24. ANKEM Kongresi'nde bu yıl 'AR-GE' tartışıldı

Yavuz DİZDAR
Yavuz DİZDAR yavuz.dizdar@dunya.com

Size Antibiyotik ve Kemoterapi (ANKEM) Kongresi içeriğinden düzenli olarak söz ediyoruz. Bunu yaparken iki amacımız var, birincisi bilimsel konularda bilgi aktarmak. Ancak bu kadar önemli ikinci gerekçemiz, bilim dünyasının ülke gereksinimlerine olan duyarlılığına tercüman olmak. ANKEM Kongresi açılış toplantısında bu yıl AR-GE konusunu işledi.  "Türkiye'de Bilim, Araştırma ve Geliştirme Politikaları" konulu toplantıyı Prof. Dr. Emin Kansu yönetti. Nobel alan ülkelere bakıldığında ödülün %53'ünün Amerika'ya gittiğini, hemen arkaya indiğimizde Almanya ve Fransa gibi ülkelerin dikkat çektiğini söyleyen Kansu, "Bu ülke toplumları yapılarını bilim üzerine kurmuşlar. Yaratıcı zihni kullanan ve her zaman yeniyi bulmak üzere çalışan ülkeler. Bunların hem temel hem de uygulamalı araştırmaları keşfe yönelik. Amerika en yüksek AR-GE harcamalarına sahip, Uzakdoğu da uyanmakta. 2000 yılında AKP iktidara geldiğinde devlet bütçesinden ayrılan pay yüzde 0.64 idi. Türkiye 2006'dan sonra buna ciddi yüklendi ve yükseliş haline geçti. Ancak GSMH içindeki oranımız hâlâ düşük. Hedef ne olmalı? 2013'te %20'ye çıkabilmek için 25.4 milyar artırmamız gerekiyor" dedi.

AR-GE'den sorumlu Başbakanlık Başdanışmanı Reha Denemeç'in verdiği bilgiler de umut verici: "Bilim ve teknoloji üretiminin getirdiği bir paradigma değişimi yaşıyoruz. Sanayi ve üniversite artık daha fazla iç içe olmak zorunda, siyasi irade hedef koyup ekonomik sorunları çözme noktasına geliyor. Türkiye olarak rekabet açısından çok önemli bir yere sahibiz. Altyapıyı hazırladığınızda yeterli insan gücünüz olduğundan buraya kayma olmaması için neden yok. Ancak parayı enjekte etmek yeterli değil, geçen sene çıkan bir kanunla sadece teknoparklar içindeki şirketlere değil, diğerlerine de fırsat sağlandı. Bugün 25'e yakın AR-GE merkezi kuruluyor. Üniversiteden öte sanayi de kendi merkezlerini açmaya başladı."

Sabancı Üniversitesi'nin inovasyona bakış açısını Cemil Arıkan anlattı

ODTÜ sonrasında ASELSAN, TÜBİTAK ve ardından da Sabancı Üniversitesi'nde kariyerini sürdüren Arıkan, kriz sonrası yaşamın aslında çok iyi planlanması ve farklı olabilmenin becerilebilmesinin gerektiğinin altını çiziyor. Sabancı Üniversitesi'nde patentle ilgili ayrı bir birim kurduklarını vurgulayan Arıkan özetle şunları söyledi: "Türkiye'nin çok iyi bir yerde olmadığını biliyoruz, ama gelişmekte olduğunu biliyoruz. Toplumda inovasyonla ilgili ciddi bir farkındalık yok, politikalar hep kamu ajanlarınca tanımlanmış. 2005 yılında sivil bir inisiyatif başlatmaya çalıştık, üniversite de sivil toplumla yola çıkmayı istedik. Türkiye'nin inovasyon vizyonu, insan kaynakları ne olmalıdır ve finansman mekanizmalarının ne olması gerektiğini, ortam ve altyapıyı ve kamuda inovasyonu tartıştık. Raporun ana temel çıktılarında kadın işgücünün harekete geçirilmesi, bilimsel araştırmaların desteklenmesini ve yerel inovasyon seçeneklerinin desteklenmesi sonucuna vardık. Üniversiteler fikri mülkiyet üretirler, ama bu konuda yeterince duyarlı olduğumuzu sanmıyorum. Uzun yıllar bize araştırma yapın, ama mutlaka yayın yapın dendi. Oysa fikri mülkiyetin nasıl değerlendirileceğiyle ilgili bir ambargo koymuşuz anlamına geliyor bu. Kişilerin özgün kararlarını ortaya koyabilmeleri için altyapı hazırlamamız lazım."

Prof. Dr. Şevket Ruacan: "Hedefimiz danışmanlık yapacak nitelikli bir grup yaratmak"

TÜBA üyesi Prof. Dr. Şevket Ruacan ise kurum konusunda bilgi verdi: "Türkiye Bilimler Akademisi 1994'te kuruldu, amaç bir sivil toplum örgütü özgürlüğünde ve eleştirel nitelikte davranabilmekti. Amacı araştırmayı özendirmek, araştırmacıları onurlandırmak ve gençleri bu alana yöneltmek olarak belirlendi. Bu kuruluşun devlete danışmanlık yapması çok önemli, zira nitelikli yaratıcı insan lazım. Mevzuat değişiklikleri öneriyoruz. Bugün 132 üyesi bulunmakta, sağlık sosyal ve mühendislik bölümlerinde üyeleri var. Bilim etiğine çok ağırlık veriyoruz, yabancı kitapları Türkçe'ye çeviriyoruz. Bilim eğitiminin erken yaşta başlaması için programlar üretiyoruz. Destek ve ödül programlarımız var, ödüllerimiz var. Üstün başarılı genç bilim insanlarını ödüllendiriyoruz. Genç Akademi oluşturan GEBİP programı Avrupa'da bile kabul gördü". Prof. Dr Ruacan gelecekteki hedeflerini ise şöyle sıraladı: "Türkiye'de bilimsel liyakate dayalı gelecek vaat eden bir topluluk var. Bunların sinerji içerisine girmelerini sağlıyoruz. Pek çok alanda danışmanlık yapabilecek nitelikli bir grup yaratabilmek doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz."

Görülen o ki, ulusal AR-GE sürecinde yeni bir bilinç oluşturma aşamasına giriyoruz. Amacımız bunu toplumun bütün kesimlerine yaymak olmalı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar