27 bin TL net maaşla işçi bulamıyorum
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, “Yeni fabrikamızda 200 kişi istihdam edilecek. 2 aydır 70 işçi ile çalışıyoruz. 71’e çıkamadık, çünkü bütün sanayiciler gibi ben de çalışacak eleman bulamıyorum” dedi.
Ankara Sanayi Odası’nın Dalaman’da yapılan Meclis Toplantısı öncesinde DÜNYA’nın sorularını yanıtlayan Başkan Seyit Ardıç, “Kamudaki avantajlar ve sosyal yardımlar nedeniyle, 26-27 bin TL ortalama ücrete ve her türlü sosyal imkân sağlanmasına rağmen insanlar sanayi tesislerinde çalışmak istemiyor.
Tüm makro olumsuzlukların temelini oluşturan bu kültürü terse çevirecek yolları bulup, acilen uygulamaya geçmeliyiz” değerlendirmesinde bulundu.
Eleman sorununun, sanayicinin, ve ihracatçının ortak ve en büyük sorunu haline geldiğinin altını çizen Ardıç, “Bir araya geldiğimizde finansman, pazar, Ar-Ge gibi konuları değil, saatlerce işçi sorununu konuşuyoruz” dedi.
“İşgücü politikaları gözden geçirilmeli”
Dünyadaki gelişmelerin dışında kalmamak için, firmaların güncel teknolojilerle üretime geçmesi, bunun içinse öncelikle anlamlı ve yeterli düzeyde teşvik edilmesi gerekliliğinin altını çizen Ardıç, “Sanayi alanları artırılmalı ve firmalara teknik destek ve finansman sağlanmalı. Sanayide giderek büyüyen bir sorun olan işgücü ihtiyacının karşılanması da, yine hükümetin işgücü ve eğitim politikalarıyla acilen ele alması gereken bir konudur” diye konuştu.
“Yüksek teknoloji ihracatında sonuncuyuz”
ASO Meclis Toplantısı’nda konuşan Ardıç, “Üretimimiz ve ihracatımız düşük ve düşük-orta teknolojili ürünlerde yoğunlaşmış durumda. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracatında OECD ülkeleri içerisinde sonuncu sıradayız. Verimlilik ve rekabetçilik düzeyimiz birçok OECD ülkesinden daha düşük durumda. İmalat sanayisinde üretilen kişi başına katma değer bakımından Avrupa’da yine en sonlarda yer alıyoruz” dedi.
“Kolay söylüyor, zor uyguluyoruz”
Sanayide teknoloji düzeyini ve verimliliği arttırmaya ihtiyaç olduğunu vurgulayan Ardıç, “Dijital ve yeşil dönüşüm kavramlarını sıkça kullanıyoruz. Fakat uygulamada zorluk çekiyoruz. Dijital teknolojilerin Türkiye'de kullanımı OECD ülkeleri içerisinde en düşükler arasında” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin en değerli 22 firması, Nike kadar”
Ardıç, “Katma değerli, yüksek teknolojili ve yenilikçi üretimin öneminden bahsederken “markalaşma” ve marka değerlerinin de önemini vurgulamamız gerekir.
Dünyanın en değerli 79. şirketi yak laşık 147 milyar dolarlık piyasa değeri ile ayakkabı ve tekstil ürünlerinden bildiğimiz Nike firmasıdır. Türkiye’nin en değerli ilk 22 firmasının piyasa değerlerini toplarsak ancak Nike’ın toplam piyasa değerine ulaşmaktayız. Bir ayakkabı üreticisine kıyasla, bizim en değerli ilk 22 firmamızın çalışmakta olduğu sektörler telekomünikasyon, bankacılık ve finans, havacılık” dedi.
Dünya ekonomisine baktıklarında yavaşlayan büyüme, ticaret yollarında ve tedarik zincirlerinde tıkanıklıklar, güvenlik riskleri, düzensiz göç ve iklim krizinin etkilerini gördüklerini söyleyen Ardıç, "Avrupa’yla Rusya, Amerika ile Çin arasındaki gerilimler, kutuplaşmaya yol açıyor ve yeni ekonomik gruplaşmalar oluşuyor” diye konuştu.
“BRICS, Batı'ya meydan okuyor”
Ardıç, “Nitekim son haftalarda gerçekleşen küresel toplantılar önemli mesajlar içeriyordu. Ağustos'ta yapılan BRICS ülkeleri zirvesinde dördü Orta Doğu’dan, biri Afrika’dan, diğeri Güney Amerika’dan olmak üzere 6 yeni ülke birliğe katıldı. Çin ve Rusya’nın öncü olduğu ve şu anki üyeleriyle dünya nüfusunun yüzde 40'ından fazlasını, küresel hasılanın yaklaşık yüzde 30'unu ve ticaretin yüzde 18’ini oluşturan BRICS grubu, Batıya meydan okuyan, önemli bir aktör” değerlendirmesinde bulundu.
G20 ve Türkiye…
G-20 zirvesinde ise ABD’nin güçlü desteğiyle, Hindistan'ı Ortadoğu ve Avrupa'ya bağlayacak yeni bir ticaret yolu girişimi açıklandığına dikkat çeken Ardıç, “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru isimli proje kapsamında yeni demiryolu ağları ve limanların yanı sıra, fiber optik ağlar, elektrik şebekeleri ve temiz hidrojen sevkiyatı için boru hatları yapılacak. Bu projelerin geçtikleri bölgelerde teknolojik altyapıyı güçlendirmesi, yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırması, ülkeler arasındaki nakliye süresini ve maliyetlerini azaltması ve ekonomik büyümeyi artırması hedefleniyor” dedi.
Türkiye için fırsat…
“Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru projesinde maalesef yer almıyoruz” diyen Ardıç, “Proje kapsamındaki enerji, ulaştırma ve teknolojik altyapı yatırımlarından mahrum olmamız bir kayıptır. Kuşak-Yol Projesinde Çin yatırımlarından da henüz yüksek seviyede istifade etmedik. Diğer taraftan gelişmekte olan ülkeleri birbirine bağlayan yakın yolların oluşması ülkemize de fırsatlar getirecektir” diye konuştu.
“Rekabet iyice artacak"
Çin başta olmak üzere, Hindistan ve Güney Asya ekonomilerinin düşük maliyetli üretimiyle rekabetin zor olduğunu vurgulayan Ardıç, “Yakın gelecekte Çin’in ve Hindistan’ın Orta Doğu ve Avrupa pazarlarına daha ucuz ve kolay erişimi, ülkemiz açısından rekabetin iyice artması anlamına gelecektir. Dolayısıyla ülkemiz, ihracatta ve ithalatta yakın ülke olma avantajını kaybetmemek ve yeni yolları iyi değerlendirebilmek için mutlaka rekabet gücünü arttırmak durumdadır” dedi.
Devlet, yeşil dönüşümü sahiplenmeli
İkiz dönüşümün en gelişmiş ve zengin ülkelerde bile yoğun devlet destekleriyle yürütülen bir süreç olduğuna dikkat çeken Ardıç, “Ülkemizde de devletimizin yeşil dönüşümü sahiplenmesi büyük önem arz ediyor. Sanayi sektörü bir dönüşüm içerisinde.
Ankara Sanayi Odası olarak dünyada ve Türkiye’de yaşanan ekonomik, sosyal ve teknolojik değişim ve eğilimleri de dikkate alarak kurumsal organizasyonumuzu yeniden yapılandırdık. Ulusal ve küresel trendleri dikkate alarak yeni birimler oluşturduk. Dünya Rekabet Gücü Endeksi'nde 64 ülke içerisinde 47. olmamız dönüşüm ihtiyacımızı açık bir şekilde göstermektedir. Bu kapsamda Oda bünyesinde Uluslararası İlişkiler ve Dış Ticaret Müdürlüğü kurduk.
Üretimimizi ve rekabetçiliğimizi artırmak için Ar-Ge ve yenilikçilik öne çıkmaktadır. Ankara’daki sanayi ve teknoloji bölgelerinde faaliyet gösteren firmaların bu konularda desteklenmesi gerekliliğinden hareketle Yenilikçilik ve Girişimcilik Müdürlüğü kurduk” dedi.
Cari açık sorunu büyüyor…
“Ara ve sermaye mallarında ithalat gereksinimimiz yüksek" diyen Ardıç, "Nitekim altını ve enerjiyi hariç tuttuğumuzda mal ticareti açığımız 4,3 milyar dolar gibi oldukça yüksek bir seviyede. Bu durum üretebilmek ve ihracat yapabilmek için yüksek düzeylerde ithalat yapmak zorunda olduğumuz sürece devam edecek. Büyüme oranımız bu yılın ilk iki çeyreğinde ortalama yüzde 3,85 düzeyinde iken cari açığımızın ilk iki çeyrekte yüzde 14,5 artması önemli bir soruna işaret ediyor” diye konuştu.
"Üretimi artırmak gerekiyor”
OVP’deki arz talep dengesini sağlama yöntemine eleştirel yaklaşan Ardıç, “Orta vadeli programda enflasyonla mücadelenin önemli bir ayağının, tüketim talebini aşağıya çekmek olduğunu görüyoruz. Fakat orta ve uzun vadede arz-talep dengesini sağlamanın gerçekçi yolu üretimi arttırmaktan geçiyor” dedi.
Yatırımlar desteklenmeli…
Büyümeyi yeniden hızlandırmak, istikrarlı bir gelişim trendine girmek için, nitelikli sanayi üretimi ve bunlarla bütünleşik nitelikli hizmet yatırımlarının desteklenmesi gerekliliğine inandıklarını dile getiren Ardıç, “O halde kaynakların kararlılıkla bu alanlara tahsis edilmesi çok önemli. Rekabet gücümüzü artırarak, yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı, büyümeyi destekleyecek bir politika çerçevesinin OVP’de görmek biz sanayicileri oldukça mutlu etmiştir” diye konuştu.
“Yardımlar işgücünü engellememeli”
OVP’de değinildiği gibi, sosyal yardım sisteminin gözden geçirilmesi gerekliliğinin de altını çizen Ardıç, “Yardımların işgücü katılımına mani olmayacak, aile odaklı ve fert başına asgari bir geliri garanti edecek şekilde yeniden kurgulanması, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik fonlu kaynaklarının etkin kullanımının sağlanması önemlidir” dedi.
Yeşil dönüşümün ıskalanması çok maliyetli…
Küresel gelişmelerin gerisinde kaldığımız bir diğer konunun yeşil dönüşüm olduğuna değinen Ardıç, “Sınırda Karbon Vergisi düzenlemeleri dâhil olmak üzere iklim değişikliğiyle mücadele politikaları, ülkelerin üretim, ticaret ve rekabetçiliği üzerinde çok güçlü etkilere sahip.
Yeşil dönüşümü ıskalama şansımız yok. Geç kalmak ise astarı yüzünden daha maliyetli bir durum. Bu konuda firma bazında ve sanayi odamız bünyesinde birlikte yapabileceklerimiz var. Her şeyin başında zihinsel dönüşümü ve farkındalığı sağlamamız çok önemli. Zira çevresel etkileri ve kaynakların verimli kullanımını gözeterek üretmemiz, dünyamızın geleceğini belirleyecek” şeklinde konuştu.
Maliyet 60 milyar dolar…
Ardıç, “Ekonomik açıdan baktığımızda ise, AB’nin karbon vergisinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında yer alıyoruz. 2040 yılına kadar Türkiye’ye maliyetinin 60 milyar doların üzerinde olması bekleniyor. Biz de bu nedenlerle çok önemli bulduğumuz AB Yeşil Mutabakatının ASO Üyesi İşletmeler Üzerindeki Etkilerinin Yönetilmesi projesini tamamladık.
Tüm sektörler üzerine kapsamlı bir yol haritası hazırlandı. Çevre, iklim değişikliği, sürdürülebilirlik, döngüsel ekonomi ve yenilenebilir enerji gibi tematik alanlar, ülkelerin gelecek vizyonlarında kritik konular olarak öne çıkmaktadır. Bu doğrultuda, üyelerimiz ve paydaşlarımız için değer yaratmak amacıyla Çevre ve İklim Değişikliği Müdürlüğünü kurduk” dedi.
İştirakler müdürlüğü…
Ardıç, “Odamız iştiraklerinin etkin ve verimli yönetilmesini sağlamak, yeni yatırım alanlarını araştırarak gelir getirici faaliyetlerde bulunmak ve üyelerimize yenilikçi hizmetler sunmak amacıyla iştirakler müdürlüğümüzü kurduk. Ankara sanayisinin; rekabet odaklı üretim yapması, dış dünya ile bağlantılarını sağlam temeller üzerine kurması, iklim değişikliği süreçlerine uyum sağlaması, yenilikçilik ve dijitalleşmeye odaklanarak daha rekabetçi olması ve böylece, Türkiye ve dünya ölçeğinde hak ettiği konuma gelmesi için etkili ve proaktif bir rol üstleneceğiz” ifadelerini kullandı.