6009 Sayılı Kanun'la yapılan BSMV düzenlemeleri
1 Ağustos 2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6009 sayılı Kanun'un ilk iki maddesi Gider Vergileri Kanunu'nda yapılan değişikliklere ilişkindir.
6009 sayılı Kanun'la yapılan banka ve sigorta muameleleri vergisi değişiklikleri aşağıda özetlenmiştir.
Banker tanımı değişikliği
6009 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle Gider Vergileri Kanunu'nun 28. maddesinde yapılan değişiklikle, banker sayılmak için aranan devamlılık şartı, finansal işlemleri esas iştigal konusu olarak yapma koşulu olarak değiştirilmiştir.
BSMV uygulaması açısından daha önce borç verme işleriyle uğraşanlarla, başta menkul kıymet alıp satmak ve alım satıma aracılık etmek olmak üzere, maddede sayılan işlem ve hizmetlerden herhangi birini devamlı olarak yapanlar banker sayılmakta idi.
Yapılan değişiklikle, maddede sayılan işlem ve hizmetlerden herhangi birini esas iştigal konusu olarak yapanların banker sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Özetle, yapılan düzenlemeyle banker sayılmanın temel ölçütü değiştirilmiş, devamlılık ölçütünün yerini esas iştigal konusu olma ölçütü almıştır.
Değişikliğin vergilemeye etkisi
Banker tanımında yapılan değişiklik, Gider Vergileri Kanunu'nun 28. maddesinde sayılan işlem ve hizmetlerden herhangi birini esas iştigal konusu olarak yapanların BSMV mükellefi olarak kalmaları, buna karşılık bu işleri devamlı olarak yapsalar da esas iştigal konusu olarak yapmayanların finansman hizmetlerinin ise KDV'ye tabi olması sonucunu doğurmuştur.
Değişiklik öncesinde, Maliye Bakanlığı uygulaması ve Danıştay tarafından verilen çok sayıdaki karar çerçevesinde, kredi kullandırmanın devamlılığı varsa, krediyi kullandıran kurum Gider Vergileri Kanunu'nun 28. maddesi çerçevesinde banker olarak kabul edilmiş ve sağlanan finansman hizmetleri sebebiyle lehe kalan faiz ve kur farklarından BSMV hesaplaması gerekmiştir.
Süregelen içtihatlara göre, aynı takvim yılı içinde birden fazla kişiye ya da birden fazla olmak üzere bir kişiye veya birbirini izleyen yıllarda bir ya da birden çok kişiye ödünç para verilmesi halleri, borç verme işiyle devamlı ve mutad meslek halinde uğraşıldığının göstergesi sayılmıştır. Bu devamlılık tanım ve uygulaması, işletmelerin çoğunun banker sayılması ve BSMV mükellefi olmaları sonucunu doğurmuştur.
Yapılan düzenlemeyle bu uygulamaya son verilmiş, esas faaliyet konusu borç para verme işi olmayan kurumların, bu kurumlar devamlı olarak borç para verme işlemi yapsalar da, ticari icaplar gereği yaptıkları borç para verme işlemleri BSMV kapsamı dışına çıkartılmıştır. Bu düzenleme sonrasında söz konusu işlemler katma değer vergisine tabi olacaktır.
Yapılan düzenlemenin değinilmesi gereken önemli bir sonucu da, çok uluslu şirketlerin Türkiye'deki iştiraklerinde veya yurtdışında iştiraki olan Türkiye'de yerleşik şirketlerin ana merkezinde oluşan atıl paraların, devamlı olarak yurtdışındaki grup şirketlerine kredi olarak kullandırılmasında ortaya çıkabilecek vergisel maliyetlerin önüne geçilmiş olmasıdır.
Zira Maliye'nin son zamanlarda verdiği özelgelerde, Türkiye'deki bir şirketin yurtdışındaki grup şirketine atıl parasını kullanarak finansman sağlaması durumunda belli şartlar altında hizmet ihracı istisnası nedeniyle KDV hesaplanmıyor ancak BSMV mükellefiyeti doğacağı belirtiyordu. Yeni düzenlemede işlemin hem KDV'den istisna olması hem de BSMV'nin konusuna girmemesi nedeniyle, yurtdışına verilen krediler üzerinde dolaylı vergiler yönünden bir avantaj sağlandığı ortadadır.
Değişen devamlılık kavramı
Başta ticari faaliyetin ölçütü olmak üzere birçok işlemde esas alınan devamlılık kriteri, yukarıda da belirtildiği gibi, aynı takvim yılı içinde birden fazla işlem yapılması veya aynı işlemin birbirini izleyen yıllarda tekrarlanması olarak tanımlana gelmiştir.
Bu çerçevede, bir yılda birden fazla kişiye ödünç para verilmesi veya bir kişiye birden fazla yılda ödünç para verilmesi halleri, borç verme işiyle devamlı olarak uğraşıldığının göstergesi sayılmıştır.
Son yıllardaki uygulama ve yasal düzenlemelerden, vergilemede devamlılık tanımında ve devamlılığın vergilemede yukarıdaki tanım çerçevesinde algılanmasında farklılaşmaya başladığı görülmektedir.
Uygulamada yaşanan belki ilk değişiklik, özellikle menkul kıymet alım satım kazançlarının vergilemesinde yaşanmış, bir yılda birden fazla alım satım işlemi veya bir yılda birden fazla yapılmış repo işlemi ticari faaliyet olarak görülmemiştir. Bu uygulama herhangi bir yasal düzenleme olmaksızın bu şekilde yerleşmiş, uygulamanın başlangıcından yıllar sonra Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan, aynı yıl içerisinde birden fazla menkul kıymet alınıp satılması halinde elde edilen değer artış kazancının nasıl tespit edileceğine ilişkin düzenleme ile dolaylı olarak yasal tabanına kavuşmuştur.
Vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerine ilişkin istisna
6009 sayılı Kanun'un 2. maddesiyle Gider Vergileri Kanunu'nun 29. maddesinde yapılan değişiklikle, BSMV mükelleflerinin, Türkiye'de kurulu vadeli işlem ve opsiyon borsalarında gerçekleştirdikleri vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri nedeniyle lehlerine kalan tutarlar için vergi istisnası getirilmiştir.
Maddenin gerekçesinde, yapılan düzenlemenin amacının, Türkiye'de vadeli işlem ve opsiyon borsalarının gelişmesi ve işlem hacminin genişlemesi olduğu belirtilmektedir.