2024’te ihracatta bizi ne bekliyor?
Türkiye’nin 2023 yılı ihracatı 255,8 milyar dolar olarak açıklandı. Bir önceki yıla göre 0.6’lık yani 1,5 milyar dolarlık bir artış sağlandı. 2016 ve pandeminin etkisinin gösterdiği 2020 yılını saymazsak son 10 yılın en düşük artışı 2023 yılında gerçekleşti. Sonuç bir sürpriz değil.
Küresel ticarette yaşanan daralma, Avrupa pazarındaki durgunluk ve Çin ile Uzak Asya ülkelerinin rekabet gücünün yeniden artması, 6 Şubat depremi ve üretici maliyetlerindeki artışların da etkisiyle senenin başında 267 milyar dolar olarak belirlenen 2023 hedefi daha sonra revize edilerek 255 milyar olarak belirlenmişti. 2024 yılı için belirlenen hedef 1 yıl rötarlı olarak yine 267 milyar dolar oldu. Önce 2023’ü hatırlayarak 2024 yılı beklentisinin ne kadar gerçekçi olduğuna bakalım.
Satan değil, sipariş alan ülkeyiz
İhracatta son 10 yılda en büyük sıçramayı 2020-2021 yıllarında yaşadık. Pandemi etkisiyle kapanan dünyada ihracat da nasibini aldı ve yıllık 180 milyar dolardan 169 milyar dolara geriledi. İhracatçılarımız kısa sürede toparlanarak Çin’in tam manada kapanmasıyla Avrupa’nın tedarik merkezine dönüştük. Adeta sipariş yağdı o dönem.
Sonuç olarak 2021 sonuna gelindiğinde bir önceki yıla göre ihracatı 55 milyar dolar artarak 225 milyar dolara yükseldi. 2022 yılına gelindiğinde de artış hızı kesilmesine rağmen ihracat yaklaşık 30 milyar dolar artarak 254 milyara yükseldi. Pandeminin etkisi azalıp, Çin ve Uzak Doğu ülkeleri yeniden oyuna dahil olunca gerçeklerimize döndük. Ticaretten payını artıramayan, kilo değeri değişmeyen ve temel olarak sadece sipariş karşılayan ihracat politikamız devam etti.
Uzak ülkeler stratejisi pas geçti
Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin 2022 yılında hazırladığı uzak ülkeler stratejisi ilk yılında etkisiz kaldı. 2022 ile 2023 yılları karşılaştırmalı bakıldığında Kuzey Amerika’ya ihracat 1 milyar dolar yani yüzde 5 artarak 18,3 milyar dolardan 19,3 milyar dolara yükseldi. Güney Amerika’ya ihracat ise 2,7 milyar dolardan 2,8 milyar dolara çıktı. Yani yüzde 1 kadar artış sağlandı.
Strateji planında yüksek hedef beklenen Orta Amerika’da ise yüzde 24’lük bir düşüşle ihracat 3,3 milyar dolardan 2,5 milyar dolara geriledi. Sahra Altı Afrika’da ise kayıp yüzde 17 olarak gerçekleşerek ihracat 9,5 milyar dolardan 7,8 milyar dolara düştü. 2022 yılında 14,1 milyar dolar ihracat yaptığımız Orta Asya ve Uzak Doğu pazarında geçtiğimiz yılı yüzde 11 kayıpla 16,5 milyar dolarla kapattık.
Avustralya ve Yeni Zelanda’ya ise ihracat değişmedi ve 1 milyar dolarda kaldı. Dünya gelenine bakıldığında 2023 yılında 113 ülkeye ihracat artarken 120 ülkede 2022’in gerisinde kaldı. İhracatta hedef koyarken elbette olası pozitif etkilerin baz değeri kadar olumsuz etkenlerin de bir baz değeri hesaba katılıyor. Ancak maalesef hesaba katılmayan en büyük baz değer geleneksel yap-boz stratejimiz.
500 milyar dolar ihracat hedefi konuşurken, dünya ticaretinin olası büyüme oranı ve payımızın artışı olumlu baz etkisi hanesine eklendi. Bu etkiyi artırmak için de 2015 yılından sonra İran, Dubai, Amerika başta olmak üzere ticaret merkezlerinin kurulması kararlaştırıldı ve uygulamaya geçildi. Ancak kısa süre sonra önce Tahran, ardından New York ve Dubai ticaret merkezleri kapatıldı.
Sektörler ilgi göstermedi, yanlış fizibilite ve etki hesapları yüzünden büyük umutlar bağlanan merkezler işlevsiz kaldı. Hedefler küçüldü ancak stratejiler arttı. Tanıtım fonları kuruldu, çok geçmeden yeniden kapatıldı. Teşvik sistemleri ve fuar politikaları sürekli değişti. 2020 yılından sonra kadın ve genç ihracatçıların etkisini artırmak ve farkındalık oluşturmak için TİM Kadın Konseyi ve Genç TİM kuruldu.
Yurtdışına seferlere çıkıldı ancak 2 yıl geçmeden Kadın Konseyi ve Genç TİM sessiz sedasız kapatıldı. Yine marka bilincini geliştirmek ve markalı ihracatı teşvik etmek için kurulan Marka Konseyi çalışmaları sonlandırıldı. Türkiye’nin sürdürülebilir döviz geliri açısından en önemli kalesi durumundaki ihracatın gelişimi konusunda ihracatçılar sürdürülebilir olamadı.
Hedef için reçete belli
2024 yılı için 267 milyar dolar hedefi genel trend içinde ulaşılabilir görünüyor. Bölgesel gerginliklerin sona ermesi, Avrupa’da daralmanın daha ılımlı seyretmesi ve bir miktar parasal genişleme ile ihracat yüzde 5’lik doğal artış oranını yakalayabilir. Bunun yanında doların TL karşısında değer kazanmasıyla ihracat bir miktar daha artar. Ancak Türkiye’nin ihtiyacı olan yükseliş bunlarla sınırlı kalmamalı.
Markalı ihracat, katma değer, sürdürülebilir stratejiler hayata geçmediği sürece dünya ticaretinde rekabet gücümüzü koruyamayız. Üretim, ölçek ve kaliteli finansman imkanları geliştirilmeli, istihdam sorunlarına kalıcı çözüm üretecek adımlar atılmalı. Aksi takdirde ihracatta hedef tutturmak için yeni bir pandemiyi beklememiz gerekiyor.