24 Temmuz’u pas geçmenin bedeli çok ağır oldu
Tarih 24 Temmuz... Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplanıyor ve faizde herhangi bir değişikliğe gitmiyor. Haftalık repo ihale faiz oranı yüzde 17.75’te sabit tutuluyor, buna bağlı olarak repo faizinin 1.50 puan üstünde oluşabilen gecelik borç verme faizi de yüzde 19.25’te kalıyor.
Tarih 24 Temmuz... Dolar 4.75 düzeyinde. Yılbaşında 3.80 olan kur iki ay hiç değişmemiş, mayısta 4 lira aşılmış, haziranda 4.85 görülmüş; 24 Temmuz’da da 4.75’lik bir düzey var. Yeni yönetim biçimine geçilmiş, giderek hızlanma eğilimi içinde olan enfl asyona karşı Merkez Bankası’nın adım atması bekleniyor. Daha da ötesi Merkez Bankası’nın özerkliğine gölge düştüğü iddiası çokça dile getiriliyor ve “çok gerekli olmasa bile” en azından göstermelik bir faiz artışının iyi olacağı giderek çok taraftar buluyor.
24 Temmuz pas geçilince ekonomiye ilişkin kaygılar büyüyor ve dolar bir ara 7 lirayı bile aşıyor.
Tarih 3 Eylül... TÜİK ağustos ayının fiyat endekslerini açıklıyor. Yıllık artış TÜFE’de yüzde 18’i, Yİ-ÜFE’de yüzde 32’yi bulmuş. Merkez Bankası bir açıklama yapıyor: “Son gelişmeler dikkate alınarak eylül ayı Para Politikası Kurulu toplantısında parasal duruş yeniden şekillendirilecektir.”
Tarih 12 Eylül... Dolar 6.40 dolayında, doğrusu bir süredir artmıyor diye pek memnunuz. Peki dolarda faize dokunulmadığı için bir anlamda hayal kırıklığı yaşanan 24 Temmuz’dan 12 Eylül’e kadar ne oranda artış olmuş; tam yüzde 35.
Tarih 12 Eylül... Dolarda Merkez Bankası’nın bugünkü Para Politikası Kurulu toplantısına işaret ederek “Parasal duruş yeniden şekillendirilecektir” açıklamasını yaptığı 3 Eylül’den düne kadar dolar 6.62’den 6.40’a inmiş. Doların 3-12 Eylül arasında Merkez Bankası kurlarına göre 6.68’i gördüğünü de belirtelim.
Ayrıca Merkez Bankası’nın bu açıklamayı yaptığı 3 Eylül’den bugüne kadarki dönemde doların ortalaması 6.56 oldu. Açıklamanın yapıldığı gün, açıklamanın gereği yerine getirilmiş olsaydı ve atılacak adım bugünkü toplantıya bırakılmasaydı ve dolar o günden 6.40’a ya da daha aşağıya gelseydi, aradaki farkın maliyetinden kurtulmuş olmayacak mıydık?
“Geç kalmaktan kork!”
Hani şu illet kanserle ilgili klasik bir söz vardır ya, “Kanserden korkma geç kalmaktan kork” diye, bu sözü bizim ekonomimize uyarlamamız pek yanlış olmasa gerek.
Ekonomide ne zaman ne yapılacağı belli. Kur artma eğilimi içine girmişse, ağırlıkla bu kur artışına bağlı enfl asyon belası iyice hortlamışsa, kurda hem artış hem ciddi bir dalgalanma yaşanıyorsa paranızı değerli hale getirmekten başka çare pek yok. Parayı değerli hale getirmenin yolu da tüm iktisat kitaplarında yazar.
Oysa biz pansuman yapıyoruz yaraya ama pek işe yaramıyor işte. Köklü çözüm gerekiyor.
Bunun yolu da başka etkileri ve olumsuz yönleri olsa da faizi artırmaktan geçiyor. Çünkü bunu yapmadığınız zaman hastalık daha da ilerliyor, bu sefer daha fazla ilaç yüklemeniz gerekiyor.
İşte biz de 24 Temmuz toplantısında faizi 0.75 puan ya da 1 puan artırabilseydik, o tarihten bugüne kadar geçen iki ayı bile bulmayan bir zamanda doların TL’ye karşı yüzde 35 değerlenmesini önleyebilirdik. Dolar yine artardı belki ama yüzde 35 olmazdı da oran, yüzde 10 olurdu, yüzde 15 olurdu.
Faiz artar kur düşerse...
Merkez Bankası bugünkü toplantıda faizi yaygın tahmine göre 5 puan dolayında artıracak. Varsayalım böyle bir karar alındı ve dolar kuru dün bulunduğu 6.40 dolayından hızla gerilemeye başladı ve örneğin 6’ya indi.
Şu durumda doların 24 Temmuz’dan 12 Eylül’e kadar olan dönemde yüzde 35 artış göstermesinin maliyetini kim ödeyecek? Bunun vebali kimin sırtında olacak?
24 Temmuz’un koşulları “Faizi artırmaya gerek yok” diye yorumlanmışsa, bu yorumu yapanlar demek ki çok yakın geleceği bile okuyamıyorlar.
Bu zafiyettir. Ülke ekonomisi için böylesine önemli sonuçlar doğuracak faiz konusunda doğru adımı atamıyor olmak çok önemli bir eksikliktir.
Zararın neresinden dönersek kardır kar olmaya ama, bu zarara uğramak zorunda da değildik.