5G için 2.5 milyon baz istasyonu
Seçim sonrasında göreve gelen yeni Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, 5G için yürütülen çalışmalara hız verildiğini dile getirmişti. 5G için Türkiye’nin yapması gereken çalışmalar arasında frekans seçimi, spektrum tahsisi, fiberleşme, yerlilik oranlarının tespiti ve yatırım için gerekli finansmanın sağlanması gibi pek çok başlık var.
5G için gerekli olan baz istasyonu sayısının artırılması da yapılması gereken bir dizi yatırımın bir parçası. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun, TBMM’ye sunduğu verilere göre 1 Ocak 2020 itibariyle Türkiye’de üç operatörün toplam baz istasyonu sayısı 2G, 3G ve 4G olmak üzere 200 bin adede yaklaşmış durumda. En son yapılan resmi rakam açıklamasından buyana geçen 3.5 sene zarfında 200 bin adedini geçtiğimiz açık.
Ancak, toplam rakam resmi olarak açıklanmıyor. 5G hizmetleri, mevcut 3G ve 4G altyapılarından daha yüksek frekans bandındaki spektrumlardan veriliyor. Frekans yükseldikçe, baz istasyonunun kapsama alanı daralıyor. Yani, aynı büyüklükte bir alanı kapsamak için gerekli olan baz istasyonu sayısı artıyor. Bu konuda kesin rakamlar olmasa da, 4G ile aynı kapsama alanını yakalamak için operatörlerin 5G hizmetleri için 1 yerine 10 tane baz istasyonu yerleştirmesi gerekiyor. Genel mühendislik yaklaşımı bu yönde.
Ayrıca kapalı alan kapsamaları ve daha yüksek hızlar için mikro baz istasyonları da eklenince Türkiye’nin mevcut kapsama alanında 5G hizmetleri için gerekli olan baz istasyonu sayısının kabaca 2.5 milyon olduğu hesaplanabilir. Baz istasyonu kurmanın işçilik ve ekipman maliyetleri bir yana, operatörler bu istasyonlar için gerekli olan arazileri nasıl bulacak? Deprem bölgesinde olduğu gibi yine binaların üstüne mi dikilecek? Yoksa kuleler dikmek için arazi mi tahsis edilecek? Ancak sorunumuz burada da bitmiyor.
5G teknolojisinin sunduğu yüksek hızda internet hizmetinin ve düşük gecikme oranlarının sağlanabilmesi için bu baz istasyonlarının tümün fiber erişime sahip olması gerekiyor. Mevcut baz istasyonlarının bile halen ortalama yüzde 25’inde fiber erişimi olduğunu düşünürsek, fiberleşme maliyetini de düşünün. Türkiye’nin 5G’ye geçişi için gerekli olan fiber, arazi kirası, ekipman ve işçilik maliyetlerinin toplamını hesaplamak çok kolay değil. Ancak milyar dolarlar olduğu söylenebilir.
Tamam, tüm Türkiye’yi aynı anda 5G’ye geçirmeyeceğiz. Bunun için bir takvim belirleyeceğiz. Ancak yine de 5 ila 10 yıl arasında bu kapsama alanına ulaşmak gerekecek. Bu iş, doğrudan operatörlerin yapabileceği bir yatırımın çok ama çok üstünde bir rakam. Zaten bunun için operatörler, özellikle fiberleşme yatırımları için evrensel hizmet gelirlerinden toplanan paranın bir kısmının fiberleşmeye harcanması gerektiğine yönelik fikir beyan ediyor.
Çeşitli sektör uzmanları da bunu dillendiriyor. 5G’ye geçmiş ülkelerdeki operatörler, şimdiye kadar yaptıkları tüm bu yatırımların geri dönüşünü sağlayamadığı için finansal olarak zor dönemler geçiriyor. Malezya, bu konuda tüm dünyadan farklı bir yol izlemişti. 5G yatırımlarını devlet kendisi gerçekleştirerek, altyapıyı operatörlere kiralamayı teklif etti. Yani operatörler, yatırım harcamasını üstlenmiyor, aydan aya kira ödüyorlar.
Altyapısı ise tamamen devletin kontrolünde. Son olarak Malezya’nın büyük operatörlerinden Maxis, devletin kurduğu 5G ağını kullanmak üzere yıllık 80 milyon dolar gibi bir rakama anlaşma sağladı. Türkiye’de de 5G yatırımları için devletin devreye girmesi, altyapıyı devletin kurup operatörlere kiralaması masaya konulur mu? Ne olacağına, hükümet karar verecek. Ancak şu bir gerçek, bu işi Malezya modeli ile işletmeye kalkarsak, 5G geçişimiz çok daha hızlı olabilir.