30 Mart’la yeni seçimlere yelken açtık, bugünlerin tadını çıkaralım

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

30 Mart yerel seçimlerini herkes kendi açısından yorumluyor, yorumlamaya devam edecek. Ama öncelikle söylenmesi gereken, bu seçim için değerlendirmeye baz oluşturacak sağlıklı bir dayanak, aynı bazda başka bir seçim olmadığı. Genellikle belediye başkanlığı üzerinden değerlendirme yapılıyor. İyi güzel de, büyükşehirlerdeki oy hacmi, merkez ilçe dışındaki yerleşim yerlerinin de oy kullanma hakkı elde etmiş olmasıyla değişti. Ya çok iyi bir ayıklamayla değerlendirme yapabileceğiz ya da bir anlamda elmayla armudu kıyaslayacağız.

Böyle olmakla birlikte her parti için seçimden galip çıkıldığı gibi bir sonuç, bir değerlendirme duyacağız. Duyuyoruz da zaten. 

AKP, 2009 yerel seçimine göre oy artışı sağladığını dile getirecek; haklıdır. Ama bu seçim özellikle bir genel seçim havasına sokulmuştur; dolayısıyla 2011 seçimine göre bir oy kaybı vardır, bu da başka bir gerçek olarak karşımızdadır. Ayrıca, biraz önce işaret ettiğimiz gibi merkez dışında kalan ilçelerden gelen oylar biliniyor ki AKP’ye yaramıştır.

CHP, 2009 yerel seçimine göre büyükşehir belediye başkanlıklarında oy kaybına uğramıştır. Genel oy potansiyeli anlamında ise ne kayda değer bir kazanç söz konusudur, ne kayıp. MHP’de de durum aynıdır. BDP ise istediği sonucu büyük ölçüde almış ve 30 Mart’tan sonra düğmeye basacağı özerklik konusunda güç toplamıştır.

Bunlar, önceki günün, dün sabaha yansıyan görüntüsü. Ama turpun büyüğü heybede!

Erdoğan Çankaya için aday olur mu?

Çok ilginç yorumlar dinliyoruz. AKP’de birçok önemli isim yerel seçim sürecinde pek ön plana çıkmamış da, bu isimler Erdoğan’ı yalnız bırakmış da, Erdoğan neredeyse tek başına mücadele etmiş de… El insaf! Diğer isimlerin ön plana çıkmamaları kendi inisiyatifleriyle mi olmuştur acaba, yoksa Erdoğan’ın isteğiyle mi? Şu gerçeği nasıl göremiyoruz, kişisel karizmasının AKP’nin önünde olduğunu bilen Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı için de çok temel bir ön değerlendirme niteliğinde olan 30 Mart yerel seçimlerinde gücünü test etme yoluna gitmiştir. Yoksa, Erdoğan isteyecek de, partinin önde gelenleri ortaya çıkma konusunda ayak direyecek!

Peki, alınan yüzde 45 dolayındaki oy Erdoğan’a Çankaya yolunu açacak düzeyde bir oy mudur? Doğrusu bu çok tartışılır. Birinci ve en önemli soru, Gül’ün aday olup olmayacağıdır. İkincisi, CHP ve MHP’nin ortak bir isim üzerinde uzlaşıp uzlaşamayacağıdır. Üçüncüsü, BDP’nin Erdoğan’a destek verip vermeyeceğidir.

Erdoğan seçime katıldığı takdirde ilk turda seçilemezse, ikinci turda seçilme şansının çok düşeceğini elbette biliyordur. O yüzden Erdoğan, ilk tur için yüzde 50 artı 1’i garanti görmeden Cumhurbaşkanı seçimi için kolay kolay aday olmayacaktır.

Kaotik günler daha da artacak

Seçimden sonra yapılan balkon konuşmaları siyaset literatürümüze girdi. Ancak, dilimize yerleşen bu kavram, çok farklı bir balkon konuşması içeriğiyle ortaya çıkmıştı. Önceki gün akşam yapılan konuşma ise 30 Mart öncesi yaşadığımız gerginliğin ve kaotik ortamın, artık çok daha belirgin biçimde süreceğini gösteriyor. Erdoğan, yüzde 50 artı 1’i garanti görünceye kadar kutuplaştırma siyasetini sonuna kadar zorlayacağının işaretini verdi.

Bu tür tablolar, çoğu kez üç maymunu oynamayı tercih eden piyasalarda doğaldır ki gereği gibi okunmaz, aslında tabii ki okunmak istenmez. Piyasa amatörlerine olta atma dönemidir bu dönemler. Ne denir ki, “Aman dikkatli olun”dan başka!

GSYH ve dış ticaret

Yerel seçim tartışmaları arasında dün iki önemli veri açıklandı. Biri, malumun ilanıydı aslında. 2013 yılı büyü hızı yani. TÜİK’in açıklamasına göre Türkiye ekonomisi yılın son çeyreğinde yüzde 4.4 büyüdü, yıl da yüzde 4’lük büyümeyle kapatıldı. Zaten 2013’ün büyüme hızı hedefi de yüzde 4’tü. Bu arada 2012’nin daha önce yüzde 2.2 olarak açıklanan büyüme hızı, yüzde 2.1’e revize edildi.

Bu yılın büyüme hızı hedefi de yüzde 4; ama daha şimdiden bu hıza ulaşılamayacağı kabullenilmiş durumda. Ama doğrusu 2014’e ilişkin tahmin yapmak için henüz çok erken olduğunu düşünüyoruz. Bunun nedeni de, biraz önce değindiğimiz kaotik ortam. Her an, her şeyin değişebileceği bir dönem yaşıyoruz çünkü.

TÜİK’in dün yaptığı bir başka açıklama ise şubat ayı dış ticariyle ilgili. İhracat şubatta geçen yıla göre yüzde 6.2 arttı, ithalat yüzde 5.9 geriledi ve böylece ticaret açığında yüzde 27.2’lik gerileme oldu. İki ayın toplamında ise ihracat yüzde 7.2 arttı, ithalat yüzde 1.7 azaldı, dış ticaret açığındaki azalmanın oranı da yüzde 16.5 olarak belirlendi.

GSYH’de olduğu gibi dış ticarette ortaya çıkan tabloda da şaşırtıcı bir yön yok. Bu yıl genel olarak ihracatın geçen yılın üstünde, ithalatın ise geçen yılın altında seyredeceği beklenen bir durum. Bu tablo, büyüme hızının bu yıl neden geçen yıldan daha düşük artacağını da açıklıyor zaten.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar