55. yılda yeni hedef ve beklentiler

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR [email protected]

Spor Toto Süper Lig 55'inci  sezonuna iki hafta önce oynanan maçlarla merhaba dedi. 18 kulüp 2012-13 sezonunda Süper Ligimize yeni umutlar, yeni beklentiler ve hedeflerle giriyor. Tüm kulüpler için hedef, ligi bir önceki yıla göre daha üst sırada tamamlayarak sportif ve mali yönden iyi bir performans sergileyebilmek. Bazı kulüpler içinse hedef sezon sonunda bu kupaya ulaşabilmek veya ligi ilk beş içinde bitirip bu sayede Avrupa vitrinine çıkabilmek...  8 Ağustos'ta başlayan Lig 34 hafta sürecek ve tam 306 maç oynanacak.

Profesyonel Futbol Ligi 1959'da kuruldu

Türkiye 1. Futbol Ligi şimdiki adıyla Süper Lig'in başlangıç tarihi 1959. 1959 yılında düzenlenen Türkiye 1. Futbol Ligi'nin ilk sezonunda maçlar, 8'er takımdan oluşan beyaz ve kırmızı adlı iki grupta oynanıyordu. O tarihteki statü uyarınca beyaz grubun lideri Fenerbahçe ile kırmızı grubun lideri Galatasaray finalde karşılaştı. İlk maçı Galatasaray 1-0, ikinci maçı ise Fenerbahçe 4-0 kazanınca, Türkiye 1. Futbol Ligi'nin ilk şampiyonu Fenerbahçe oldu.
1959-1960 sezonundan itibaren ise grup sistemi kaldırıldı ve Türkiye 1. Ligi bugünkü statüsü ile oynanmaya başlandı. Ligde 1987-1988 sezonuna kadar galibiyete 2 puan verilirken, bu sezondan itibaren galibiyete 3 puan verilmeye başlandı.
2002-03 sezonunda adı Türkiye Süper Ligi olarak değiştirilen lig, 2005-06 - 2009-2010 sezonları arasında Türkcell Süper Lig adı ile kullanılırken, 2010-2011 sezonundan itibaren Spor Toto Süper Lig oldu.

Avrupa'nın en zengin yedinci ligi

Geçen elli beş yılık süre içinde Süper Lig Avrupa'da kendisinden daha önce kurulmuş çoğu ligi geride bırakarak Avrupa'nın en zengin yedinci Ligi durumuna geldi. Bu başarıda en kritik tarih ise 1992 olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü, 1992'de TFF özerk hale getirildi ve futbolun endüstriyel dönüşüm dinamikleri bu tarihle harekete geçti. İlk havuz sistemine bu dönemde geçildi. Bu sistem ile Türk futbolu hızla parasal değerini artırmaya başladı. Türk futbolunun altyapısına ve tesisleşmesine yönelik yatırımlar arttı. Nitekim, bu sürecin sonunda bugün gelinen noktada Süper Lig, yıllık yarattığı 515 milyon euroluk gelirle Avrupa'nın en zengin yedinci, 899 milyon euroya ulaşan bonservis bedelleri üzerinden de, Avrupa'nın en değerli sekizinci ligi konumunda bulunuyor. Bu parasal büyüme ve endüstriyel dönüşüm futbolumuzu aynı zamanda sportif olarak ta Avrupa'da daha yukarılara taşıdı. Bugün Süper Lig, UEFA ülke sıralamasında da 26 bin 300 puanla 12'nci sırada yer alıyor.

En değerli kulüp Fenerbahçe

Süper Lig'in bonservis bedelleri üzerinden en değerli kulüp 143.3 milyon euro ile Fenerbahçe olurken, Galatasaray ise 140.8 milyon euroluk değeriyle Lig'in en değerli ikinci takımı durumunda. Süper Lig'de bonservis bedelleri üzerinden oyuncu başına parasal değer ortalama 1 milyar 738 milyon 107 euroya ulaşırken, oyuncu başına 5.1 milyon euro değere ulaşan Galatasaray bünyesinde tuttuğu 28 oyuncu ile ilk sırada yer alıyor. Süper Lig'in en değerli takımı konumundaki Fenerbahçe ise sahip olduğu 29 oyuncu ve oyuncu başına 4.9 milyon euro değerle ikinci sırada yer alıyor.

En genç kayseri, en yaşlı Elazığspor

Süper Ligimizde tam 519 futbolcu top koşturuyor. Bu futbolcuların 166'sı yani %32'si yabancı futbolculardan oluşurken, Süper Lig'de takımların yaş ortalaması 26'ya ulaşıyor. Süper Lig'in en genç takımı 23.5 yaş ortalamasıyla Kayserispor olurken, ligin en yaşlı takımı 28.1 yaş ortalamasıyla Elazığspor.

Şimdiye kadar 67 takım mücadele etti

Şimdiye dek 67 takımın mücadele ettiği Süper Lig'de sadece beş takım, Beşiktaş, Bursaspor, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor şampiyonluk unvanına ulaşabildi. Bu takımlardan Fenerbahçe ve Galatasaray 18'er kez şampiyon olurken, Beşiktaş 13, Trabzonspor 6, Bursaspor ise bir kez şampiyonluk kupasını müzelerine götürebilme başarısını gösterebilmişler.
Bununla beraber, Türkiye 1. Ligi'nin başladığı tarih Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) tarafından 1959 olarak kabul edilmesine karşın, TFF Tahkim Kurulu'nun 09.05.2002 tarihli bir kararına göre, Beşiktaş Kulübü'nün 1956-1957 ve 1957-1958 sezonlarında Türkiye Ligi şampiyonu olduğuna ve bu şampiyonlukların TFF Yıldız Kriteri'ne dahil edileceğine karar verilmesi sebebi ile toplam şampiyonluk sayısı, toplam lig sezonu sayısından 2 fazla olarak görünüyor.

Futbolun ticarileşmesi yeni sorunlar getiriyor

Futbolun evrimsel gelişimi ve dönüşümü bir yerde futbolu ticarileşmeye itiyor. Futbol pastasının büyümesi, gelirlerin yüz milyon dolarlara ulaşması çok doğal olarak, futbol kulüplerinin rekabet iştah ve arzularını artırıyor. Bu da ne yazık ki, sorunları beraberinde getiriyor. Sportif rekabeti devam ettirmeye ve bu yarışma içinde olmaya çalışan kulüplerin giderek bozulan rekabetçi denge içinde haksız rekabete maruz kalmaları, onları bir finansal girdaba da sürüklüyor. Gün geçmiyor ki, medyada bir kulübün finansal problem ve sıkıntılarına ilişkin haberleri okumayalım. İflas eden, küme düşen, borçlarını ödeyemeyen ve yok olup giden onlarca kulüp birer haber manşeti olarak gözümüzün önünden kayıp gidiyor.
Parasal sıkıntıların neden olduğu sorunların dışında, futbolun masumiyetine zarar veren ve güzelliğini alıp götüren teşvik, şike, rüşvet, şiddet, bahis gibi anti-futbol sorunlarını da unutmayalım. Futbolun bağışıklık sistemini zayıflatan ve onu bir çıkar aracı haline dönüştüren, bu anlayışa karşı futbol otoritesinin gerekli önlemleri almada yetersiz kalması yeni sorunlara da davetiye çıkartıyor.
Kurumsal yapıdan ve yönetimden uzak yönetsel örgütlenmelerle yoluna ağır aksak devam etmeye çalışan kulüplerimizi önümüzdeki günlerde kurumsal yönetişim sorunları da bekliyor. Özellikle Avrupa futbolunun patronu UEFA'nın bu konularda bazı zorlayıcı önlemler almaya yönelik çalışmaları kısa süre içinde sonuçlanacak gibi görünüyor.
Futbolun tüm güzelliklerini doyasıya yaşamak istediğimiz 55. Sezonda, yukarıdaki sorunlar kulüplerimizi bekliyor. Daha sezonun başında kulüplerin içinde bulunduğu finansal sıkıntılar, buna karşın durmayan transfer harcamalarının kaçınılmaz sonucu giderek bozulan mali denge ve bütçe disiplini; satılamayan kombine kartlar; maliyeye olan vergi borçları ve SGK primleri nedeniyle icrai takibe uğrayan kulüplerÖ Kısacası iç karartıcı ve sportif keyfimizi kaçırtacak konular ve sorunlar kapı önünde bizi bekliyor. Spor Toto Süper Lig perdelerini açtı ama, perdenin arkasında bir başka fırtına sürüyor. Ama tüm bunlara rağmen bu showun da devam etmesi gerekiyor.

Taraftar uyuma 'Oyun'una sahip çık!

Craig McGill'in, "Futbolun Karhanesi" isimli kitabında da belirttiği gibi futbolun geleceği açısından taraftarın mutlaka oyunun içinde olması gerekiyor. Çünkü McGill'e göre, gelecek yıllarda futbolun en önemli anları saha içinde değil, saha dışında gerçekleşebilir; eğer taraftarlar buna dahil olmaz ve oyunla ilgili daha fazla söz hakkı talep etmezse, futbol tanınmayacak bir biçimde değişebilir, bu güzel oyun gelebileceği ve gelmesi gereken halin çirkin, bozulmuş bir biçimine dönüşebilir. Unutmayalım oyun değişiyor...

Futbol basit ve güzel bir oyundur!

Absürd sayılabilecek bir ilgi derecesinde, bugün milyarlarca kişiyi, peşinden sürükleme becerisi gösteren futbol, neredeyse çılgınlık haline gelmiş durumda. Sahip olduğu evrensel dil ve herkesin algılayabileceği basitlikteki kuralları, onu daha da sihirli hale sokmuş. İşte bu faktörler, insanoğlunun yüzyıllar boyu kendisini hiç mi hiç uzak tutamadığı bir büyüyü de bu şekilde ortaya çıkartmış.
Sandığımızdan da yaşlı olan futbolu belki de daha da naif ve ilginç kılan ve bugüne kadar getiren temel özelliğinin, izlenebilirliğindeki heyecan ve adrenalin düzeyindeki yüksekliğin hiç bir dönem ve tarih kesitinde, bugünden daha düşük düzeyde olmamasıdır.
Seyir zevkimizi tatmin ettiğimiz, aklımızı ve ruhumuzu doksan dakika dışarıda bırakacak kadar, yediden yetmişe herkesin büyük bir tutkuyla bağlı olduğu ve peşinden koştuğu, masum bir spor dalı mıdır ya da futbol?
Nasıl değerlendirirsek değerlendirelim; futbol, bugün yaşantımıza yön veren, giderek ilgisini daha da arttıran, günümüzün vazgeçilmez toplumsal olgularından birisi.
Futbolu seven ve futbol üzerine düşünen birisi olarak, en büyük dileğim, spor elbisesinin futbolu tüm pislik ve kirden koruması, uzak tutmasıdır. Futbolun sadece futbol olmadığını da, geçmiş yıl uygulamalarından görmüş olmanın verdiği endişenin dışa vurumudur, aslında bu sütunda yazılanlar. Ama ben yine tüm iyi niyetimle, bu beklenti içinde, futbolu sevmeye devam edeceğim. Futbolu, kendi kültürel art alanı içinde değerlendirilmesi gereken, güzel bir oyun olarak görüyorum.

Futbolu sevmek, sadece tuttuğunuz takımı sevmek değildir!

Tanıl Bora'nın derlediği, "Takımdan ayrı düz koşu" isimli çalışmada, Ahmet Çiğdem'in üzerine basarak söylediği gibi; "Futbolu sevmek, sadece kendi tuttuğu takımı sevmek değildir elbetteÖ
Maalesef, "Türkiye'de taraftar denilen kitle ne yazık ki, hep kendine taraftar olan, takım sevgisini, ancak takım kendisini tatmin ettikçe sürdüren bir güruhtan ibaret." Bu değerlendirmeye, çok rahatlıkla, adı futbol yazarı, kendisi taraftar olan köşe yazarlarını da eklemeyi unutmamalıyız.
Oysa kişisel görüşüm o dur ki, futbolu sevmek: Futbol üzerine düşünmek ve futbol kültürünün düşünsel birikimine katkı sağlamaktır. Bu platformda yazılanları, futbolu bir kahve ve sokak kültürü olarak gören basit ve sığ, aynı zamanda tarafgir anlayışın pençesinden kurtarma çabaları olarak görmek, değerlendirmek gerekir. Bunu yaparken de, futbolun kendine özgü kültürel yapısını anlamaksızın, sadece sosyo-ekonomik boyutundan hareketle, hala onu yığınları uyuşturan bir yönetsel araç olarak görme hatasına da düşmemiz gerekir.
Sonuçta, futbolun show-business haline geldiği modern çağımızda, bu temaşa sanatından maksimum zevki ve keyfi almaya çalışalım. Olayın hem gösteri hem de iş olan kısmını, ayrı ayrı değerlendirelim ve herkesten daha temiz ve fair bir futbol için, futbolu sevmelerini, futbol üzerine düşünmelerini isteyelim.
Bu temenni altında 55'incisine merhaba diyeceğimiz Spor Toto Süper Lig'e de hoş geldin diyelim.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar