30 yıl sonra aynı fırsat
1980'li yıllarda da Tarabya ve Sarıyer semtlerinde zengin Arap turistler yalıları, orta hallileri bu semtlerdeki evleri kiralayarak bir hareketli turizm yaşatmışlar, aynı zamanda gayrimenkul satın alma girişiminde bulunmuşlardı. Biz o dönemde yabancıya gayrimenkul satışı engelini esnetemediğimiz, medyada çıkan olumsuz haberlere son veremediğimiz için o dönemi birkaç yıl içinde sonra erdirmiştik. Şimdi arkadaşlarımızın yaptığı haberler bu alanda hem gayrimenkul satışı, hem turizm hem de ticareti geliştirme açısından yine önemli fırsatlar taşıyan bir dönem yaşıyoruz. Bu kez bundan daha iyi yararlanmasını bilelim.
İstanbul'un yoğun otel alanı Taksim'de hemen hemen yüzde 100 doluluk taşıyan otellerin müşterilerinin yüzde 70 kadarını Ortadoğu, Körfez ve Kuzey Afrikalı Arap turistleri oluşturuyor. Önemli Alışveriş merkezlerinin bu dönemde ağırlıklı müşterileri de bu turistler. İnşaat şirketleri de eskiden sadece zengin Araplara 2-30 milyon dolarlık yalılar, 800-900 bin dolara 3-4 odalı büyük daireler satılırken, şimdi buna orta sınıf Arapların daha küçük 200-250 bin dolarlık daire alım isteklerinin eklendiğini söylüyorlar.
Biz buna benzer bir Araplara dönük fırsatı 1980'li yıllarda Özal döneminde de yaşamıştık. Tarabya ve Sarıyer gibi semtlerde yazlık ev kiralama Arap aileler için moda olmuştu. Zenginleri ise yalılar ve korular satın alma isteği ile hareket etmeye başlamışlardı. Ama biz bir yandan medyada Arap turistlerle "alay eden haberler", bir yandan da "yabancıya mülk satışındaki engellerle o zaman bu fırsatı kaçırmıştık.
Şimdi gördüğüm kadarıyla medya eski olumsuz tutumunu terk ederek Arap turistleri rahatsız edici haberlerden uzak duruyor. Yabancıya mülk satışı konusunda "Mütekabiliyet esasına" dayalı olarak engeller sürüyor. O nedenle hileyi şeriye ile yerli ortaklı şirket kurup konut değil işyeri olarak emlak alımları artıyor.
Kuzey Afrika ülkelerinden İstanbul'a turla turist getiren bir şirket yöneticisine "Ne kadar turist getirdiklerini" sorduğumda, "Ağırlıklı olarak yılın iki ayında 40 bin civarında turist getiriyoruz. Bizim toplam içindeki payımız yüzde 10-15 kadar. Demek ki iki aylık dönemde 400-600 bin arasında Arap turist geliyor. Bu günlerde Taksim otellerinde ve alışveriş merkezlerindeki Arap turist yoğunluğu bunun göstergesi" açıklamasını yaptı.
Türkiye'ye ilgide Başbakan'ın "One minute" çıkışı ve Türk dizilerinin etkisi olduğunu söyleyen turizmci, "Belki şaşıracaksınız ama gelen turistler için dizilerin çekildiği evlere geziler bile düzenleniyor" diye dizilerin etkisinin önemini aktardı.
Şimdi doğan bu yeni imkan karşısında bizim öncelikle konut almak istedikleri alanlarda İstanbul ve Akdeniz sahil kentlerinde bir yandan onların zevklerine hitap eden yeni konutlar içeren siteler geliştirmemiz, hem de satışa engel olan "Mütekabiliyet olayını" o ülke yönetimleriyle halletmemiz gerekir. Ayrıca, o ülke televizyonlarına dizi satışlarını belli teşviklerle destekleyerek ilgiyi sürekli kılmamız yeni imkanlar doğuracaktır. Türk mobilya, aksesuar ve tekstil konfeksiyon firmaları bu gelişmenin bir başka unsuru olarak, o ülkelere ihracat yapmak ve o ülkelerde marka yaratmak şansını kazanacaklardır.
Geçenlerde bir dostum bölgede bir havaalanında Aşkı Memnu dizisinin Behlül karakteriyle giriş yaptığını anlatırken, "Aktörü adeta sevgi seli içinde linç edeceklerdi. En ünlü Amerikan yıldızı gelse o kadar ilgi görmez" değerlendirmesini yaptı.
Gördüğüm kadarıyla, son dönemde bölgedeki siyasal gelişmelerden, dizilerimizin etkisine İstanbul ve Türkiye bu alanda geniş bir coğrafya'da ilgi dağı halini almış durumda. Bu bize hem turizm, hem gayri menkul satışı, hem de ticaret açısından yeni imkanlar yaratıyor. Bundan yeterince yararlanabilmemiz için geriye dönüp 1980'de yaptığımız hataları bir daha yapmayacak önlemler almalıyız. Gayri menkul satışı önündeki engelleri kaldırmalıyız ve bölgeye ihracatımızı artırıcı, markalarımıza yer açıcı çalışmalara destek vermeliyiz. 30 yıl sonra ortaya çıkan fırsattan en iyi şekilde yararlanmalıyız.