3.dünya savaşının öncü sarsıntıları

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Şunun şurasında daha dört yıl önce yalnızca ticaret savaşlarından söz ederken, gerçek savaşları pek de hayal etmiyor ve öngörmüyorduk. Ancak gelinen noktada ülkeler ticaret savaşlarını çoktan unuttu; artık küresel savaşlar konuşulur hale geldi. Ve artık en çok sorulan soru, acaba bir 3.dünya savaşı patlar mı?

Tabi asıl merak edilen sorulardan bir tanesi, dünya bir savaşa sürüklenmek mi isteniliyor veya oraya doğru mu çekilmek isteniliyor. Son iki yıldır ekonomik sıkıntılardan söz ederken bir yandan ortaya çıkan sıcak savaşlar, ister istemez bu soruların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Dolayısı ile gelişmeler her geçen gün 3.dünya savaşı endişesini daha da arttırıyor.

Hal böyleyken de ekonomi savaşlarını konuşacak ve tartışacak bir ortamı bırakın bulmayı, son derece anlamsız geldiğini söylemek mümkün. Ancak bu sefer de akla gelen soru; acaba güçlü ülkelerin ekonomik kaygıları mı dünyayı sıcak savaşa doğru sürüklüyor, onu da sorgulayalım. Rusya ile Ukrayna arasında 1,5 yıldan beri devam eden savaşın yarattığı etkiler tüm dünyayı bir hayli endişelendirmişti.

120 bin civarı Rus, 70 bin civarı da Ukraynalı askerin hayatını kaybettiği gelen haberler arasında idi. Savaşın iyisi olmaz ama, ilk zamanlarda daha fazla endişe verse de, sivilleri hedef almayan ve askeri kanatları vuran bir savaş olarak seyrettiğini söylemek mümkün.

Gelelim 7 Ekim’de başlayan ve Hamas’ın İsrail’e yönelik başlattığı roket saldırısına ve artık net olarak savaş olarak nitelendirilebilecek bu gelişmeye. Savaşın nedeni, Hamas'ın İsrail'in Doğu Kudüs'teki Mescid-i Aksa'yı İsrail polisine açmasından duyduğu öfke olarak ifade edilirken, Hamas, İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik "işgali"ne son verilmesini talep ediyordu. Bir başka neden ise, İsrail'in Filistinlilere yönelik baskıları ve ayrımcılıkları, Filistinlilerin bağımsızlık arayışı ve Arap-İsrail çatışmasının devamı olarak nitelendirilebilir.

İsrail’in Filistin meselesinde önceliği Filistin'den tümüyle bir varlık ve bir mesele olarak kurtulmak. Bunu en çok isteyenler sadece İsrail’in sağcı güçleri mi elbette o da ayrı bir konu. Filistin'in varlığı İsrail'in kurucuları ve mirasçıları için bir ahlaki, siyasi ve güvenlik sorunuydu ve halen de öyle kabul edildiğini görebilmek zor değil. Hamas’ın sivillere yönelik kabul edilemez saldırısı, tam da İsrail’in bu hedefine ulaşmak için ekmeğine yağ sürer niltelikte. Bu durum, savaşın kısa sürede sona ermeyeceğini ortaya koyduğu gibi, farklı coğrafyalara sıçrama riskini de daha fazla doğurmakta.

ABD’nin verdiği destek, Biden’ın bu dönemde İsrail’e yaptığı ziyarette topyekün bir girişimin olduğunu ortaya koymakta. Kutuplaşma şu anda çok belirgin bir şekilde olduğu için, bir 3.dünya savaşına dönüşme riskinin varlığından söz etmek mümkün. İsrail ve ABD’nin oluşturduğu birlikteliğe, başta İngiltere’nin başını çektiği ittifakı ve Avrupa Birliği, diğer tarafta ise Rusya, Çin ve İran’dan oluşan müttefikler. Üstelik oluşabilecek bir olası savaşın en ön cephesinde Lübnan’ın, ardında da İran’ın desteği olduğunu görebilmek mümkün.

Ticaret savaşlarında Hindistan ile yakınlaşmaya çalışan ve bu durumdan hiç de memnun olmayan bir Çin’in, olası bir savaşta tüm dengeleri değiştirmesi mümkün. Kuzey Kore’nin de böyle bir ittifakta gözünü karartacağının da tüm dünya farkında. Olası bir 3.dünya savaşının yolda olduğunu kuvvetli bir ihtimal olarak görüyor musun derseniz, görmediğimi söyleyebilirim.

Zira yazımın başında da belirttiğim gibi, artık savaşların toprak uğruna değil, ekonomik gücü koruma veya arttırma amaçlı olduğunu hepimiz görebiliyoruz. Türkiye olarak şu ana dek var olan soğukkanlılığımızı korumamız elbette daha doğru olacaktır. Duruşumuz; gerek mazlum Filistin halkına olması gerektiği gibi yardım anlamına gelirken, gerekse batı ile olan ilişkimize de zarar verebilecek bir nitelik taşımayacaktır.

Sakin durmayla birlikte arabulucu rolünü sürdürmemiz de ülkemiz için son derece önemli bir husus. Zira böylesi bir dönemde Türkiye’nin savaşın bir oyuncusu haline gelmesi, büyük sorunları da beraberinde getirir. Dünya zor bir dönemeçten geçiyor. Ekonomilerde pandemi ile başlayan bu çalkalanmanın ileride büyük savaşlara yol açabileceğini önceki yazılarımı okuyanlar veya beni izleyenler iyi bilirler.

Savaşların tümüyle güçlü ülkelerin ekonomik kaygıları sebebiyle oluştuğunu ve milliyetçilik veya toprak alma gibi kaygıların olmadığı düşünüldüğünde, bu gibi kaos ortamlarından kurtulmak da kolay olmayacaktır. Zannetmeyin ki İsrail’in de, ABD’nin de derdi farklı, ana sebep tümüyle gücün etkisini koruyabilmek. Sular diner mi zaman içerisinde bilinmez ama dengelerin pek de eskisi gibi olmayacağını rahatlıkla söyleyebilirim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar