89 yaşındaki İş Bankası'nda bir eski kredi öyküsü
Türkiye İş Bankası bugün 89 yaşına basıyor. Onun için kuruluş yıllarında Celal Bayar'ın Genel Müdürlüğü döneminde zahire tüccarı Mahmut Efendi'ye verdiği onun düşündüğünün 10 katı kredinin öyküsünü sizlerle paylaşmak istedim.
Bugün Türkiye İş Bankası'nın kuruluşunun 26 Ağustos 1924 89. yılı. O nedenle ilk yıllarındaki bir kredi hikayesini Orhan Karaveli'nin, "Bir Ankara ailesinin öyküsü" kitabından aktaracağım. Aile büyüğü zahire tüccarı Mahmut Efendi işlerini büyütmüş ve İstanbul'a zahire sevkiyatına başlamıştır. Sermaye yetersizliğini Ankara Mebusu baba dostu Kınacızade Şakir Bey'e açar.
Türkiye İş Bankası yeni kurulmuştur. Bankanın Müdürü Umumisi Celal Bey (Daha sonra bakanlık, başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapacak olan Celal Bayar) Ankara Mebusu Kınacızade Şakir Bey'le sohbet ederken, işlerinin iyi olduğunu ama plasman yapmakta zorlandıklarını belirtip "Tanıdığı güvenilir esnafa" kredi almaları tavsiyesinde bulunmasını ister. Şakir Bey'in tavsiyesiyle zahire tüccarı Mahmut Bey'in Türkiye İş Bankası'ndan kredi alma öyküsü kitapta şöyle yer alır:
"İşte ben, İş Bankası'nın ilk merkez binasına giderek Celal Bey'i göreceğimi söyledim. Bekliyormuş. Hemen yanına aldılar. Celal Bey vakit geçirmeden söze girerek:
- İki değerli dostum ve aynı zamanda bankamız Yönetim Kurulu üyeleri İhsan ve Şakir Bey'ler senden sitayişle söz ettiler. İstikbal vadeden bir işadamı imişsin, dedi. Odasına çağırdığı yardımcısı da sürekli not alıyordu. Teşekkür ettim:
- Teveccühünüz efendim, diyerek yaptığım işleri anlattım. Birden durdu:
- Kaç lira kredi istiyorsun, diye sordu.
Ben sabah İş Bankası'na, '5000 lira istesem acaba verirler mi, yoksa çok mu bulurlar' diye düşüne düşüne gelmiştim. Ama birden cesaretlendim:
- 10000 lira istesem çok mu bulursunuz?
Hiç beklemediğim, beni çok şaşırtan bir cevap verdi düşünmeden:
- Hayır... Yaptığın işe göre az bulurum.
Birden benimle alay ediyor sandım:
-Az mı dediniz?
-Evet az.
-O halde siz takdir edin efendim.
Yanındaki görevli ile başbaşa benim duyamayacağım bir sesle bir şeyler konuştuktan sonra koltuğuna yaslandı ve yuvarlak camlı gözlüklerini şöyle bir düzelttikten sonra kıcaca:
- Ben sana 50000 liraya kadar kredi açacağım.
Çok şaşırmıştım. Yardımcısı 'Gereğini yapın!' talimatıyla dışarıya çıkınca:
- Beyefendi teveccüh buyurdunuz itimada şükranlarımı arz ederim ama ben böyle bir 'meblağ' için kefil bulamam, 'ikinci imza' da bulamam. Güldü.
- Bulmana da gerek yok zaten. Şakir Bey babanı tanırmış. Seni de çok seviyor. İhsan (Eryavuz) Bey de öyle. Yani ikisi de kefil gibi bir şey. Hem oğlum insanın asıl kefili kenisinden, işinden başkası değildir. Krediyi de 'tek imza' ile kullanacaksın. Göreyim seni 'milletin parasını' iyi değerlendir. Hem sen kazan hem de bankamıza, yani millete kazandır. Sevinçle
- Sizi mahcup etmeyeceğimden emin olabilirsiniz efendim, teşekkür ederim, diyerek benim de bankaya bir hizmetim olup olamayacağını sordum.
- Madem sordun söyleyeyim, dedi. Çevrendeki işadamlarının arasında günlük ihtiyaçlarından fazla nakit parayı kasasında tutan varsa onları bize gelerek hesap açmaya teşvik et. Hem paraları daha emniyetli bir yerde saklanır, hem de memleket ekonomisine katkıları olur. Üstelik faiz de alırlar.
Mahmut Efendi çarşının zenginlerinden Akif Ağa'yı ikna edip kınnapla bağlı para balyalarını çuvalla bankaya getirip hesap açtırır. Ama Akif Ağa ikide bir bankaya gelip paralarını görmek isteyince hesabı kapatıp paralarını Akif Ağa'ya iade ederler...