3’üncü Viyana Seferi!
15 yıllık meslek hayatımda ABD'den Güney Kore'ye onlarca ülkeye iş amacıyla uçakla seyahat etme şansım oldu. Ancak bunlar arasında geçen hafta yaşadıklarım benim gibi birçok gazeteci için zorlu ancak ders verir nitelikteydi.
Bir şirketin davetlisi olarak 6 gazeteciyle birlikte British Airways'in uçağıyla İngiltere'ye hareket ettik. İstanbul-Londra seferini yapan uçağımız, bir saat sonra Avusturya üzerinde arızalanınca Viyana'ya inmek zorunda kaldı. 249 yolcunun büyük kısmını İngilizlerin oluşturduğu uçakta geri kalanlar arasında Türkler ağırlıktaydı. Pilot, anonsunda 40 dakikalık bir süre yerde kalacağımızı ve gereken kontrol ve bakım işlemlerinden sonra Londra'ya hareket edeceğimizi söyledi. Ancak sorunun daha ciddi olduğu, uçakta 2 saat mahsur kalmamızla ortaya çıktı. Anonsta "Uçağımızdaki sorun belirlenememiştir. Yarın yeni bir sefer konulacağı için, bir otelde konaklayacağımız" belirtildi. Yaklaşık 3 saatlik sürede herhangi bir ikram yapılmadığı için kendimiz yiyecek bir şeyler alıp yolculara da ikram etmeye başladık. Uçaktan indik ve "işkence" gibi süreç başlamış oldu.
İLACINI ALAMAYAN YOLCU ACİLE KALDIRILDI
Yolcular arasındaki 49 Türk'ün Schengen Vizesi yoktu ve dışarı çıkışları yapılmadı. Geçici vize verilmedi. Hatta bir ara sohbetimizde "Avusturya polisi galiba Viyana'yı kuşatmaya geldiğimizi düşünüyor" esprisi bile yapıldı. Valizlerine dahi ulaşamayan bu yolcular arasında yaşlılar ve çocuklar ağırlıktaydı. Tansiyon hastası bir Türk yolcunun ilacını almasına bile müsaade edilmedi. Fenalaşınca ancak dikkat çekti ve hastaneye kaldırıldı. Bir anne çocuklarına mama ve alt bezi için isyan ederken bir başkası yemek ihtiyacı olduğunu duyurmaya çalışıyordu. Görünürde tek bir British Airways çalışanı da yoktu. Bizler "şanslı" olan Schengen vizeliler dışarı çıktık ve valizlerimizi bekledik. Bir saat geçmesine rağmen gelmedi valizlerimiz. Sonra Viyana Uluslararası Havalimanı'nın yer hizmetlerini veren şirketin Türk Çelebi Holding olduğunu öğrendik. Çelebi'nin Avusturyalı çalışanlarına valizlerimizi sorduğumuzda da yanıtları "Bekleyin, gelir birazdan..." oldu. 3 saat sonra da valizlerimize kavuştuk çok şükür.
Ardından toplanma merkezini aradık. Yönlendirme olmadığı için, yanımızdaki diğer Türk yolcularla buluşmamız 1 saatimizi aldı. İçerde kalan Schengen'i olmayan arkadaşımızı beklemek için de havalimanının karşısındaki otele yerleştik. Orada bir saat bekledik. Meslektaşlarımız Ankara ve Dışişleri Bakanlığı ile irtibata geçti ve durumu anlattı. Orada da yer bulamayınca başka otele hareket ettik kendi imkanlarımızla. Saat gece yarısını geçmişti. İstanbul'dan ayrılalı 7-8 saat olmuştu. Otelin restoranında kalan tatlı ve pilavla geceyi geçirdik. Otel tamamen dolduğu için fire vermeye devam ettik ve bir arkadaşımızı başka otele yolcu ettik. Bristish Airways'in ilk uçağına binmek için sabah 4'te otelden ayrıldık ve havalimanına tekrar döndük. Bizdeki ekipten 2 kişiye yer bulunmuştu. Diğerleri ise yedekti. Peyderpey gönderilecekti. Havalimanına vardığımda ise biletimin iptal olduğunu öğrendim.
ÖNCELİK İNGİLİZLER'E
Yaklaşık 1 saatlik uğraştan sonra biletimi aldım ve Londra'ya uçmak için pasaport kontrolünden geçtim. Kontrolden sonra 49 Türk'ün kaldığı bölüme ulaştığımda ise karşımda insanlık dışı bir manzarayla karşılaştım. İncecik battaniyelerle banklarda yatan çocuklar...
British Airways'in dönüş için ayarladığı ilk uçak ise tam bir hayal kırıklığıydı. Yaklaşık 100 kişilik uçağın yolcuları arasında "yalnız kalmıştık" neredeyse. Rastlantı işte; bizim gibi bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar Türk yolcu dışında uçağın büyük kısmını İngilizler oluşturuyordu. Yani yılda 12 milyar sterlin ciro yapan, filosunda 300'e yakın uçağı bulunan dünyanın en önemli havayolu şirketlerinden British Airways, önceliğini geceyi salonda metal banklarda geçiren, adeta Avusturya polisinin Schengen eziyetine maruz kalan, ilacını alamadığı için rahatsızlanan yolculara değil, kendi vatandaşlarına vermişti.
Londra merkezli havayolu şirketi kendi vatandaşlarını ilk seferle sağ salim ülkelerine, ailelerine, sevdiklerine kavuşturdu. Bize düşen ise İngiltere'ye vardığımızda arkadaşlarımızı beklemek oldu.