5 yıl önce 10 yıl sonra: Nesilden nesile ezber bozan bir rezerv hikayesi

Bora Tamer YILMAZ
Bora Tamer YILMAZ Ekonoritmiks [email protected]

“5 yıl önce 10 yıl önce, bu şar­kılar listelerde hep dil­lerde, zaman geçse dünya dön­se hepsi ayrı güzellikte” Douglas Coupland’ın nesiller arası sosyo­loji analizlerine sıkça değinme­mizin ana nedeni, onun roman­larındaki kuşak geçişleri ve eko­nomilerdeki köklü değişimlerle paralellik kurabilme yeteneğidir.

Coupland’ın kitapları makro eko­nomistler için birer “zeitgeist” la­boratuvarı gibidir. Finans teorisi de zamanlar-arası (inter-tempo­ral) dengeler üzerine kurulu bir çalışmadır. Genç yaşta tasarruf edilenler, ileriki yaşlarda biriki­me dönüşürken; ülkeler de cari açıklarla bir neslin kaynaklarını diğerine aktarır. Tüm bu döngü­nün ana unsuru ise paranın za­man değeridir (faiz).

Geçen hafta cari işlemlerin seyrini ve bu işlemlerle ilgili ge­lişmeleri tartışmıştık. Bugün ise, ödemeler dengesi tablosunun fi­nans hesaplarına odaklanıyoruz. Bir ülkenin rezervleri, ödemeler dengesi performansının en açık göstergelerinden biridir:

1.Cari açık veren bir ülke dış finansman arar. Finansman ye­tersiz kalırsa, merkez bankası re­zervlerine başvurulur. Fazla fi­nansman sağlanırsa, rezerv biri­kimi gözlenir.

2.Cari fazla veren bir ülke, el­de ettiği kaynaklarla rezervleri­ni artırabilir. Yatırımları karşıla­mada yetersizse, bu durum yine de rezerv kaybına neden olabilir (örn. Çin 2015 – 2016, Suudi Ara­bistan 2014 – 2017).

Net hata noksan, dış alemle maddi ve mali işlemler arasın­daki uyuşmazlıkları düzeltir. Re­zerv birikimine doğrudan etkisi söz konusu değildir.

2002 – 2011 arası finans akımları ve rezerv birikimi

Türkiye, 2002 ila 2011 yılla­rı arasında hızla artan cari açığa rağmen finans akımları sayesinde güçlü bir rezerv birikimi gerçek­leştirdi. Bu dönemin en belirgin özelliklerinden biri, Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylığının güçlü olduğu ve AB çıpasının mali çıpay­la birleştiği süreçti. Küresel elve­rişli likidite koşulları da eklenin­ce enflasyon tek haneye geriledi.

2013 yılında Türkiye, yatırım yapılabilir kredi notuna kavuştu. Bu dönemde Borsa İstanbul, ABD Doları bazında piyasa jargonuyla 5 “cent” seviyesine ulaşarak tari­hinin zirvesini gördü. Ancak bu olumlu koşulların arka planında Türkiye, hızla artan bir cari açıkla karşı karşı­yaydı.

Toplam 106 milyar Dolar doğrudan yatı­rımlar (FDI), bir o ka­dar portföy yatırımları ve 119 milyar da banka kredileri gibi kalemler sayesinde, 322 milyar­lık cari açık finanse edi­lebildi. Üzerine mevduat ve ticari krediler benzeri diğer kaynaklar eklendiğinde 67 milyar gibi ciddi değerde rezerv birikimi sağlandı. Fakat 2013 yılıyla birlikte küre­sel likidite koşulları aleyhte ça­lışmaya başlayınca finans akım­ları azalmaya başladı. 2016’da yatırım yapılabilir kredi notunu kaybettik ve finansal akımlar ter­se döndü, bu da rezervlerin daha hızla tükenmesine yol açtı.

2018 krizi ve sonrası rezervlerin sınırsız görünen gücü

Bir merkez bankasının rezerv­leri teknik anlamda bedeli karşı­lığında sonsuz sayılır. 2018 Brun­son kriziyle birlikte rezervler tü­kenme noktasına geldi. Krizin eşiğinde rezervlerin eksiye düşe­bileceğini söylediğimizde, dünya çapındaki yatırımcıların gözleri yuvalarından fırlıyordu. Merkez bankasının para politikası ku­rulu üyesi konuya çok hâkim bir kurmayının amirliğinde ulusla­rarası yatırımcıları çetin pazar­lıkların sonucunda entelektüel kaslarımızı sıkarak ikna etmeyi başarabiliyorduk. Bu sayede gö­rev yaptığımız kamu bankasının kredi notunu iyileştirebildiğimiz gibi piyasa değerini de ekipçe o dönemin zirvesine taşımıştık. “5 yıl sonra 10 yıl sonra, yaşlansak da genç kalsak da şu dünyadaki en mutlu kişi mutluluk verendir”.

Rezervlerin önemi CDS ve kur istikrarı

Rezervler, bir ülkenin risk primini (CDS) ve kur istikrarı­nı doğrudan etkiler. 2013 sonra­sı rezerv kaybı yaşanınca Türki­ye, rezerv opsiyon mekanizması (ROM) ve swap anlaşmaları gi­bi yöntemlerle brüt rezervlerini artırmaya çalıştı. Ancak bu yön­temler, rezervlerin net görünü­münü bulanıklaştırdığı için tar­tışmalara yol açtı ve CDS primi­ni olumsuz etkiledi. Kur atakları şiddetlendi.

Son dönemde Türkiye'nin ca­ri fazla fazına geçmesiyle ma­li disiplin tekrar devreye girdi. Bu durum, dez-enflasyonist bir trendi başlattı ve rezerv birikimi hızlandı. Son bir yılda Türkiye, cari açığını 11 milyar Dolar sevi­yesine daraltırken fon akımları sayesinde 13 milyar Dolar rezerv birikimi sağladı. ROM ve swap gibi görünümü bulanıklaştıran yöntemlerden uzaklaşıldı Mev­cut yalın haliyle brüt rezervler IMF’in ARA metodolojisine göre kritik 1 eşiğini aştı.

Rezervler, nesilden nesile dev­redilen bir bayrak gibidir. Yeraltı kaynakları varlık fonları tarafın­dan korunurken, döviz rezervleri merkez bankalarının sorumlulu­ğundadır. Finans teorisinin en gü­zel yanı, zamanlar arası bu trans­feri mümkün kılmasıdır.. Bireyler, gençlikten yaşlılığa tasarruf ve tü­ketim arasında denge kurarken; ülkeler de cari açıklarla bir nesil­den diğerine kaynak aktarımı ya­parlar. “5 yıl önce 10 yıl sonra, ba­zen neşe bazen keder – tatlı günler, acı günler bir yastıkta hep bera­ber”. (5 Yıl Önce 10 Yıl Sonra, Şa­fak Karaman Müzik Yapım, 1986)

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar