'83 yaşında badem diktim…'
Yaşar Duru…
Bugün 90 yaşında…
Antalya’nın İbradi İlçesi’nin Osmanağa Bucağı’nda doğmuş…
* * *
83 yaşına kadar birçok hikayesi var…
Ama, 83 yaşındayken yaptıklarına bakınca gencimizden yaşlımıza, bürokratımızdan siyasetçimize, işçimizden işverenimize kadar, kısacası hepimize yüzlerce ders çıkar…
* * *
İlçede çalışmayanları görünce karar vermiş…
“Boş duran çorak araziye badem ağacı dikeceğim.” demiş…
“7 senede meyve verecek bir ağacı neden dikersin?”, “90 yaşına kadar yaşayacak mısın?”, “Çok yorucu bir iş değil mi?”, “Meyvelerini alamayacağın işe neden girersin?” şeklindeki soru ve yönlendirmelere kulağını tıkamış…
5 bin badem fidanını, kendi imkanları ile kendi dikmiş…
7 yıl boyunca, gücünün yettiği kadar, bakımı da ihmal etmemiş…
Ve o fidanlar geçtiğimiz yıl meyve vermiş…
Yaşar Dede, bugün, “Geleceğimi kurtardım!” diyor…
* * *
Sorduk ‘Nasılsın?” diye…
“Borcum kalmadı çok şükür!” dedi bir cümlesinde...
* * *
Hafta sonu düzenlenen Kuruyemiş Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜKSİAD) Genel Kurulu’nda Onur Ödülü verildi Yaşar Dede’ye…
* * *
Yaşı sayesinde ‘çalışmayanlara’, ‘harekete geçmeyenlere’ verdiği mesaj ayrı…
Ama…
3 milyar dolar iç pazar büyüklüğüne ve 3.5 milyar dolar dış ticaret hacmine sahip olan Türk kuruyemiş sektörüne de katkı sağlamıştı Yaşar Dede…
Ayrıca, milyarlarca dolarlık iç ve dış borcun nasıl kapatılabileceğini de göstermişti…
* * *
Yaşar dede gibi düşünenler ve düşünmekle kalmayıp harekete geçenler oldukça kuruyemiş üretim ve gelirinde toplamda 10-15 milyar dolarlara çıkılmasının önünde engel olmadığını, dünya, ekonomi ve tarım istatistikleri ‘bilimsel’ dayanakla anlatıyor/doğruluyor…
* * *
Bu açıdan bakıldığında, TÜKSİAD Başkanı Hüsamettin Karaman’ın anlattıkları da anlamlıydı…
“Borçluluk diye büyük bir problemimiz var…
Kredilerimizin fazlalığı ve borçluluk, kırılganlığımızı artırıyor ve geleceğe dönük doğru stratejiler geliştirmemizi engelliyor.
Firmalarımız düzeyinde borçluluğu azaltacak önlemler almanın yakın gelecekte yapacağımız en önemli iş olduğunu düşünüyorum.”
* * *
Karaman’ın farklı bir bölümde anlattıkları ise borçluluğu hangi düşünceyle, nasıl düşürebileceğimize ışık tutuyor…
“Gelişmiş ülkeler ciddi destek politikalarıyla, geniş arazilerde ‘kuruyemiş’ üretimine başladılar, başlıyorlar…
Rekabet edemeyeceğimiz yönünde endişelerle, üretimi bırakanlarımız var…
Ancak ‘kuruyemişçilik’ Türklere ait bir meslektir…
Gelişmiş ülkeler ne kadar üretirse üretsin iklim, gen ve arazi şartları nedeniyle ülkemizde üretilen ürünlerin tadına, kalitesine ulaşamazlar…
Bizim daha çok üretip markalaşmaya, Ar-Ge’ye, yeniliklere, farklılıklara odaklanmamız gerekiyor…
Bu yolla dünyadaki pazarımızı ve sermayemizi büyütebilir, borçluluktan kurtulabiliriz…”
* * *
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TOBB Genel Kurulu’nda, Türkiye’nin 2035’te 90 milyonu aşacak nüfusuyla dünyanın ilk 20 ülkesinden biri olacağını söyleyip, “Asıl önemli olan dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olarak bu nüfusu değerlendirecek olmamızdır. Genç nüfusu ekonomik yapının itici gücü haline getirmekte kararlıyız.” dedi...
Gençlerimizi, ancak iyi bir eğitimle özlediğimiz o seviyeye getirebileceğiz…
Kısacası, Yaşar dede gibi düşünen ve düşünmekle kalmayıp harekete geçen 90 milyon kişi için; analitik düşünen, sorgulayan, gerçekçi, kendine güvenen ve girişimci; kafası kolaycılıkla, ütopyalarla, hurafelerle, efsanelerle dolu olmayan bir gençlik yetiştirecek bir eğitim sistemine ihtiyacımız var…