2053’e giden yolda fırsatlar

Burak Tayiz
Burak Tayiz Yeşil Odak

Türkiye’nin küresel ekonomideki yeri­ni ve gelecekteki rolünü düşündüğü­müzde, bugün Türkiye, sürdürülebilir dö­nüşüm açısından önemli pazar potansiye­li taşıyor.

Avrupa’nın yanı başında üretim üssü olma avantajını yıllardır elinde tu­tan Türkiye’nin, ihracat hacmi 2023 yılın­da 255 milyar dolar gibi önemli bir rakama ulaştı. Üstelik elinde 15-34 yaş arası genç­lerden oluşan yaklaşık 26 milyon kişilik, dinamik bir iş gücü var. Bu da bir anlamda geleceğin fırsatlarına açık olmak demek. Peki, bu fırsatlar neler?

Isı pompaları ve güneş panelleri

Türkiye’nin 2053 yılına kadar 20 milyon ısı pompası kurması gerektiği tahmin edi­liyor. Tükettiği enerjinin beş katını ürete­bilen bu sistemler, binaları hem ısıtıp hem de soğutabiliyor. Dahası, eğer yeşil elekt­rikle beslenirse, sıfır emisyonla çalışabi­liyorlar. Enerji verimliliği açısından bakıl­dığında, bu sistemlerin maliyetinin 2030 yılına kadar geleneksel teknolojilere göre yüzde 8 daha düşük olacağı öngörülüyor.

Türkiye’nin evlerini bu teknolojilerle do­natmak için 400 milyon ila 1 milyar dolar arasında bir yatırıma ihtiyacı var. Güneş panelleri ise, Türkiye’nin enerji geleceğin­de önemli bir potansiyel olarak duruyor. Ülkenin enerji karışımındaki payı her yıl daha da büyürken asıl büyük resim 2053 senaryosunda karşımıza çıkıyor: Konut bi­nalarının yüzde 80’inin güneş enerjisiy­le çalışan çatı ve dış cephe kaplamalarıy­la donatılması gerekecek. Bu, sadece evle­ri değil, tüketim alışkanlıklarını da kökten değiştirecek bir dönüşüm demek.

Yeni nesil geri dönüşüm

Elektrikli araçlar (EV) sadece ulaşım sektörünü değil, pil geri dönüşüm sektö­rünü de büyük ölçüde değiştirmek üzere. Türkiye, ev pil geri dönüşümünde potan­siyel olarak 71 milyar dolar gibi devasa bir FAVÖK üretebilir. Neden mi? Çünkü 2053 yılına kadar Türkiye’nin ev pillerine olan talebi 100 (TWh) yükselecek. Geri dönüş­türülebilir bu pillerin içinde kobalt, lityum ve bakır gibi değerli metaller var.

Bu sade­ce çevre dostu bir adım değil, aynı zamanda ekonomik bir altın madeni. Ayrıca 2023 ve­rilerine göre, Türkiye’de geri dönüştürülen plastik atık miktarı yaklaşık 7,4 milyon ton. Ekonomik katkısı kayda değer. 2050 yılı­na kadar geri dönüşüm sektörünün küresel ölçekte 900 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşması bekleniyor.

Enerjinin yeni yüzü ve geleceğin para birimi

Dünyanın yedinci büyük çelik üreticisi olan Türkiye, geleneksel çeliğe kıyasla yüz­de 70 daha az sera gazı salınımı yapan ye­şil çeliği üretme kapasitesine sahip. 2053 yılına kadar demir-çelik sektörünün kar­bon ayak izini yüzde 85 oranında azaltabi­lir. Yeşil çelik, sadece çevre dostu değil, ay­nı zamanda kârlı bir yatırım. Ancak bunun için modern teknolojilere yatırım yapılma­sı gerekiyor.

Enerjinin yeni yüzü yeşil hid­rojen ise enerji dünyasında devrim yarat­maya aday. 2053 yılına kadar 3,6 milyon tonluk bir iç talep öngörülüyor. Bunun ger­çekleşmesi için 100 milyar dolarlık bir ya­tırım gerek ancak Türkiye’nin düşük mali­yetli yenilenebilir enerji kaynakları ve Av­rupa’ya olan yakınlığı, bu yatırımı daha da cazip hale getiriyor. Son olarak, geleceğin para birimi olarak anılan karbon piyasala­rı, Türkiye’nin sürdürülebilirlik konusun­daki ciddiyetini gösteren bir alan.

Gönül­lü karbon piyasalarında Türkiye, dünyanın beşinci büyük oyuncusu olma potansiyeli­ne sahip. 2030 yılına kadar bu piyasanın 1,3 milyar dolar gibi bir değere ulaşması bek­leniyor. Bu fırsatlarla Türkiye, sürdürüle­bilir ekonomik çözümleri hayata geçirerek küresel arenada güçlü bir konuma ulaşabi­lir. Peki ya bu fırsatları değerlendiremez­se? Dünya doğa ekonomisine doğru adım atarken Türkiye’nin bu değişime ayak uy­duramaması, uzun vadede küresel rekabet­te geri kalmasına, dahası bir potansiyel zi­yanına neden olur. Bu soru, önümüzdeki yıllarda şekillenecek olan enerji ve ekono­mi politikalarının ne kadar kritik olduğunu gösteriyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Doğa ekonomisi 11 Eylül 2024