3 bin 500 yıl öncesine yolculuk

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

ODAK / Faruk Şüyün [email protected] "Ninda-an ezzateni watarra ekutteni" � "ekmeği yiyeceksiniz, suyu da içeceksiniz". Birinci Dünya Savaşı yıllarında Viyana'da Asuroloji profesörü olan Bedrich Hrozny yaptığı araştırmalarla Hititçe'nin bir Hint-Avrupa dili olduğunu kanıtlamayı başarmış, I. Hattuşili'nin sözlerini de böyle çevirmişti. Kendisini Büyük Kral olarak adlandıran Hattuşili efsanevi atası Anitta'nın "laneti"ne rağmen Hattuşa'yı Hititler'e başkent yapmış, onun bir kil tablette yer alan vasiyetnamesinden bu sözler de Hititçe'de çevrilen ilk cümle olmuştu. Anitta'nın laneti, "Hattuşaş şehri açlıktan kırılınca, tanrım Siu onu taht tanrıçası Halmasuit'e teslim etti. Ve ben bir gecede onu kendi gücümle aldım ve şehrin yerine yabani otlar ektim. Benden sonra kim kral olur da, Hattuşaş'ı yeniden iskân ederse, o gökyüzündeki Fırtına Tanrısı'nın lanetine uğrasın." şeklindeydi. Ancak, bu lanete rağmen, Hattuşa, 600 yıla yakın bir süre, Hititlere başkentlik yapmıştı. Geçtiğimiz günlerde 3 bin 500 yıl öncesine yaptığım bir yolculuğun ilk satırları bunlar. Bu kadar eski bir yere gidince, Çorum Hattuşa'da -bugün çevrenize baktığınızda- o görkemli imparatorluğa ait fazla bir şey göremiyorsunuz, çünkü kerpiç yapılar, doğaya direnememiş, çoktan yok olup gitmişler, ama hayallerimizÖ Elimizdeki Jürgen Seeher'in "Hattuşa Rehberi", gezi boyunca bizimle birlikte olan Mahfi Eğilmez'in "Anitta'nın Laneti" romanı hayallerimizi öyle güzel tetikliyor kiÖ Arkeoloji tutkum beni, Efes gibi günümüze daha iyi koşullarda kalmış görkemli kentlerden çok, tarih öncesinin dedektiflik yapabileceğim şehirlerine yöneltiyor son yıllarda. Araştırıyor, okuyor ve sonrasında hayal kuruyorum. Dönemlerinin Roma'sı, Londra'sı, New York'u olan o "görkemli" kentleri yeniden inşa ediyorum düşlerimde. Metro Kültür Yayınları'nın ikinci kitabı olan Ahmet Uhri, Asuman Albayrak ve Ülkü Solak'ın çalışmaları "Deneysel Bir Arkeoloji Çalışması Olarak Hitit Mutfağı"nın tanıtımı için buradayız. Adı üstünde deneysel; o dönemler tarifler yazılmadığı için, gerçek yemeklerin nasıl olduğunu kimse bilmiyor. Bu nedenle de kitap çevre köyler gezilerek elde edilen etnoarkeolojik ipuçları, Hitit metinlerinde geçen yemek ve ekmek adları ile kazılarda ortaya çıkan maddi verilerin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş. Tıpkı Hattuşili'nin vasiyetnamesindeki gibi Hitit ekmekleri yeyip sularından içeceğiz. Bu reçetelerle yapılmış kitaptaki yemeklerden tadacağımız gezimiz, Hattuşa'nın yanında Yazılıkaya ve Alacahöyük'ü de içine alıyor. Hattuşa, UNESCO Kültür Mirası Listesi'nde Venedik, Toledo, Kudüs, Şam, Roma gibi şehirlerle birlikte yer alıyor. Kentin hemen girişinde onu çevreleyen kerpiç surun bir rekonstrüksiyonu yer alıyor. Hattuşa'da hayalgücü gerektirmeyen tek yapı bu. Hitit uygarlığını Yakındoğu'daki komşularından ayıran en önemli özelliği, insan haklarına duyulan saygı. Bu önem, ceza hukukunda, aile hukukunda, kadınların ve kölelerin haklarında ve yerleşik geleneklerde kendini gösteriyor. Onur kırıcı cezalar, Asur yasalarında görülen acımasız yargılar Hitit hukukunda yok. Kölelerin bile güvence altına alınmış hakları var. Kadınların gördüğü saygınlık da benzeri görülmemiş bir düzeyde. Tavananna unvanını taşıyan Hitit kraliçeleri neredeyse krallarla eşit haklara sahipler. Hititler deyince, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1930'larda Türk Tarih Kurumu'nu kurdurmasından, ardından Alacahöyük'te Cumhuriyet'in ilk kazılarını başlatmasından ve gelişmeleri bizzat takip etmesinden de mutlaka söz etmek gerekiyor. Alacahöyük, Boğazkale ve Çorum, Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri, İstanbul'daki Arkeoloji Müzeleri de Hititler üzerine bilgilerini pekiştirmek için bu satırların yazarının her fırsatta gittiği, herkesin de mutlaka gezmesi gereken yerler. Çorum'da kaldığımız beş yıldızlı Anitta Otel, Çorum mutfağına ait malzemeler ve pişirme usulleriyle aslına sadık kalınarak hazırlanan yöresel yemekleri tattığımız Katipler Konağı da bu gezinin sözü edilmesi gereken mekânları. Bu yazıda �Hitit mutfağı'nı anlatmayacağım, çünkü; sözünü ettiğim kitap bütün büyük kitabevlerinde sıradan bir yemek için ödeyeceğiniz paradan bile ucuza satışa sunulmuş durumda, bizzat keşfetmenizi bekliyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar