2023’ün son yazısı: Fed ve ECB’ye ilişkin beklentiler
2023 yılında merkez bankaları yine çok konuşuldu. Merkez bankaları ve kararlarının çok göz önünde olması sürpriz değil. Çünkü verdikleri kararlar tüketimden üretime, yatırıma ve kamu maliyesi politikalarına kadar ekonomide tüm karar mekanizmalarını etkiliyor. Bu hafta gelişmiş ülke merkez bankalarının gelecek dönem olası politikalarını tartışacağız. Yılın ilk haftasını da TCMB’ye ayırmayı planlıyoruz.
ABD ve AB merkez bankaları pandemi sırasında uygulanan genişlemeci politikaların yarattığı enflasyon sarmalından kurtulmaya çalışıyorlar. Talep enflasyonuna ek olarak arz kısıntılarının yarattığı enflasyonist etkileri de göz ardı etmemek lazım. Geldiğimiz noktada hem ABD Merkez Bankası Fed’in hem de AB merkez bankası ECB’nin enflasyonla mücadele konusunda önemli bir yol kat ettiği söyleyebilir. Fakat bundan sonraki dönem her iki merkez bankası açısından da daha zorlu geçecek. ABD’de para politikası sıkılaşmasına rağmen tüketim harcamalarının güçlü seyrettiğini, imalat sanayiinde küresel yavaşlamaya paralel olarak yavaşlama görüldüğünü fakat hizmetler sektörünün parasal sıkılaşmadan fazla etkilenmediğini görüyoruz. Türkiye’nin bir numaralı ticaret ortağı Almanya’da imalat sanayiindeki daralma ABD’ye göre daha yüksek. Hizmetler sektörü aktivitesi ise ABD kadar canlı olmasa da imalat sanayiine göre daha iyi durumda. Hizmet ve sanayi aktivitelerindeki simetrik olmayan aktivite merkez bankalarının işini zorlaştırıyor.
Diğer taraftan, pandemi döneminde artan tasarruf oranları ekonomilerde tüketimin canlı kalmasını sağlıyor. Bu da merkez bankalarının uyguladığı politikaların ekonomik aktivite üzerindeki sıkılaştırıcı etkisini azaltıyor.
Bu durumu şöyle açıklamak mümkün: Tüketiciler geçmiş dönem tüketim alışkanlıklarını devam ettirmek isterler. Bir başka deyişle, geçmiş dönem tüketim sepetlerinde bulunan ürünleri mümkün olduğu kadar aynı miktarda tüketme eğilimindedirler. Enflasyonist ortamlarda reel geliri düşen tüketiciler aynı tüketim seviyesini koruyabilmek için borçlanabilirler, taksitli alışveriş imkanlarını kullanmak isteyebilirler ya da mevcut tasarruflarını azaltırlar. Tüketim eğilimindeki bu atalet yapısı ülkeden ülkeye ve dönemden döneme değişebilir. Yapılan akademik çalışmalar ABD’de tüketim ataletinin AB ülkelerine göre daha yüksek olduğunu gösteriyor. Bu durum bir yandan Fed’in ekonomiyi yavaşlatmak için uygulaması gereken faiz oranını ve para politikasının sıkı kalması gereken dönemi uzatırken diğer taraftan sıkılaşmanın ani bir duruşa neden olma ihtimalini azaltıyor. Bu dinamiklere bir de ABD’nin Çin ile giriştiği ticaret savaşlarının sonuçlarını eklemek gerekir. Çin ile olan rekabetin artması nedeniyle “Biden-Harris yeniden endüstrileşme ve hayati tedarik zincirlerinin güvenliğinin sağlanması” politikası uygulanmaya başladı. Bu amaçla milyarlarca dolarlık harcamayı göze almış durumda ABD yönetimi. Böyle bir yapısal dönüşümün iç talep ve fiyatlar üzerindeki baskı yaratmama ihtimali düşük.
Diğer yandan yapay zekâ ve uygulamalarının kullanımının arttığı sektörlerde verimlilik artışı sağladığına dair görüşler var. Bu gelişmeler de fiyatlar üzerinde aşağı yönlü etki yaratıyor. Sonuç olarak ABD’de kısa vadeli enflasyon dinamikleri ile uzun vadeli enflasyon dinamiklerinin etkilerini bir arada görüyoruz. Bizim görüşümüz Fed’in uzun vadeli %2’lik enflasyon hedefine hızlı bir şekilde ulaşamayacağı ve faiz indirimlerinin piyasaların tahmin ettiği kadar yakın bir dönemde ve oranda olmayacağı yönünde. ECB tarafında kısa vadeli dinamikler enflasyonu düşürme açısından daha olumlu. AB ekonomileri açısından farklı bir zorluk yeşil dönüşüm süreci ve bu sürecin yarattığı üretim ve fiyat etkileri. Dönüşüm sürecinin fiyatlar üzerinde yukarı yönlü, üretim seviyesi üzerinde ise aşağı yönlü etki yaratması mümkün. Ekonomik aktivitenin zaten düşük olduğu imalat sanayiinde dönüşüm sürecinin daha ziyade şirket kapanmalarını neden olacağını düşünüyoruz. Nitekim Almanya’da şirket iflasları geçen yıla göre %22.4 artmış durumda. Bu çerçevede, ECB’nin ekonomiyi destekleme amaçlı adımlar atmakta gecikmeyeceğini düşünüyoruz.