29 Mayıs 1453
KÜRESEL BAKIŞ / Murat Yülek [email protected] Dünyanın bizim yaşadığımız bölgesi, son üç yüzyıldaki şekillenmesinin belki de en önemli belirleyicisidir. Yaşadığımız bölge de dünyanın son dönemdeki şekillenmesindeki en önemli aktörü olmuştur. Yaşadığımız bölgenin şekillenmesinde ise, 1453'te İstanbul'un Osmanlı Devleti tarafından alınması belki de ilk ve en önemli tarihi olaydır. Dolayısıyla, İstanbul'un fethi, dünya yakın siyasi ve ekonomik tarihinin en belirleyici olaylarından birisidir. İstanbul'un Türkler tarafından alınması 15. yüzyılda, Avrupa'da şok etkisi yaptı. Osmanlılar'ın Avrupa -Ortadoğu-Asya kara aksı üzerinde kalıcı, güçlü ve dinamik bir siyasi yapı kurması Avrupa'daki siyasi yapılanmayı doğrudan etkilerken yeni ticari güçlerin alternatif ticaret yollarına kaymasına sebep oldu. Osmanlı açısından bakıldığında ise İstanbul'un alınması tam bir dönüm noktasıdır. Wallerstein, İstanbul'un alınmasıyla Osmanlı Devleti'nin bir dünya imparatorluğu haline geldiğinin altını çizer. İktisat tarihçisi Mehmet Bulut, bunu bir adım daha ileri götürüyor. İstanbul'un alınmasıyla birlikte, Osmanlı'nın genişleme temelli bir politikadan bilinen dünyadaki tüm siyasi ve ekonomik olaylarla ilgili bir imparatorluk haline geldiğini söylüyor. Zira, İstanbul'un alınmasıyla yakın dünya tarihinin belki de en önemli imparatorluğu olma sürecini başlatan Osmanlı Devleti'nin gündemi, İspanya'da katliama uğrayan Yahudiler'in kurtarılmasından, İngiltere'deki taht veraset süreçlerine müdahaleye, Kuzey Sumatra'da (bugünkü Endonezya) Portekizliler'e karşı savaşan Açe Sultanlığı'na teknik ve askeri yardım yapılmasından, o dönemdeki en dakik dünya haritasının yapılmasına kadar yayılan imparatorluk haline geldi. Bir dünya imparatorluğu haline gelince, dünyadaki tüm gelişmelere ister istemez duyarlı ve yönlendirici hale gelen Osmanlılar, dünya ticaretini canlandırmak ve alternatifler yerine kendi topraklarına çekmek için politikalar izledi. Mehmet Bulut, Bülent Arı gibi, Halil İnalcık'ın öğrencileri olan Türk iktisat tarihçileri, daha çok yurtdışında yaptıkları yayınlarıyla, bir imparatorluk haline gelen Osmanlı'nın "kapitülasyon" politikalarının hem Avrupa, hem de Osmanlı ekonomisine yaptığı canlandırıcı etkinin altını çiziyor. Kapitülasyonlar sayesinde, özellikle 17. yüzyılda dünya ticareti büyüdü ve bunun yadsınamaz bir bölümü Osmanlı topraklarında kaldı. Aynı zamanda, kapitülasyonlar Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa dış politikasının temel bir enstrümanı oldu. 20. yüzyılda, özellikle ABD'nin aktif olarak kullandığı Most Favored Nation (MFN) aracının bir ön örneği olan kapitülasyonlarla, Osmanlı İmparatorluğu, izlediği Avrupa dış politikasının paralelinde, özellikle Hollanda ve İngiltere'yi Avrupa'da "palazlandırdı" ve Avrupa dengeleri içinde güçlenmelerini sağladı. Kapitülasyonlar, yine MFN statülerinde olduğu gibi bir anlaşma değil, tek taraflı bir karardı. Zira, Osmanlı, İngiliz, Fransız ya da Hollanda devletlerini kendi statüsünde olduğu gibi, bir "imparatorluk" olarak kabul etmiyordu. Osmanlı'nın siyasi ve askeri olarak güçlü zamanlarında verilen kapitülasyonlar Osmanlı İmparatorluğu ve Avrupa'daki ekonomik aktiviteyi artırdı. Osmanlı'nın güçten düşmesiyle ise devlet açısından bir bela haline geldi. İstanbul'un fethi, Osmanlı Türkleri'nin sanat ve bilim alanlarında da dünyaya önemli katkılar yapması sürecini başlattı. Örneğin, İstanbul'un alınmasından çok kısa süre sonra konsepti geliştirilerek inşa edilen Fatih Camii ve Külliyesi, Osmanlı Türkleri'nin sadece iyi savaşan gözüpek silahşörler değil, yeni bir medeniyetin temsilcisi olduklarını dünyanın o dönemdeki en önemli metropolü olan İstanbul'a fiziksel olarak anlatan bir eserdi. O döneme kadar İstanbul'da görülmeyen bu konseptte, çok sayıda medrese, bir darüşşifa (hastane), hamam, misafirhane, imarethane (aşevi), kütüphaneler ve cami bulunmaktadır. 29 Mayıs 1453: Bizim ve dünya tarihinin en önemli günlerinden biri...