2040'ta nasıl bir Türkiye?

Güventürk GÖRGÜLÜ
Güventürk GÖRGÜLÜ PAZARLAMA 3.0 [email protected]

Kırgızistan eski Cumhurbaşkanı Prof. Dr. Askar Akayev, Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi'nin (DEİK) konuğu olarak 18 Haziran'da İstanbul Bilgi Üniversitesi Santralistanbul Kampüsü'nde bir konuşma yaptı. 1990-2005 yılları arasında Kırgızistan Cumhurbaşkanlığı'nı üstlenen ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Kırgız halkı tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı unvanını taşıyan Akayev aynı zamanda Sovyetler Birliği döneminde yetişen, fizik ve matematik konularındaki çalışmalarıyla tanınan bir bilim adamı. Halen Moskova'da öğretim üyesi olarak ders veren, "Dünya dinamiklerinin matematik modellemesi ve sistem analizi" konularında çalışmalar yapan Prof. Akayev'in geleceğe yönelik tahminleri ve özellikle de Türkiye'yle ilgili saptamaları ilginç ipuçları taşıyordu.

İktisat dünyasında "Kondratieff dalgaları" veya "Kondratieff döngüleri" olarak adlandırılan teori çerçevesinde kurduğu modellemeyle ortaya çıkan gelecek öngörülerini anlatan Akayev, kapitalizmin 1800'lü yıllardan itibaren beşinci büyük döngüsünü tamamlamak üzere olduğunu ve yaklaşık 2018-2020 yıllarından itibaren altıncı büyük döngüye gireceğini söylüyor. Hemen ardından da altıncı büyük döngüde Türkiye'yi bekleyen büyük fırsatlar ve tehlikeler olduğuna dikkat çekiyor.

1938'de Stalin'in emriyle öldürülen ve "Uzun dönemli dalgalanmalar teorisi"ni ortaya atan Kondratief, 1790'lardan 1910'lara kadar kapitalist sistemdeki büyüme aşamalarını inceleyerek bu büyümenin 45-60 yıllık evreler halinde gerçekleştiğini tespit etmişti. Daha sonraki iktisatçılar tarafından "Kondratief dalgaları" veya "k dalgaları" adı verilen bu döngüler kendi içinde Refah, Durgunluk, Buhran ve Gelişme evrelerinden oluşuyor. Her bir dalganın ortaya çıkışı teknolojik yenilenme, keşifler, icatlar veya inovasyonlarla tetiklenirken dalgaların sonu da büyük doğal felaketler, politik sarsıntılar veya savaşlar gibi olaylarla hazırlanıyor.

Her döngünün başlangıcında bir takım inovasyonların hızlı bir şekilde yayılmasıyla büyüme sürecinin başladığına işaret eden Askar Akayev, her döngünün karakteristiğini belirleyen teknolojilere uygun altyapıya sahip ülkelerin bu döngü içinde hızlı bir büyüme gösterdiğini söylüyor. Örneğin dördüncü Kondratieff döngüsünün otomotiv, son dönemini yaşadığımız beşinci döngünün ise bilişim ve internet teknolojilerindeki gelişmelerin dinamikleriyle ortaya çıkması gibi Akayev, altıncı döngünün itici gücünün nanoteknoloji, biyoteknoloji ve network'e dayalı hizmetlerdeki yaygınlaşma olacağını belirtiyor.

1980'lerin başında başlayan beşinci Kondratief dalgasının tam depresyon veya buhran aşamasında bulunduğumuzu söyleyen Akayev, yaklaşık 2018-2020 yıllarından itibaren dünya kapitalist sisteminin altıncı Kondratief dalgasına gireceğini öngörüyor.

Türkiye'nin 1990'ların ortasından itibaren gerçekleştirdiği reformlarla finans sektöründe önemli bir büyüme kaydettiğini, ancak teknolojik altyapıda gerekli atılımları gerçekleştiremediğini anlatan Akayev, gelişmiş ülkelerin teknolojik altyapılarını karşılaştırdığında da çarpıcı sonuçlara varıyor. Akayev'in hesaplamalarına göre dünyada teknoloji lideri olan Japonya, son yıllarda yenilikçi (inovatif) altyapısını kaybediyor. Japonya ile birlikte bilişim teknolojilerinde lider olan Almanya, Finlandiya ve Kore gibi ülkelerin de teknolojik altyapılarında gerileme görülüyor. Buna karşılık teknolojik altyapısında küçük de olsa gelişme görülen tek kalkınmış ülke ise ABD olarak görünüyor.

Akayev'in yaptığı modellemeye göre Türkiye'nin teknolojik altyapısı bugünün gelişmiş ekonomilerin 1970'li yıllarda sahip olduğu düzeyde. Akayev, Türkiye'nin bu konuda altıncı döngünün dinamiklerine uygun, hızlı bir atılım gerçekleştirmesi gerektiğinin altını çizerek, bu başarılamadığı takdirde altıncı Kondratieff döngüsünün yaşanacağı önümüzdeki 50-60 yılın kaybedileceğine dikkat çekiyor.

Türkiye'nin genç nüfusu nedeniyle ciddi bir avantaja sahip olduğunu anlatan Kırgızistan eski Cumhurbaşkanı, halen dünyanın 17'nci büyük ekonomisine sahip olan Türkiye'nin nanoteknoloji ve biyoteknoloji gibi alanlardaki teknolojik-bilimsel altyapısını geliştirmesi durumunda 2040 yılında dünyanın ilk 15 ekonomisi arasına girebileceğini, aksi durumda 20. sıraya gerileyeceğini vurguluyor. Ancak bu yenilikçi (inovatif) açılımın buhran döneminin içinde; yani en geç 2017-2020 yılına kadar gerçekleştirilmesi gerekiyor.

Türkiye'nin büyüme odaklı bilim, sanayi, teknoloji, Ar-Ge ve insan gücü konularında etkin politikalar geliştirmekten uzak olduğunu ve şu ana kadar çok değerli yılların kaybedildiğini düşünüyorum. Bu nedenle rekabet gücü ve büyüme potansiyeli ile ilgili

anglo-amerikan ekolü dışından gelen bu ilginç saptamaları yeri gelmişken paylaşmak istedim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Orta vadeli temenniler 21 Eylül 2018