2025 Küresel riskleri: Tek faktör Trump mı?
Bu hafta dünya ekonomisinin 2025 yılına ilişkin oldukça önemli gelişmeler yaşanıyor. Şüphesiz bunların başında Trump’ın resmi olarak ikinci dönemi için koltuğa oturması gelmekte. Kendisi yemini ile ABD’nin beklenen kurtarıcısı olduğunun da altını çizerken ilk icraatları merak konusu.
Bir süredir yeni Trump döneminin küresel düzene etkileri gündemi meşgul ederken, zannederim daha yeni başlıyoruz demek yanlış olmayacaktır. MAGA (Make America Great Again) söylemi ile Trump’ın seçimlerde çoğunluğu alması tesadüf olmadı. Şimdi ise Elon Musk’ın MEGA (Make Europe Great Again) söylemi, Trump 2.0 döneminde Avrupa coğrafyasına sadece olası tarife artışları ile değil de, daha kapsamlı bir ekonomik ve siyasi sataşma olacağının olasılığını güçlü kılıyor.
Küresel Riskler Raporuna göre ekonomik göstergelerdeki bozulmadan daha öncelikli riskler kapıya dayanmış ve çözüm bekliyor...
Bu hafta gerçekleşen Davos zirvesi her yıl olduğu gibi 2025 yılına ilişkin beklentilerin daha keskin bir dil ile tartışılmasında öncü olacak. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) geçtiğimiz günlerde 2025 küresel risk beklentilerine yönelik raporunu yayınladı.
Bu raporlar her yıl Davos öncesi bu zirvede tartışılacak konu başlıkları hakkında da bazı öncü bilgiler içermekte. Aslında çoğumuz makroekonomik göstergelere yönelik gelecek beklentilerinin küresel piyasa algısı ve yatırımcı davranışına sıklıkla odaklanıyoruz. 2025 yılı için de yeniden belirginleşmesi beklenen enflasyonist etkiler ve MB’lerin faiz kararına etkileri en çok konuşulan konuların başında geliyor. Zira bu mevzular, mikro düzeyde de her sektörün kısa vadede çalışma sermayesi yönetimi ile orta ve uzun vadeli yatırım stratejilerini etkileyen en önemli göstergeler olarak yorumlanmakta.
Fakat bu makro göstergeler haricinde çevresel faktörler, jeopolitik risklerin devamı ve gelir adaletsizliği konuları sadece bir süredir daha fazla önem verilmeye başlanmış gizli küresel tehditleri de barındırıyor. Dünya Ekonomik Forumu 2025 küresel riskler raporu işte bu hak ettiği kadar konuşulmayan konuların aslında içinde bulunduğumuz bu yıl ve hatta daha uzun vadeler için de hayati önem taşıyacağının altını çizmiş.
Rapora göre içinde bulunduğumuz koşullarda yanlış bilgilendirme ve dezenformasyon, devlet temelli silahlı çatışma, aşırı hava olayları, toplumsal kutuplaşma, eşitsizlik gibi kavramlar; risk algısında alarm veren seviyelerde. Hatta raporun katılımcılarının daha uzun vadeler kapsamında çok daha kötümser olduğunu ve özellikle küresel kaynaklarda kıtlığa işaret ettikleri de ön plana çıkıyor.
Sürdürülebilirlik temelli kapsayıcı stratejiler ön plana çıkacak ...
Artık bir gösterge çok sayıda farklı göstergeden etkilenir halde. Hatta akademik olarak çalıştığımızda, çok sayıda farklı metrik arasında karşılıklı nedensellik ilişkisi bulgularına ulaşıyoruz. Yumurta-tavuk meselesi gibi. Dünya çok daha karmaşık bir düzene doğru giderken, strateji oluşturmak için de sadece ulusal dinamiklere ya da ekonomik göstergelere bakmak çok yetersiz.
Örneğin kıtlık, su, iklim krizi ve hava olaylarının önümüzdeki kısa vadede gıda enflasyonunu tetikleyici en önemli çevresel sorunlar olduğunun altını çizmek gerekir. Gıda fiyatları hem MB’lerin kontrol altına almaya çalıştığı küresel enflasyon görünümü içerisinde önemli bir yer tutuyor hem de gıda güvenliği riski de ön plana çıkıyor. Tüm bu gelişmeler, önümüzdeki kısa vadede sıfır karbon hedefine de paralel olarak, çevresel regülasyonların önemini arttırıyor. İşte küresel raporlar da tam olarak bunun önemine işaret ediyor.
Sürdürülebilir finans...
Bir süredir ekonomide yeşil dönüşüm konuları sektörel bazda inceleniyor. Mesela dış ticaret tarafında en büyük ihracat pazarımız olan AB pazarındaki payımızın yeşil dönüşüme endekslenmesi, üretimden dağıtıma kadar güncellemeleri gerekli kılıyor. Tüm bu riskler elbette finasın da sürdürülebilir olmasının altını çiziyor. Bu yeni gelen yıl içerisinde finansal piyasalar kapsamında yeşil tahvil, sosyal tahvil ve sürdürülebilir bankacılık kavramlarını daha çok konuşacağız/konuşmalıyız.