2024 yılında para politikası
Geçen haftanın özeti ile yazımıza başlayalım. 2024 yılında küresel ekonomi yavaşlarken Avrupa Birliği gibi önemli ticaret ortaklarımızda yavaşlamanın daha fazla hissedileceğini öngörüyoruz. Yıl ortasından itibaren gelişmiş ülkelerde faiz indirimleri gündeme gelecek.
Düşen küresel faiz ortamında uluslararası sermaye hareketlerinin artmasını bekliyoruz. Fakat bu sermaye hareketliliğinin seçici olacağını, makroekonomik dengeleri sağlıklı, çağdaş kurumları olan ülkeleri tercih edeceğini tahmin etmek zor değil.
Diğer taraftan, jeopolitik riskler son yıllarda giderek artıyor. ABDÇin gerginliği, Ortadoğu’da yaşanan üzücü gelişmeler ve Rusya-Ukrayna savaşı küresel ekonomik büyüme önünde ciddi engeller oluşturuyor. Tüm bu gelişmeleri bir araya getirdiğimizde küresel gelişmelerin Türkiye’nin ekonomik dengelenme sürecini desteklemekten uzak olduğunu düşünüyoruz.
Bu cümlemiz Türkiye’nin önümüzdeki dönemde sermaye çekemeyeceği anlamına gelmiyor. Daha ziyade, sermaye çekebilmesi için doğru adımları atması gerektiğine işaret ediyor. TCMB her yıl oluğu gibi yıl bitmeden “2024 Para Politikası” metnini yayınladı. Bu metin TCMB’nin 2024 yılında izleyeceği yol haritasını özetlemesi açısından önemli. Bu yıl özelinde ise faiz artışı sürecinin sonuna yaklaştığımız bir ortamda Türk lirası ve döviz likiditesi yönetiminin nasıl sürdürüleceğinin açıklanacak olması önemliydi.
Bu konuda metinde çok net bir açıklama olmasa da Ek3’te açıklanan para ve likidite politikası araçları tablosu bize bazı ip uçları veriyor. Mevcut durumda esasen bankalar TCMB’den net borçlanıcı durumundalar. TCMB bu likiditeyi daha ziyade SWAP kanalı ile sağlıyor bankalara. 22 Aralık 2023 itibariyle TCMB’nin SWAP yolu ile sağladığı TL likidite miktarı 1.5 trilyon TL seviyesinde bulunuyordu. Açık piyasa işlemleri tarafında ise TCMB bankalardan 229 milyar TL borçlanan durumundaydı.
Bir başka deyişle, TCMB SWAP kanalı ile bankalara borç verirken açık piyasa işlemleri tarafında borç alıyor. Piyasadaki fazla likiditeyi daha uzun vadeli çekmenin araçları ise TL Depo Alım İhaleleri ve likidite senedi ihracı. Her iki enstrümanın vadesi en fazla 91 güne kadar ve bu enstrümanlar TCMB yönetimi tarafından gerekli görüldüğü zamanlarda kullanılabiliyor.
TCMB halihazırda depo alım ihalelerine başladı. TCMB depo alım ihaleleri ile piyasadan borçlanacağı miktarı ilan ediyor ve kabul edilen tekliflere bağlı faiz ödemeleri yapıyor. 3 Ocak 2024 ihalesinde 60 milyar TL’lik ihale açılmış ve buna karşılık bankalardan 163 milyar TL’lik teklif gelmiş.
TCMB 60 milyarlık teklifi karşılarken en yüksek faiz 41.88, en düşük faiz 41.77 olarak gerçekleşmiş. Bilindiği gibi TCMB’nin rezerv biriktirme politikası ve KKM ödemeleri nedeniyle piyasaya sağladığı likidite miktarı artıyor ve önümüzdeki dönemde bu operasyonlar devam edecek. Bu bağlamda, piyasada TL likiditenin artması ihtimali yüksek. Artan likidite para politikasının etkilerini sınırlandırdığı için fazla likiditeyi sterilize etmek önemli.
Yukarıda bahsettiğimiz depo ihaleleri araçlardan birisi. Fakat bizce TCMB’nin sadece depo ihaleleri ile değil likidite senedi ihracı yoluyla da piyasadan likidite çekmeye ihtimali var. Piyasadaki TL likiditesinin azalması için bir diğer olasılık da SWAP miktarının azalması. Fakat SWAP miktarının azalmasının rezervleri azaltıcı etkisi var. Bu nedenle TCMB’nin en azından kısa vadede SWAP miktarını azaltmayı tercih edeceğini düşünmüyoruz.
Bir diğer alternatif ise döviz tevdiat hesaplarının azalması. Döviz tevdiat hesaplarının TL’ye dönüşmesi durumuna bankaların TCMB ile SWAP yapma imkânı azalacağından bankaların TL likidite ihtiyacı artacak. Temel soru döviz tevdiat hesaplarında önümüzdeki dönemde bir çözülme olur mu? Bu noktada yine ekonomi politikalarına ve TL’ye güven konusu karşımıza çıkıyor. Güven sorununu ortadan kaldıracak adımları attığımızda önümüzdeki bazı problemler kendiliğinden azalacak ya da ortadan kalkacak. Günün sonunda enflasyonu düşürme ve makroekonomik dengelenmenin maliyeti düşecek.