9. ve 11. cumhurbaşkanlarını tartıştıran büyüme meselesi…

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ [email protected]

İki kadın parkta bir bankta oturmaktadır...

Sessiz geçen bir iki dakikadan sonra kadınlardan biri, "Of!" der.

Diğer kadın yanıtlar: "Of!"

"Tamam" der birinci kadın, "çocuklardan başka konuya geçelim..."

Büyüme konusu da böyle...

Siz ne kadar başka konuya geçmeye çalışırsanız çalışın...

Hep gelip karşımıza dikiliyor...

Gerçi iyi ki de öyle...

Çünkü üzerine ne kadar tartışsak...

Ne kadar kafa yorsak az...

Biz ekonomi gazetesiyiz...

Gazetede haber tiriyajı yaparken de sık çıkar karşımıza bu tür konular...

Sıkıcıdır...

Ama önemlidir...

İşte büyüme meselesi bu tanıma tam uyuyor:

Sıkıcı ama önemli...

Geçenlerde TÜSİAD'ın 40'ıncı yıldönümünde...

İki cumhurbaşkanı ilk defa bir araya geldi...

Demirel ve Gül...

Pek değinen olmadı...

Ama bir kenera yazılmasında fayda var...

O geceki üstü kapalı tartışmanın konusu da büyümeydi...

"Üstü kapalı tartışma" dediğim şu:

9. Cumhurbaşkanı Demirel törendeki konuşmasında, son 40 yılı değerlendirdi.

1970'li yıllarda dahi...

Bir toplu iğne bile üretemeyen Türkiye'nin...

Bugün dünya liginde yerini aldığını söyledi...

Ve ekledi:

"Bu 40 yılın çoğunda ben varım..."

Arkasından Cumhurbaşkanı Gül kürsüye geldi...

O da 40 yıl içerisinde Türkiye'nin çok değiştiğini...

Büyüyüp, geliştiğini...

40 yıl önceki manzara ile bugünkü Türkiye manzarasının çok farklı olduğunu söyledi...

Ama arkasından şu soruyu sordu:

Millet olarak, ülkeolarak gerçekten yeteri kadar başarılı mıyız?

40 yıl içerisinde yeteri kadar başarılı olabildik mi?

Gül yanıtı da kendisi verdi:

Başarının ortaya çıkması için mukayese çok önemli...

Yanınızdaki çok kazanırken...

Siz onun yarısını kazandıysanız...

"Ben kazandım" diye çok övünürseniz...

Alternatifini düşündüğünüzde...

Yeteri kadar başarılı olamadığınızı da görürsünüz...

Cumhurbaşkanı Gül, "mukayeseye" geçti...

"Türkiye'yi" dedi, "Avrupa ile mukayese etmek anlamsız...

Çünkü sanayi devrimi orada oldu...

ABD ile mukayese etmek yine anlamsız...

Çünkü teknoloji ve bilimin merkezi oldular...

Ve karşılaştırılacak ülke olarak geçen sene ziyaret ettiği Güney Kore'yi örnek verdi Gül...

Rakamlarla...

TÜSİAD'ın kurulduğu yıllarda...

1970 yılında...

Türkiye'nin milli geliri 20 milyar dolar...

Güney Kore'nin ise 9 milyar dolar...

Kişi başına düşen milli gelir derseniz...

Bizimki 550, onlarınki 230 dolar seviyesinde...

1980'li yıllarda yakalamışlar Türkiye'yi...

Biz 63 milyar dolara çıkmışısız...

Onlar 63 milyar dolara...

2000'li yıllarda ise manzara tam tersine dönmüş...

Türkiye 170, Güney Kore 517 milyar dolar...

2008'i, yani kriz öncesini dikkate aldığımızda ise...

Fark yeniden kapanıyor görünüyor...

Gayrisafi Milli Hasıla (GSMH) büyüklüğü bakımından

Güney Kore 930, Türkiye 735 milyar dolarda...

Kişi başına, ya da Gül'ün ifadesiyle fert başına düşen milli geliri sorarsanız...

2008 rakamları:

9 bin dolar Türkiye

19 bin dolar Güney Kore...

Sanayi devriminden bu yana...

Büyüme, ülkelerin konumunu belirliyor...

Zenginliğini, yoksulluğunu...

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana bu süreç hızlandı...

Şimdi bir başka evreye geçilmiş gibi...

O evreyi geçenlerde Financial Times'in baş ekonomi yorumcusu Martin Wolf anlattı...

Londra'da Türk-İngiliz İş Konseyi'nin toplantısında...

Hemen söyleyeyim;

Akbank Yönetim Kurulu ve DEİK Türk-İngiliz İş Konseyi Başkanı Suzan Sabancı ve Vodafone Türkiye'nin CEO'su Serpil Timuray'ın yoğun çabalarıyla düzenlenen o toplantıda çok şey öğrendik...

Wolf, "konverjans ve diverjans"tan bahsetti bize…

Yani yakınsama ve ıraksamadan…

Sanayi devrimi 19'uncu yüzyılla birlikte dünya üzerinde bir "Büyük Iraksama" yarattı…

Avrupa ve sonrasında Amerika…

Kısacası Batı ile dünyanın geri kalan kısmı arasındaki fark çok açıldı…

Bu ıraksama süreci, Japonya'dan başlayarak, özellikle 20'inci yüzyılın ikinci yarısından itibaren Çin ve Hindistan'a da yayılarak bir yakınsamaya dönüştü…

Başka değişle, bir "Uyum"a…

21'inci yüzyılın başlangıcında ise artık bir "Büyük Yakınsama"dan bahsetmek mümkün…

Yakınsamayı sağlayan ise büyüme…

Bugün yükselen ülkelerin ekonomik büyüme hızı, gelişmiş dünyanın 2-3 katı…

Ama bir şeye daha dikkat çekti Wolf:

Yakınsama;

Yani aradaki açıklığın küçülerek, bir noktaya doğru yaklaşması…

Verili bir durum değil…

"Bahşedilmiş" bir durum değil…

İlla her "yükselen" ülke yakınsamayı yaşar diye bir kural yok…

"Örneğin Meksika" dedi Wolf, "bir kuşaktır başarısızlık öyküsü…"

Ve ekledi:

"Bence Türkiye'nin de halen yapması gereken çok şey var…"

Çin yüzde 9-10'luk büyümelere devam ediyor...

Hindistan da öyle...

Bakın Polonya'ya...

2009'da, yani kriz döneminde bile büyüdü...

Türkiye, kriz öncesi üretim düzeyini yakalayan 24 ülke arasında 9'uncu ülke oldu…

Polonya 8'inci…

Unutmayalım...

2010'daki o müthiş 8.9'a rağmen...

Büyümede dünya beşincisiyiz...

Yani başkaları da büyüyor...

Dünya büyümede yeni bir düzleme girmişken...

Gelişmiş ülkeler adeta, biz biraz duralım da siz de büyüyün demişken...

Frene basmanın zamanı mı? 

Tamam, bütün aklı başında iktisatçılar söylüyor:

Büyüme dönemlerinde ekonominin aşırı ısınması önlenmeli...

Ama Türkiye'ye yüzde 4'lük, 5'lik büyüme yetmez...

4-5, "böyle gelmiş böyle gider" anlamına gelir ki...

Kabul edilemez...

Şunun şurasında 2023'e ne kaldı ki?

Dünyayı ıskalamamak…

Bu ayın ilk günlerinde EGD toplantısındaydık…

Ekonomi Gazetecileri Derneği'nin Kartepe'deki yıllık buluşmasında…

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nu dinledik…

Hisarcıklıoğlu'nun ekonomi gazetecilerine yaptığı özel sunumun başlığı "Değişen dünyaya hazırlanalım" idi…

Gazetemizde geniş bir yer verdiğimiz için burada tekrarlamıyorum.

Gerçekten iyi hazırlanmış, dünyada ne olup bittiğini sorgulayan ve de olup biteni kavramak için esin veren bir sunum olduğunu söylemekle yetineyim…

Bir de Rifat Hisarcıklıoğlu'nun başkanlığı ile birlikte TOBB'un entelektüel birikiminin bir bütün olarak ne kadar arttığına dikkatinizi çekmekle…

Sunumun hazırlanmasında emeği geçenlerden Çağrı Gürgür'e, TÜSİAD'ın 40'ıncı yılının kutlandığı gece cumhurbaşkanları Demirel ve Gül'ün yaptığı konuşmalardan bahsettim. Basına pek yansımayan kısımlardan, özellikle de Türkiye'yi diğer ülkelerle karşılaştırma meselesini vurguladım.

"Biz bir çalışma yapmıştık. Göndereyim" dedi…

Grafiklerde yer alan bilgilerin ikisi tamamen onun gönderdiklerinden…

Milli gelirle ilgili verileri de Sayın Gürgür gönderdi. Sadece son veriyi gazetemizden Talip Aktaş arkadaşımız hesapladı, grafiğe ekledik…

Sayın Gürür, gönderdiği verilerin yanına bir de Şevket Pamuk'un "Dünya'da ve Türkiye'de İktisadi Büyüme (1820-2005)" çalışmasını eklemiş.

Kelimenin tam anlamıyla ufuk açıcı bir çalışma…

Bugün yerimizi daha fazla zorlama imkanım yok…

Ama merak etmeyin…

Büyüme meselesi, Türkiye'nin meselesi…

Gazeteniz DÜNYA, başlangıcından bu yana hep büyümeden yana oldu…

Biz daha bu büyüme konusuna devam ederiz…

O ufuk açıcı çalışmadan kimi bilgileri de önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşırız…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar