62. Hükümet'in ekonomi programı
62. Hükumeti kurmakla görevlendirilen Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, 1 Eylül 2014 günü Hükümet Programı'nı Yüce Meclis’te okudu. O sırada ben de bir ekonomi kanalının Ankara stüdyosunda idim. Davutoğlu, Hükümet Programı'nın ekonomi ile ilgili kısmını okurken sunucularla birlikte izledik.
Ekonomi ile ilgili açıklamaların sonunda spiker, yenilenen hükümetin ekonomi programını nasıl bulduğumu sordu. Cevabım aynen şu oldu: “Sayın Başbakan çok şey söyledi, ama yeni bir şey söylemedi”.
Ben bunu söylerken herhangi bir farklı bakış veya amaç sergilemedim. Sadece olanı söyledim.
Gerçekten de yeni bir şey yoktu 62. Hükumet'in ekonomi programında…
Hükümet Programı'nda ekonomi politikaları “güçlü ekonomi” başlığı altında ele alınmış. Peki bu başlık bize neyi hatırlatıyor?...Biraz geriye gidelim, 2001 yılındaki Kemal Derviş politikalarını hatırlayalım. Kemal Derviş, o zamanki ekonomi programını “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” olarak lanse etmişti ve bu başlık da kamuoyunda makes bulmuştu.
Şimdi “güçlü ekonomi” denilince, sanki iki şey akla geliyor. Birincisi, bu programın Kemal Derviş programı olduğu kabul edilmiş oluyor. İkincisi de “geçiş” döneminin artık bittiği “güçlü ekonomi”nin başladığı anlaşılmış oluyor.
Oysa madem Davutoğlu ile “Yeni Türkiye” profili çizilmek isteniyor, ya da yeni Türkiye’nin temelleri atılmak isteniyor. O zaman da ekonomi programının adı pekala “yeni ekonomi” olabilirdi. Bu durumda da “yeni ekonomi” kavramının içini doldurmak gerekirdi.
Bir yandan “Yeni Türkiye” diye 2023 hedefi olan bir ülke tasarımı yapacaksınız, bir yandan da bu hedefe ulaşmada eski araçları veya yöntemleri kullanacaksınız. Ekonomi ile ilgili güçlü ve yeni bir şey söylemeyeceksiniz.
Hatta birbiriyle çelişen politika hedefl eri ortaya koyacaksınız.
Aslında güçlü bir ekonomi için olmazsa olmaz iki şey vardır. Birincisi, hukuk reformu ve ikincisi de devlet reformudur.
Hukuk alt yapısını tamamlamadan, her gün yeni bir mevzuat oluşturarak yaz-boz tahtasına çevrilen bir hukuk yapısında güçlü ekonomi oluşmaz. Olsa olsa fırsat ve ganimetler ekonomisi olur.
İşin siyasi yönünü bir tarafa bırakalım ve şunu soralım kendimize: Bu ülkede hukuk tam olarak işliyor mu? Kanunların var olması, adaletin var olması anlamına gelmiyor. Haklı olmak, hukuki olma sonucunu doğurmuyor.
Ne yazık ki; ekonominin temelini güçlü kılan kanunlar ya yok, ya yetersiz ya da uygulanmıyor. Bugün Türk Ticaret Kanunu gibi bir kanun çıkalı yıllar oldu, reform olarak adlar konuldu. Oysa; şirket ortaklarının, paydaşların ve devletin hakkını koruyan denetim konusu hala çözülemedi. Bugün yüzbinlerce anonim ve limited şirkette denetim yapılamıyor. Zira halen mevzuatı yapılamadı. Gelelim ikincisine… Devlet reformu. Bu konuyu da yaşayarak gelen biri olarak söylüyorum. 30 yıllık devlet tecrübesini yansıtmaya çalışıyorum. Ve şu soruyu soruyorum: Bu ülkede devlet yapılanması sağlıklı mı? Merkezi ve yerel yönetimler arası dengeler kurulmuş mu? Aşırı merkeziyetçi veya merkez vesayetli yapı var mı, yok mu? Türkiye’nin ekonomi yönetiminin yapılanmasının dünyada bir başka benzeri daha var mı? Onun için galiba 2003 yılından bu yana YOİKK yapılanmaları devam ediyor. En az yıldan beri yüzlerce kez toplanan YOİKK ile bürokrasi azaltılmaya çalışılıyor.
Hepsi bir yana… Bir de ekonomi programının kendi içinde birbiriyle çelişen politika tedbirleri var.
Aslına bakarsanız, 2015 Haziran genel seçimlerine kadar fazla bir şey de beklememek gerekir. Öte yandan bu geçiş döneminde yatırımcıdan da Türkiye’ye gelmesine beklemek de gerçekçi olmaz.
Dolayısıyla biz, asıl seçim sonrasının ekonomi programlarına kilitlenelim.