2024'ün ikinci yarısında fırsatlar ve zorluklar var

İbrahim SELÇUK
İbrahim SELÇUK DOĞAL ZEKA ibrahim.selcuk@dunya.com

Değerli okurlarımız,

2024'ün ilk yarısı, Türki­ye ekonomisi için zorlu bir dö­nem oldu. Döviz kurlarındaki dalgalanmalar, yüksek enflas­yon ve faiz oranlarındaki belir­sizlikler, ekonomik ortamı kar­maşık hale getirdi. Şimdi, yılın ikinci yarısına girerken, eko­nominin geleceğini derinleme­sine incelemek ve olası senar­yoları değerlendirmek önem kazanıyor. Bu yazıda, çeşitli ekonomik göstergeleri analiz ederek 2024'ün ikinci yarısın­da Türkiye ekonomisini nelerin beklediğini irdeleyeceğiz.

Enflasyon: Düşüş trendi ve zorluklar

2024'ün ilk yarısında enf­lasyon oranları yüzde 40'lara yaklaştı. Merkez Bankası'nın sıkı para politikaları ve karar­lı duruşu sayesinde, yılın ikin­ci yarısında enflasyonun yüz­de 30-35 aralığına gerilemesi öngörülüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve bağımsız araştırma kuruluşlarının ve­rileri, enflasyonla mücadelede umut verici sinyaller gösteri­yor. Ancak, bu düşüşün kalıcı olması için yapısal reformların hayata geçirilmesi kritik önem taşıyor. Özellikle gıda enflasyo­nuyla mücadele, tarım politi­kalarının gözden geçirilmesini ve tedarik zincirlerinin iyileş­tirilmesini gerektiriyor.

Döviz kurları ve dış ticaret: Yeni pazarlar

Dolar/TL kuru, yılın ilk ya­rısında büyük oynaklık göster­di. Yılın ikinci yarısında kurun 30 TL civarında dengelenme­si bekleniyor. Bu durum, ihra­catçılar için önemli fırsatlar ya­ratabilir. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, ihracatta yüzde 10-12 oranında bir artış öngörülüyor.

Sürdürülebilirlik ve sektörel dönüşüm

OECD ve Moody's gibi ulus­lararası kuruluşlar, Türkiye ekonomisinin 2024'ün ikinci yarısında yüzde 4-5 oranında büyüme kaydedeceğini öngörü­yor. Ancak bu büyümenin sür­dürülebilir olması için sektörel dönüşüm ve yapısal reformlar şart. Özellikle dijital ekonomi, yeşil teknolojiler ve inovasyon odaklı sektörlere yapılacak ya­tırımlar, ekonomik büyümenin itici gücü olabilir. Ar-Ge harca­malarının artırılması ve üni­versite-sanayi işbirliğinin güç­lendirilmesi, katma değerli üre­timi destekleyebilir.

İstihdam: Yeni nesil iş gücü ve beceri dönüşümü

Yılın ilk yarısında yüzde 12 seviyelerinde seyreden işsizlik oranının, ikinci yarıda yüzde 10- 11 aralığına düşmesi bekleniyor. Ancak işsizlikle mücadele, sa­dece sayısal hedeflerle sınırlı kalmamalı. Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) ve sektör temsilcileri­nin görüşleri, işgücü piyasası­nın dönüşümüne işaret ediyor.

Geleceğin mesleklerine yö­nelik eğitim programları, yapay zekâ ve otomasyon çağına uyum sağlayacak beceri setlerinin ge­liştirilmesi kritik önem ta­şıyor. Uzaktan çalışma mo­dellerinin yaygınlaşması, esnek istihdam politikaları­nı gündeme getiriyor. Ayrıca, kadınların ve gençlerin işgücü­ne katılımını artıracak politika­lar, ekonomik kalkınmanın sür­dürülebilirliği açısından hayati.

Enerji ve sürdürülebilirlik: Yeşil dönüşüm

Enerji fiyatlarındaki dalga­lanmalar, Türkiye ekonomi­si için önemli bir risk faktörü olmaya devam ediyor. Ancak Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba­kanlığı'nın yenilenebilir ener­ji yatırımlarına verdiği önem, umut verici. 2024'ün ikinci ya­rısında güneş ve rüzgar enerjisi projelerine yapılan yatırımların artması bekleniyor.

Yeşil hidrojen, enerji depola­ma teknolojileri ve akıllı şebe­ke sistemleri gibi alanlarda ya­pılacak yatırımlar, Türkiye'nin enerji bağımsızlığını güçlendi­rebilir. Ayrıca, enerji verimliliği projelerinin yaygınlaştırılması ve karbon emisyonlarının azal­tılması, uluslararası ticaret an­laşmalarında Türkiye'ye avan­taj sağlayabilir.

Finans sektörü: Dijitalleşme ve finansal kapsayıcılık

Bankacılık sektörünün dijital dönüşümü, 2024'ün ikinci ya­rısında da hız kazanacak. Fin­tech şirketlerinin yaygınlaşma­sı, finansal hizmetlere erişimi kolaylaştırırken, siber güven­lik yatırımları da önem kazana­cak. Kripto varlıklar ve blokzin­cir teknolojisinin regülasyonu konusundaki gelişmeler, finans sektörünün geleceğini şekillen­direbilir.

Finansal kapsayıcılığı ar­tırmaya yönelik politikalar, özellikle KOBİ'lerin ve kırsal kesimdeki girişimcilerin fi­nansmana erişimini kolaylaş­tırabilir. Yeşil finans ve sürdü­rülebilir yatırım araçlarının çeşitlendirilmesi, hem ekono­mik büyümeyi destekleyebilir hem de çevresel sürdürülebi­lirliğe katkı sağlayabilir.

Sonuç: Fırsatları değerlendirmek, riskleri yönetmek

Sevgili okurlar, 2024'ün ikin­ci yarısı Türkiye ekonomisi için hem fırsatlar hem de zorluklar barındırıyor. Enflasyonla mü­cadele, döviz kurlarının istik­rara kavuşması, sürdürülebilir büyümenin sağlanması ve iş­sizliğin azaltılması gibi konular, öncelikli gündem maddeleri ol­maya devam edecek.

Yapısal reformların hayata geçirilmesi, dijital ve yeşil dö­nüşümün hızlandırılması, ve uluslararası yatırımcı güveni­nin artırılması, ekonomik to­parlanmayı güçlendirebilir. An­cak küresel ekonomideki be­lirsizlikler, jeopolitik riskler ve iklim değişikliğinin etkileri, dikkatle izlenmesi gereken fak­törler olarak öne çıkıyor.

Unutmayalım ki, ekonomik başarı yalnızca hükümet poli­tikalarıyla değil, tüm paydaş­ların ortak çabasıyla mümkün olacaktır. İş dünyası, akademi, sivil toplum kuruluşları ve va­tandaşların aktif katılımı, sür­dürülebilir ve kapsayıcı bir eko­nomik modelin inşasında kri­tik rol oynayacak. Türkiye'nin potansiyelini gerçekleştirme­si, yenilikçi fikirlere açık olma­sı ve küresel değer zincirlerin­deki konumunu güçlendirme­siyle mümkün olacaktır. Zorlu ama umut vaat eden bu dönem­de, hep birlikte çalışarak ve da­yanışma içinde hareket ederek, Türkiye ekonomisini daha güç­lü, adil ve sürdürülebilir bir ya­pıya kavuşturabiliriz. Sağlıklı, müreffeh ve herkes için fırsat sunan bir ekonomi dileğiyle…

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar