95 yıl olmuş…

Şefik ERGÖNÜL
Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ [email protected]

Ne mutlu bizlere, bugünleri hür ve bağımlı olmadan kutlayabiliyoruz.

En büyük Bayramın 95. yılı tüm ülkeme ve ülkemin insanlarına kutlu olsun.

Bugün ile birlikte, küçük çocukluğum dışında, anlayarak 65 Cumhuriyet Bayramı kutlamışım.

Çocukluğumda gördüğüm Cumhuriyet Bayramı kutlamaları coşkusunun yeniden canlandığını ve insanlarımızın “ Memleketimize “ nasıl sarıldıklarını gördüğümde hissettiklerimi anlamanız için, ülkemizin içinde yaşadığım iniş çıkışları veya benzerlerini yaşamanız gerekli.

1975 yılı başında ihracat piyasasına adım attığımda, ülkemizin ortalama 1,5 Milyar ABD Doları olan o yılların ihracatlarının, 100 katından fazla artarak bugünlerdeki seviyelerine geleceğini değil düşünmek, hayal bile edemezdim. Oysa bugün eriştiğimiz ihracat rakamları, bugün için ütopik bile olsa, bir zamanlar 2023 yılı için telaffuz edilen 500 Milyar ABD Doları ihracat rakamlarının hayal edilebilmesini bile olası kılıyor.

Buradaki en büyük başarı, Türk iş insanlarınındır...

Siyasetçiler alınmasın amma Türk iş insanlarının önündeki bürokratik engelleri azalttıklarında ve hatta kaldırdıklarında, kendilerine nutuk attıracak nice başarılar göreceklerdir.

Biraz geriye bakarak, olayları siyaseten değil amma objektif bakış açısıyla görmeye çalışalım.

Genç Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk ve tüm ona inananlarla birlikte ayağa kalktığında, ülkenin hem ekonomik ve hem de sosyal olarak ne durumda olduğunu bilmek için bilim insanı olmaya gerek yok. Serbest irademizi kullanarak biraz okumakla işi kolaylaştırabiliriz. Hatta yabancı kaynaklardan yararlanarak bu okumalardan elde edeceğimiz bilgileri teyit etmek de bir hayli olası. “ Güneşi balçıkla sıvayamazsınız.”

Genç Türkiye Cumhuriyetin yöneticileri ne yaptı?

Öncelikle, içeride insanımızın ihtiyacı olan ve dışa bağımlı olarak karşılananları içeride üreterek, ekonomik sorunları çözmeye çalıştı.

Başarılı olabildiler mi?

“ Görünen köye kılavuz istemez “ derler. Yapılanlar ve daha doğrusu, imkânsızlıkları kullanarak ortaya konulanlar, inkâr edilemez gerçekler olarak ortada, tarihte kayıtlı olarak duruyorlar.

Türkiye İstatistik Kurumunun ( TUİK ) kayıtlarına baktığımızda, Cumhuriyetin ilk 7 yılı hariç, hiç dış ticaret açığı verilmediğini görürüz. 1947 yılında başlayan dış ticaret açığının 21 Milyon ABD Doları olmasına karşın, ihracatın ithalatı karşılama oranı % 91 seviyesindeymiş.

Bu oran zaman içerisinde % 51’e kadar inip son 10 yılda ortalama % 65 seviyesinde olmuş.

İthalata bağımlı enerji ihtiyacımızın artması ve enerji fiyatlarının da yükselmesinin bu açığa yaptığı ciddi katkı yadsınamaz. Öte yandan, bir zamanlar ürettiğimiz ve hatta ihracatını yaptığımız birçok ürünü artık ithal ettiğimizi de akılda tutalım.

Yıllarca ihracat için gittiğim Mısır’a baktığımda “ Neden ekonomik seviyeleri yükselemiyor “ diye düşünürdüm. Ekonomiyi daha iyi anlamaya başladığımda, üretimlerinin çok az ve temel ihtiyaçları da dahil olmak üzere neredeyse her şeyi ithal ettiklerini görmüştüm.

Üstelik akıl almaz Nil bereketine ve verimliliğine rağmen.

Bakliyattan canlı hayvana kadar İskenderun Limanından çıkışlarına şahit olduğum ihracat ürünlerinin bugün ithal ediliyor olması, beni derinden etkiliyor ve çok üzüyor. Kaynakların az olması, hiç olmaması ve hatta tamamen ithalata bağımlı olmak hiç amma hiç önemli değil.

Yine aşikârı ifşa edeceğiz amma işte İsviçre ve işte Japonya ve benzerleri…

Önemli olan üretim araçlarını çoğaltmak, ÜRETMEK VE KATMA DEĞER YARATMAK.

Gerisi lâfı güzaf…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
96 yılda ihracat... 29 Ekim 2019
Tahterevalliye Dikkat 15 Ekim 2019
İhracat ve Facebook 17 Eylül 2019
Promosyon mu o da ne? 10 Eylül 2019
Müşteriye Doğru Erişim 27 Ağustos 2019