96 yılda ihracat...
Bu sohbetimizin büyük bir kısmı 2013 yılında yine bir Cumhuriyet Bayramı’na rastlayan günde yayınlanan sohbetimizdir. Tekrarlamanın faydalı olduğunu düşünerek, küçük çıkartmalar ve eklemelerle yenileyerek yeniden görüşünüze sunuyorum.
Bugün Cumhuriyet Bayramı...
Yeryüzünde ikinci bir örneğine rastlamanın zor olduğuna şahit olduğumuz, birçok ülkenin örnek aldığı, Cumhuriyet ifadesinin tüm olumsuz çabalara karşın halâ özünü koruduğu Cumhuriyetimiz 96 yaşına giriyor.
Cumhuriyete inanan ve bu ülkeye bağlı herkese, her kesime, her inanca, sözün özü hepimize kutlu olsun.
Cumhuriyete bir de bizim sohbet köşemizin açısından bakalım istedik.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun internet sitesindeki rakamlara baktığımızda önümüze çıkan tabloyu, 45 yılı dolduran dış ticaret kariyerimin ışığında yorumlamak istiyorum.
Tekil bir ifade kullanıyorum çünkü bunlar benim kişisel yorumlarım.
Yıl 1923, o yıl bile ihracat yapılmış 50 milyon küsur ve ithalatımız da 86 milyon küsur ABD Doları. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise, %58.5 olarak görünüyor.
İlerleyen yıllarda, 1933 yılındaki ihracat rakamımız 58 milyon dolar ve ithalatımız da 45 milyon dolar.
İlginç bir şekilde 13 milyon dolar gibi bir dış ticaret fazlamız var.
1933 yılındaki ihracatın ithalatı karşılama oranı %128.8 olmuş. Çok ihracat yapmışız, az ithalat yapmışız. Bunu ister genç Cumhuriyetin yaptığı sanayi yatırımları sonucu ithalatın azaltılmasına bağlayın, isterseniz kemerleri sıktılar da öyle oldu deyin.
Yalnız bir şeyi mutlaka yapın, savunacağınız tezin temelleri o günkü ulusal ve küresel ekonomik koşulların bilgisini taşısın.
Gelelim 1943 yılına ve 196 milyon 734 bin ABD Doları ihracat ile 155 milyon 340 bin ABD Doları ithalat rakamlarına bakalım. Bu yıl, ihracatın ithalatı karşılama oranı %126.6 olmuş.
1946 yılına geldiğimizde bu rakamlarda artılın devam ettiğini İhracatımızın 214 milyon 580 bin ABD Doları, ithalatımızın 118 milyon 889 bin ABD Doları olduğunu ve ihracatın ithalatı karşılama oranın da %180.5 yükseldiğini görüyoruz.
1953 yılı ise 1947 yılında başlayan ithalatın artışı, ancak ihracatın aynı oranda artmayışı eğilimini sürdürdüğü yıllardan birisi olarak önümüze çıkıyor. İhracat 396 milyon 061 bin ABD Doları, ithalat 532 milyon 533 bin ABD Doları ve ihracatın ithalatı karşılama oranı da %74,4.
Okul sıralarımızda bizlere, teneke kutusunun üzerindeki resimde, iki bayrak ve el sıkışan iki eli gördüğümüz sarı turuncu renkli peynirlerin dağıtıldığı yılları unutmamız mümkün değil.
1963 ise hemen hemen aynı tabloyu sergiliyor. İhracat 368 milyon 87 bin ABD Doları, ithalat 687 milyon 616 bin ABD Doları ve ihracatın ithalatı karşılama oranı da %53,5.
1973 yılı farklı değil, ihracat 1milyar 317 milyon 83 bin ABD Doları, ithalat 2 milyar 86 milyon 216 bin ABD Doları ve ihracatın ithalatı karşılama oranı da %63,1.
Sayın Demirel’in meşhur “70 sente muhtacız” sözünün yankılandığı yıllarda mesela 1977 yılında ihracat 1 milyar 753 milyon 026 bin, ithalat 5 milyar 796 milyon 278 bin ABD Doları ve ihracatın ithalatı karşılama oranın da %30.2 oluyor.
1983 yılı, Sayın Özal’ın başlattığı ihracat hamlesinin baş gösterdiği yılların ilklerinden biri.
İhracat 5 milyar 727 milyon 834 bin, ithalat 9 milyar 235 milyon 002 bin ve ihracatın ithalatı karşılama oranı da %62 olmuş.
1993’e geldiğimizde ihracat 15 milyar 345 milyon 67 bin ABD Doları, ithalat da 29 milyar 428 milyon 370 bin ve ihracatın ithalatı karşılama oran da %52,1.
2003 yılı rakamları da şöyle; ihracat 47 milyar 252 milyon 836 bin ABD Doları, ithalat 69 milyar 339 milyon 692 bin ABD Doları ve ihracatın ithalatı karşılama oranı da %68,1.
2013 yılına bakınca gördüklerimiz şöyle; ihracat 151 milyar 802 milyon 637 bin ABD Doları, ithalat 251 milyar 661 milyon 250 bin ABD Doları ve ihracatın ithalatı karşılama oranı da %60,3.
2019 yılını daha çıkmadık onun için 2018 rakamlarına bakalım. İhracat 167 milyar 920 milyon 613 bin, ithalat 223 milyar 047 milyon 094 bin ve ihracatın ithalatı karşılama oranı da % 75,3 olarak görünüyor.
Ancak ihracatın ithalatı karşılama oranındaki bu iyileşmenin, ihracattaki iyileşmeden daha çok ithalattaki sert düşüşten kaynaklandığını biliyoruz.
Bu yazdıklarımı ister siyaseten ele alın, isterseniz ekonomik olarak bana fark etmez. Benim derdim, bir türlü dengeye oturtamadığımız dış ticaret açığını, ihracat yaparak nasıl kapatırız?
2023 yılı için ihracat hedefi yıllarca 500 milyar ABD Doları olarak seslendirilmişti.
Ben de sürekli soruyordum “Bunu kim ve nasıl yapacak?”
Bugün geldiğimiz noktada Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcan 2023 yılı ihracat hedefimizin 226,6 milyar ABD Doları olarak yenilendiğini bildirdi.
Bu hedef, erişilmesi daha olası bir hedef olarak görünüyor ve dileğim buna erişmek değil aşmak.
Yirmi yıldır iş insanlarımızla ders, seminer, panel v.b etkinliklerde ve danışmanlık programlarında birlikte oluyoruz, anketçilerin bilgilerini değil kendi tuttuğumuz nabızların sesini dile getiriyoruz.
İnsan kaynağımız, sayısal ve niteliksel olarak maalesef yeterli değil.
Devlet destek veriyor da miktarları yeterli mi, ihracatçıların eline nasıl ve ne zaman geçiyor?
En önemlisi de destek sistemi neden hızlı çalıştırılamıyor ve ödemelerde sürekli tıkanmalar yaşanıyor?
Olumlu değişimler ifade ediliyor ve bildirimler yapılıyor amma uygulamaya bakınca bu manzara pek de olumlu görünmüyor.
Bürokratların iş insanlarımız gibi düşünmesi ve onların penceresinden bakabilmesi gerekli.
Düzgün ve etkin iş yapan namuslu, liyakat sahibi bürokratların önü kesilmemeli.
İyi çalışan kayırılmalı, dayısı olan değil.
Yurt dışı teşkilatın etkinliği, özel sektör tecrübesine sahip bürokratlarla arttırılmalı.
Desteklerin ödeme sürelerinden vazgeçtim, bazı başvuru dosyaları için eksiklik bildirimlerinin bile bir yılı geçen sürelerde yapılmasının, biz ihracatçılar üzerindeki olumsuz etkilerini lütfen düşünün.
İhracat bir ekip işidir.
İş insanları, bürokrasi, özel sektör ve devlet bürokrasisi bu ekibin birer parçasıdır.
Lütfen el ele tutuşalım, birbirimizi daha iyi anlayalım ve 2023’e doğru “Çıktık açık alınla” diyelim.