2025 bütçelerimize nasıl bir dünya ekonomisi koymalıyız?

Erkin ŞAHİNÖZ
Erkin ŞAHİNÖZ Erkin ŞAHİNÖZ [email protected]

2024 yılı oldukça zor geçiyor. Tür­kiye’de faaliyet gösteren firma­lar aynı anda gelmiş olan beş melanet ile boğuşuyor: talep eksikliği, yeteri kadar artmayan kur, işçilik maliyet­lerindeki ciddi artışlar, dayanılması güç faiz yükü ve tahsilat problemle­ri. Kendi pazarlarında önemli paya sahip olduğu için ölçek ekonomisin­den faydalanarak “sabit” maliyet ve giderlerini eritme şansı yüksek olan firmaların bile faaliyette (maliyet ve giderlerden sonraki ve faiz giderle­rinden önceki kar kalemi) zarar yaz­dığı bir dönemdeyiz.

Dolayısıyla 2025’e oldukça cid­di hasarlarla giriyoruz. Peki nasıl bir bütçe yapmalıyız? Ana senaryoda masamızda ne olmalı? Elbette bütçe­ler simülasyonlu olmalı ve gerçekleş­me ihtimali göreli düşük olan “siyah kuğu” senaryolarına göre de bütçeler yapılmalı. Lakin bugünkü yazımızda ana senaryo üzerine odaklanacağız.

Önce dünya ile başlayalım. Sahada birlikte çalıştığımız firmalarla esas aldığımız ana senaryoda dünya eko­nomisinin önümüzdeki iki yıllık sü­reçte güçlenerek büyümesini bekli­yoruz.

PMI verilerine öncelik verin

Dört büyüklerin (Euro Bölgesi – ABD – Çin – Orta Doğu) mevcut duru­munu analiz ederek ve tahminlerimi­zi paylaşarak başlayalım.

Bu arada bu yazı ile başlamak üze­re bu köşeden paylaşacağımız ana­liz yöntemlerini, verileri, göstergele­ri ve strateji oluşturma tekniklerini düzenli takip etmenizi ve uygula­maya almanızı öneriyorum. Yıllar­dır farklı sektörlerdeki, farklı ölçek­lerdeki yüzlerce kurumun strate­jik yönetim danışmanlığını yapan, erp-mrp sistemlerini kuran, maliyet muhsebelerini güçlendiren, net iş­letme sermayesi yönetimlerini iyi­leştiren, pazar analizlerini yapan, iş zekası raporlama sistemlerini ku­ran ve ilgili tüm başlıklardaki eği­timlerini veren Akademimizin de­neyimlerini ve sahip olduğu bilgi bi­rikimini de paylaşıyor olacağız.

Bu nedenle yazılarımın biraz da eğitim tadında olması için özen gös­tereceğim. Ekonomik aktvitedeki genel seyir söz konusu olduğunda PMI verilerine öncelik vermenizi tavsiye ederim.

Hem gerçek zamanlı olan hem de çok sayıdaki alt endeksiyle sahada­ki (yalın yönetim diliyle “gemba”) gelişmeleri birebir yansıtan PMI verilerinde eşik değer 50,0’nin üze­rindeki her değerin büyümeye al­tındaki her değerin de küçülmeye işaret ettiğini hatırlatalım. Burada­ki büyümeyi ve küçülmeyi tutarsal olarak değil miktarsal olarak oku­maya çalışın lütfen.

ABD Bileşik (hizmetler ve imalat bir arada) PMI Endeksi’nde Ekim verisini de gördük. Endeks Ekim ayında 54,1 olarak gerçekleşerek ABD ekonomisinde büyümenin de­vam ettiğine işaret etti. Ancak bu büyümenin hizmetler sektörü ön­cülüğünde gerçekleştiğini gözden kaçırmayalım. Hemen bitişikte­ki grafikte de görebileceğiniz üzere imalat sektörü halen daralma böl­gesinde bulunuyor. Ancak firmala­rın mevcut yeni siparişleri göz önü­ne alınarak üretilen tahminler 2025 yılında imalat sektörünün de büyü­meye geçeceğine işaret ediyor. 2025 yılında ABD ekonomisinde büyüme bekliyoruz (ikinci Trump dönemi analizlerimizi daha sonraki yazıla­rımızda paylaşacağız).

ABD’de enflasyonun (Fed’in özel önem verdiği PCE enflasyonu biti­şikteki grafikte) gerilemesi Fed’in elini rahatlattı ve faizlerde indirim dönemi başladı. Önemli olan han­gi toplantıda indirip indirmeyece­ği, toplantılarda 0,25 puan mı yoksa 0,50 puan mı indirip indirmeyeceği değil. Önemli olan Aralık toplantı­sında pas geçer mi ya da geçmez mi de değil. Burada yıllara yayılacak bir faiz indirim dönemini konuşuyo­ruz (bitişikteki “dot plot” grafiğin­de Fed üyelerinin sunduğu indirim planı görülüyor, mavi noktaların bu­lunduğu seviyelere odaklanabilir­siniz). Bu her şeyden daha önemli. Önümüzdeki yıllarda Fed’in ekono­mik aktivite ve piyasaları destekle­yen tarafta olacağını söyleyelim.

4 büyük bölgede büyüme devam edecek

Türkiye’nin ihracatında çok önemli bir paya sahip olan Euro Böl­gesi kıpırdanmaya başladı. Hem hizmetler hem de imalat sektörle­rini kapsayan Bileşik PMI Ekim’de büyüme bölgesine (50,0 değeri ile) yaklaştı. İmalat sektörü halen zayıf seyrediyor ve daralma bölgesinde bulunuyor. Ancak bankacılık ve re­el sektöre yönelik izlediğimiz öncü göstergelerin çoğunluğu önümüz­deki aylarda imalat sektörünün de büyüme bölgesine merhaba diyece­ğine işaret ediyor. 2025 yılına yöne­lik olarak Euro Bölgesi için de büyü­me işareti koyuyoruz (imalat sektö­rünü de kapsayacak şekilde).

2025 yılının en önemli gelişmele­rinden biri Çin ekonomisinde ima­lat sektörünün yeniden canlanması olacak. Bunun emtia piyasaları üze­rindeki etkisini hissedeceğiz (yuka­rı yönlü fiyat baskısı). Orta Doğu ise 2025 yılında küresel ekonominin en hızlı büyüyen bölgesi olmaya de­vam edecek. Orta Doğu’daki jeopo­litik riskler nedeniyle son dönemde hız kesmekle birlikte güçlü düzey­de büyüme kaydeden Birleşik Arap Emirlikleri’nde petrol dışı ekono­mik aktivitenin önümüzdeki aylar­da hızlanmasını bekliyoruz.

Özetle genel beklentimiz dört bü­yük bölgede de büyümenin devam edeceği yönünde. 2025 yılı firma­larımız açısından iyi bir ihracat po­tansiyeli sunuyor olacak.

Borsa endekslerinin aşırıya kaçıp kaçmadığına endekslerin düzeyine bakılarak karar verilemez. Göreli­lik ilkesine göre hareket etmeliyiz. Konut alırken konut fiyatının ko­nutun yıllık kira getirisine oranına bakarak pahalı olup olmadığına ka­rar veriyorsak borsa endekslerin­de de şirketlerin piyasa değerini net dönem karına oranlamalıyız (var­lık değeri / yıllık getiri oranı olarak değerlendirin). Bitişikte, küresel piyasaların ana aktörü S&P500 en­deksinin piyasa değeri/net dönem karı çarpanı görülüyor.

Küresel piyasaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Uzun dönemli bir grafik hazırla­dık, çarpanın 1880’lerden bu yana eğilimini görüyorsunuz. Buna gö­re S&P500 endeksindeki ortalama bir şirket karının yaklaşık 37 katın­dan işlem görüyor. Seri ortalaması­nın 17, medyanının da 16 olduğunu göz önüne alırsak endekslerin paha­lılık anlamında aşırıya kaçmaya baş­ladığını söyleyebiliriz. Buna ragmen, Fed’in faiz indirimlerine başlayaca­ğı ve ekonomik aktivitenin büyüme yönünde ilerleyeceği bir dönemde borsalarda büyük bir çöküntü bekle­meyiz. Küresel borsa endekslerinde zaman zaman sert düzeltme hareket­leri yaşanmasını beklemekle birlikte yönün halen “mutedil” bir şekilde de olsa yukarı yönde olacağını tahmin ediyoruz (en azından önümüzdeki 5-6 aylık dönem için bunu söyleye­biliriz). Bu bağlamda S&P500 6.200 bandına doğru hareket edebilir.

Küresel sermayedeki paranın yö­nünü gösteren korku endeksinin eşik değer 30,0’un altında olması piyasa­ları destekliyor ve destekleyecektir.

Üstelik korku endeksinin bitişik­teki grafikte gördüğünüz vadeli pi­yasa fiyatları piyasalarda kalıcı bir bozulma beklentisinin olmadığına işaret ediyor.

Son söz: Mükemmelliğe eklene­cek bir şey kalmadığında değil, çıka­rılacak bir şey kalmadığında ulaşır­sın. - Antoine de Saint-Exupery.

Uzun bir süredir Türkiye’de kurun yükseldiğini ancak Türk lirasının reel olarak değer kazandığını (yazım hatası yok-yıl başından beri enflasyon yüzde 39,7 olurken dolar kurundaki yükseliş yüzde 15,4 oldu) görüyoruz.

Yabancı yatırımcının Türkiye risk algısındaki eğilimler (CDS), yurt içi yerleşiklerin tasarruf tarafındaki para birimi tercihlerindeki eğilim (döviz mevduat hesapları) ve küresel piyasalardaki genel tablo kurun yükselmeye devam edeceğine bu yükselişin enflasyona parallel olabileceğine işaret ediyor. Bu bağlamda TÜFE enflasyonunun 2025 yılını yüzde 28-29 bandında dolar kurunun da 45-46 bandında bitirmesini öngrüyoruz (2025 bütçesi için esas aldığımız ana senaryo değerleri – takdir edersiniz ki zaman geçtikçe yeni bilgiler ışığında revize ederek ilerleyeceğiz).

Türkiye ekonomisi

Türkiye alım gücündeki düşüklük ve faiz hadlerindeki yükseklik nedeniyle çok zor bir dönemden geçiyor. Bitişikteki PMI endeksinde de görüldüğü gibi ekonomik aktivite Eylül ayında yılın dibini gördü. Ekim ayında Eylül’e göre bir miktar toparlanma olsa da belirgin bir daralma yaşanıyor. Tahmin PMI verileri hızlı bir toparlanmaya işaret etse de iç talebin toparlanmasının 2025 yılının ikinci çeyreğinde başlamasını bekliyoruz.

Ancak dış talebin giderek güçlenmesini beklediğimiz iki yıllık bir sürecin içerisindeyiz. Türkiye ekonomisine yönelik detaylı beklentilerimizi göstergeler ışığında daha sonraki yazılarımızda paylaşacağız. Lakin ekonomik aktivite açısından 2025’in 2024’e kıyasla daha iyi olacağını söyleyebiliriz. Bütçelerimize daralacak bir Türkiye değil, büyüyecek bir Türkiye’yi koyabiliriz.