30 Ağustos Zafer Bayramı: Bir milletin istiklal mücadelesinin ebedi sembolü

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Tarih sayfalarında bazı günler, bir mille­tin kaderini sonsuza dek değiştiren dö­nüm noktaları olarak yerini alır. Türk milleti için de 30 Ağustos, işte böyle bir gündür. Bu­gün 30 Ağustos ve ben başka bir konuyu ka­leme alsaydım kendimi suçlu hissederdim.

Böylesine büyük bir zaferi kazanmış ecdadın evladı olmak hiçbir millete nasip olmamış­tır. 1922’de, Dumlupınar’da kazanılan zafer, sadece bir savaşın değil, bir ulusun var olma mücadelesinin de zaferiydi. Bu zafer, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük için verdi­ği mücadelenin en parlak örneği, bir yeniden doğuşun da sembolüdür.

30 Ağustos’un önemini tam anlamıyla kav­rayabilmek için, o güne giden zorlu yolu ha­tırlamak gerekir. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıl­masıyla, Anadolu toprakları işgal güçlerinin insafına terk edilmişti. Mondros Mütareke­si’nin ağır şartları, milleti derin bir umut­suzluğa sürüklemişti.

Ancak, Mustafa Ke­mal Atatürk’ün önderliğinde başlayan Milli Mücadele, bu umutsuzluğu bir direniş ateşi­ne dönüştürdü. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Atatürk, kısa sürede Anadolu’nun dört bir yanına yayılan bir istiklal meşalesi yak­tı. Erzurum ve Sivas Kongreleri ile milli ira­denin temsilcisi olan Türkiye Büyük Mil­let Meclisi’nin kurulması, mücadelenin en önemli adımlarıydı. Sakarya Meydan Muha­rebesi’nde kazanılan zafer, düşmanın ilerle­yişini durdurdu ve Türk ordusuna büyük bir moral sağladı.

30 Ağustos: Büyük Taarruz ve zafer

26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taar­ruz, Türk ordusunun tüm gücüyle düşmana karşı başlattığı son ve kesin saldırıydı. Mus­tafa Kemal Paşa’nın Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni yönettiği bu taarruz, Türk as­keri dehasının en parlak örneklerinden bi­riydi. 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da kazanı­lan zafer, düşman ordusunun tamamen im­ha edilmesiyle sonuçlandı. Bu zafer, Kurtuluş Savaşı’nın sonunu getirdi ve Türk milletinin bağımsızlığını tüm dünyaya ilan etti.

Türk or­dusu, işgalci güçlere karşı yıllarca süren bir di­renişin ardından, nihai hamlesini yapmak için hazırdı. 26 Ağustos sabahı, Kocatepe’de başla­yan Büyük Taarruz, düşmanın tahmin etme­diği bir hız ve kararlılıkla ilerledi. 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da gerçekleşen Başko­mutanlık Meydan Muharebesi, Türk ordusu­nun kesin zaferiyle sonuçlandı. Bu zafer, iş­galci Yunan kuvvetlerinin büyük bir kısmının imhasına yol açtı ve Anadolu topraklarındaki işgalin sona erdirilmesi sürecini başlattı.

30 Ağustos Zafer Bayramı, sadece bir aske­ri başarıyı değil, aynı zamanda bir milletin ye­niden dirilişini de temsil eder. Bu zaferle bir­likte, Türk milleti, kendi kaderini tayin etme hakkını elde etmiş, bağımsız bir devlet kurma yolunda en büyük adımı atmıştır. 30 Ağustos, Türk milletinin sarsılmaz azminin, vatan sev­gisinin ve birlik beraberliğinin en güzel ifade­sidir.

30 Ağustos’un mirası

30 Ağustos’un önemi, sadece askeri bir ba­şarıyla sınırlı değildir. Bu zafer, Türk milleti­nin bağımsızlık ve özgürlük için verdiği mü­cadelenin en parlak örneğidir. İşgal altındaki vatan topraklarında, yokluk ve imkansızlık­lar içinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün önder­liğinde birleşen Türk milleti, tüm dünyaya “Ya istiklal ya ölüm!” diyerek, bağımsızlığın­dan asla vazgeçmeyeceğini haykırmıştır.

Bugün, 30 Ağustos’u kutlarken, sadece bir zaferi değil, aynı zamanda bir milletin yeni­den doğuşunu da kutluyoruz. Atatürk’ün ön­derliğinde kazanılan bu zafer, bize sadece geçmişimizle gurur duymayı değil, aynı za­manda geleceğe umutla bakmayı da öğreti­yor. 30 Ağustos, Türk milletinin neleri başa­rabileceğinin en güzel kanıtıdır.

Bu anlamlı günde, başta Gazi Mustafa Ke­mal Atatürk olmak üzere, tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ve minnetle anıyoruz. Onların bize bıraktığı miras, sonsuza kadar yaşayacak ve Türk milleti, ilelebet bağımsız ve özgür kalacaktır.

Zor günlerden geçtiğimizi ve dünyada da pek çok dengenin bozulduğunu hepimiz bi­liyoruz ve yaşıyoruz. 21.yüzyılda toprak sa­vaşları gibi görünen çekişmenin daha fazla güç elde etme savaşı olduğunun da farkında­yız. Her daim ekonomiyi, siyasi çekişmeleri, ülkemizin hakettiği seviyeye ulaşamadığını konuşuyor ve dile getiriyoruz. Böylesi büyük, güçlü ve her toprağında Ata’larımızın kanı­nın yer aldığı ülkenin evlatları olarak bize dü­şenin, tarih sayfalarımızı çok daha iyi öğre­nerek, anlayarak ve içselleştirerek önümüze bakmak olduğunu belirtmek isterim. Gelece­ğimizin şifrelerini uzaklarda aramaya gerek yok, çünkü aslında hepsi tarih sayfalarımız­da yer alıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar