2024’e girerken . . .
Zor bir yılı geride bıraktık. Hem bizde hem de küresel piyasalarda önemli haberler gündeme taşındı. Yılın ilk çeyreğinde ABD’den gelen banka iflasları gözleri bu sektöre çevirdi. Yükselen faizler ve riskli krediler portföyü, iyi bilinen bankaların finansal kırılganlıklarının artmasına yol açtı. ABD’de teknoloji alanındaki girişimcilere destek veren ABD’nin büyük bankalarından Silicon Valley Bank (SVB) ve sonrasında genellikle kriptopara borsalarına fon temini yapmakla bilinen Signature Bank de kripto piyasalardaki düşüşler nedenli iflasını açıkladı. Bunu büyük müşteriler ile çalışan First Republic Bank takip etti. Şüphesiz en fazla gündem oluşturan İsviçre’nin dev bankalarından Credit Suisse haberleri oldu. Tüm bu gelişmeler, bankacılık sektöründen özellikle riskli kredilere ilişkin regülasyonların gözden geçirilme zorunluluğunun yeniden konuşulmaya başladığı bir dönemi beraberinde getirdi. Küresel piyasalarda FED politikaları yakından takip edildi. FED faiz artışına başladığı Mart 2022’den itibaren 11 faiz artış kararı ile faizleri 525 baz puan arttırdı. Son üç toplantıda değişikliğe gitmeyerek yüzde 5.25-5.50 aralığında tuttu. FED toplantı tutanakları yaklaşık yüzde 9’lardan yüzde 3’ler seviyesine çekilen enflasyonun faiz artışında sona gelindiğine işaret etse de, yüzde 2’lik enflasyon hedefinin halen uzağında duran ABD ekonomisinin faizde yumuşak iniş için ilk çeyreği gözleyeceği yönünde beklentimi belirtmek isterim. Benzer şekilde henüz enflasyon hedeflerinin gerisinde olmasına karşın, AB Merkez Bankası için de 2024 faizlerde indirime gideceği bir dönem olacak. Şartlar böyleyken yatırımcının yönünün yeniden riskli varlıklara döneceği beklenebilir.
Türkiye ise 2023 yılının en zor dönemini şubat ayında yaşadı. Deprem felaketi ile yaşanan can kayıplarının üzüntüsü bir müddet hepimiz için herşeye ara verdiğimiz bir dönemi beraberinde getirdi. Bir yandan depremin yaraları sarılmaya çalışılırken, bir yandan seçim hazırlıkları devam etti. Mayıs ayında Türkiye 2 turlu seçimi geride bıraktı. İktidar partisi yola devam dedi. Elbette bir süredir konuşulan liyakat tartışmalarına kayıtsız kalmadı ve ekonomi yönetimde önemli bir değişikliğe gitti. Mehmet Şimşek ve Hafize Gaye Erkan’lı dönem, haziran ayı itibarıyla başlamış oldu. Düşük faiz ortamı son buldu. Yeni ekonomi yönetimi hızla hem faiz artışına gitti hem de yabancı fonların Türkiye’ye girişine çalışmaya başladı. Haziran ayında görevi devraldıklarında politika faizi yüzde 8.5 ve dolar kuru 20’li seviyelerdeydi. Son 7 ayda toplam 34 puanlık faiz artışına gidildi. Aralık ayında gerçekleşen son toplantı ile yüzde 42.5’e yükseltilmiş bir faiz oranı ve 29 seviyelerinde seyreden dolar kuru gözlenmekte. Enflasyon faiz artışları ile kontrol altına almaya çalışılsa da, dövizin ateşini düşürmeden enflasyonda hızlı yol alınamayacağı kesin. PPK’nın son toplantı notları faiz artışlarında artık sona gelindiğini işaret etmekte. Genel beklenti yüzde 45’e çıkarılmış bir politika faizi ile beraber yerel seçimlere girilmesi yönünde. Seçimler sonrasında Türkiye’nin 5 yıllık CDS’leri de yaklaşık 670’li seviyelerden 270’li seviyelere geriledi. Sonuçları biraz yavaş göreceğiz ama 2024 yılında yabancı yatırımcının ilgisini çekecek bir dönemin geri gelmesi beklenebilir. Bakan Mehmet Şimşek altını çizerek peşinde olduğunun portföy yatırımından ziyade doğrudan yabancı yatırım olduğunu vurguluyor. Uzun süreli kalıcı büyüme ve istihdam olanağı için bu gerçekten önemli. Öte yandan bu koşulların sağlanması, bir ekonomide finansal altyapı, iş yapabilirlik, hukuksal düzen gibi çok sayıda parametrenin şeffaf olarak uygulanmasına da bağlı. Bu konuda Türkiye’nin notu henüz düşükte. Türkiye hem coğrafi hem de ticari olarak potansiyeli yüksek bir ülke. Bu topraklarda doğduğumuz için şanslıyız. Sanayide, ticarette, eğitimde, sanatta, sporda çokça alanda parlayan yıllarımız olsun. 2024’te ne kadarı gerçekleşir göreceğiz. Tüm okurlara sağlıklı bir yeni yıl dilerim.