurlar olarak değerlendiriliyor. Uygulamaya sokulan yeni endüstriyel süreçler sayesinde, 2050 itibarıyla yılda 143 ile 241 Mt CO2 kadar bir azaltım elde edilebilir. Elektrikten yüksek ısı üretilmesini ve, örneğin, fosil yakıttan yeşil hidrojene geçilmesini mümkün kılan yeni teknolojiler de geliştiriliyor.
Dönüşümün maliyeti ne kadar?
Rapora göre, döngüsel ekonomi ve daha ucuz elektrik sayesinde, otomobil, konut ve paketlenmiş tüketim ürünleri tüketici fiyatlarında yüzde 1’in altında bir artış izlenecek. Genel olarak bakıldığında ise, karbonsuzlaşmanın ek maliyetinin 2050 yılı itibarıyla AB GSYİH’nın yaklaşık yüzde 0,2’sine denk gelmesi öngörülüyor.
AB şirketlerinin önümüzdeki birkaç yıl boyunca önemli yatırım kararları alması gerekiyor. Dönüşümün kolay bir şekilde yaşanabilmesi açısından, tedarik zincirleri ve iş modellerindeki değişikliklerin bir an önce hayata geçirilmesi önem taşıyor.
Rapor; ulusal ve AB düzeyindeki politika yapıcıların, sıfır karbon ve döngüsel sanayiye geçiş sürecinde şirketlerin karlılıklarını koruyabilmelerini gözetecek kapsamlı bir endüstriyel iklim politikası stratejisi geliştirmeleri gerektiğine de dikkat çekiyor.