24 Haziran kararı ekonomiyi ne şaha kaldırır, ne batırır
Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün kameraların karşısına geçip seçimin 24 Haziran’da yapılacağını açıkladığı o kısa konuşmayı tamamladığında piyasalarda hızlı bir dalgalanma çoktan başlamıştı bile.
En hızlı tepki hisse senedi piyasasında gözlendi. Hisse senetlerinde kırmızılar yerini yeşile bırakmış ve fiyatlar hızla yukarı dönmüştü. Hele hele MHP Lideri Bahçeli’nin 26 Ağustos önerisini ortaya atmasından sonra fiyatlar belirgin bir gerileme gösterdiği için çıkış açısından bayağı bir alan da oluşmuştu.
Döviz kurunda bir anlamda zirveye çıkıldıktan sonra bir süredir gözlenmekte olan soluklanma bu kez belirgin bir düşüşe bıraktı kendini.
Benzer bir durum iç borçlanma senedi faizlerinde de gözlendi. 26 Ağustos önerisiyle artan faiz bu kez hızla geriledi.
18 Nisan’ı çok özet olarak böyle geçirdik. Dün taşlar biraz daha oturdu yerine, bir gün öncesinin o hızlı dalgalanması pek yoktu.
Böylesine önemli kararların açıklandığı günlerde bu tür dalgalanmalar yaşanması gayet doğal. Sonrasında daha dingin günler yaşanıyor olması da...
Belirsizlik mi vardı?
Seçim tarihinin açıklanması ve sürenin çok kısa tutulması belirsizliklerin geride kalması olarak yorumlanıyor ve bu durumun çok olumlu olduğu dile getiriliyor.
O zaman şu soruyu sormak gerek: “Seçimlerin 2019’un kasımında yapılacak olması hangi alanda belirsizlik yaratıyordu da bu geride bırakılmış oldu?”
Şu görüşe katılırız. Devlet Bahçeli’nin erken seçime gidilmesi gerektiğini söylemesi ve bir de tarih vermesiyle ok yaydan çıkmıştı ve o andan itibaren doğrudur, bir belirsizlik oluşmuştu.
Ama o açıklama yapılıncaya kadar; kim, hangi platforma, ne diyerek dile getirmişti ki seçimin bu yıl, hem de haziranda yapılmasının çok iyi olacağını!
Muhalefetten erken seçim isteğine ilişkin ara ara cılız sesler yükseliyordu o kadar. Başka kimsenin seçim dediği, “Belirsizlik var” dediği duyulmamıştı.
Ekonomi nasıl şaha kalkacak?
Deniliyor ki, “Seçim kararı açıklandı, kafalarda soru işareti kalmadı, artık ekonomi şaha kalkacak”.
Ne yapılacak da bu şahlanma gerçekleşecek? Belli değil. Söylenmek istenen ekonomiye para pompalanacağı ve bunun yaratabileceği tahribatın ikinci plana atılacağı ise, şahlanma değilse de bir canlanma olabilir. Ama onun için de pek vakit yok. İki ayda ne yapacaksınız da müthiş ataklar sağlayabileceksiniz.
Kaldı ki bütün varsayımlar 24 Haziran’da seçimin sonuçlanacağı, daha açık söyleyelim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimi kazanacağı varsayımına dayalı olarak dile getiriliyor. Ya ilk turda yüzde 50+1’i kimse elde edemezse ne olacak?
Ne yani o zaman ülke kaosa mı sürüklenecek, ekonomi batacak mı?
Seçimin erkene alınmış olmasına ekonomi yönüyle fazla anlam yüklemeyelim. İki ay sonra sandığa gidilecek olmasında ekonomik koşullar büyük etken olmuştur, orası ayrı; ama erken seçim sayesinde ekonominin ne şahlanması beklenir, ne daha kötü koşulların ortaya çıkması.
Yabancı parayı koklatıyor!
Yurtdışında yerleşikler geçen hafta 11 milyon dolarlık hisse senedi, 196 milyon dolarlık da devlet iç borçlanma senedi aldılar.
Yılbaşından 13 Nisan’a kadar getirilen toplam para yalnızca 380 milyon dolar. Bu giriş de devlet iç borçlanma senedinden kaynaklanıyor. Yurtdışı yerleşikler yaklaşık üç buçuk aylık dönemde hisse senedinde net 466 milyon dolarlık satış yaptılar, devlet iç borçlanma senedindeki net alım ise 846 milyon dolar oldu. Böylece net giriş 380 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Geçen yılın aynı dönemine bakıyoruz, bu yıla kıyasla çok daha fazla giriş var. Yurtdışı yerleşikler geçen yıl aynı dönemde hisse senedi alımı yoluyla 1 milyar 220 milyon, devlet iç borçlanma senedi alımı yoluyla da 959 milyon dolar getirmişler. Toplam giriş 2 milyar 179 milyon dolar olmuş.
Yaklaşık 2.2 milyardan 380 milyona... Haksız mıyız yabancı parayı koklatıyor, demekte...
Kur böylesine yüksekken Türkiye’ye para getirmek yabancı için büyük avantaj. Ama getirmiyorlar. Bu konu üstünde biraz kafa yormamız gerekmiyor mu?