2023’te lojistik

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Geçtiğimiz günlerde, Merkezi ABD’de Chicago bulunan, Dünya’nın en büyük Tedarik Zinciri ve Lojistik Yönetimi organizasyonu, CSCMP’nin (Türkiye’de Round Table olarak yapılanmış olan) davetine katıldım. Konuk konuşmacı T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, Lojistik Hizmetleri Dairesi Başkanı Sayın Fatih Turhan idi. Turhan’ın gündeminde 2023 yılında Türkiye’nin Lojistiği vardı.

Öncelikle Sayın Turhan’ın paylaştığı, ihracat rakamlarımızdaki taşımacılık tiplerine göre dağılımı ve bunların oranlarını paylaşmak isterim :

• Denizyolu taşıması 58,7 milyar USD   (%51)

• Karayolu taşıması 46    milyar USD   (%40) 

• Havayolu taşıması   7,7 milyar USD   (%0,6)

• Demiryolu taşıması      0,9 milyar USD   (%0,07)

Yukarıdaki tabloyu birkaç türlü yorumlamak mümkün. Ancak, ne dersek diyelim, bütün yollar Türkiye’nin ihracatının kara ve denizyolu ağırlıklı olduğu, havayolundaki oranın ise, yüksek maliyetler nedeni ile çok da şaşırtıcı olmayacağı yorumuna bizi götürecektir. Peki ya demiryolu ile ilgili yorumlarımız sizce değişir mi? Bence hayır, zira Ülke’mizin, demiryoluna ne denli “önem vermemiş olduğu”, ve bunun siyasi iktidarların değişmesi halinde de değişmeyen bir kader olduğu öylesine aşikar ki. Ancak ben bugün demiryolu konusuna çok fazla değinmeyip, bu önemli konuyu bir başka yazıma bırakacağım. Bu gün ise daha çok 2023 yılında Türkiye’nin yalnızca ihracat değil, toplam dış ticaret hedefi ve bunun lojistik sektörüne yansıması üzerinde durmak istiyorum.

Açıklanan verilere göre, Türkiye’nin 2023 ihracat hedefi 545 milyar dolar, ithalat hedefi ise, iyimser bir yaklaşım ile (en azından bana göre) 625 milyar dolar seviyelerinde. Bu demek oluyor ki, yalnızca Dış Ticaret hacmimizin, 1,2 trilyon dolara yaklaşması bekleniyor. Dış Ticaret’te bu verilere ulaşmak isteyen Ülke’mizin, iç ticarette de çok önemli bir sıçrama göstermesini beklemek şaşırtıcı olmayacaktır. Hepsini üst üste koyduğumuzda, ticaret hacmimizdeki büyümenin astronomik oranlarda olacağına kesin gözüyle bakmak gerekiyor. Tüm bu hacimsel büyümeleri kaldırabilecek bir fiziksel güce ve imkana, işgücüne, bilgi birikimine, teknik kadroya, araca, gemiye, demiryoluna, depoya, antrepoya, limana; özetle, lojistik altyapıya sahip miyiz? Daha da önemlisi, bu altyapıya sahip olmak için bir yol haritamız,  makro bir planımız var mı? Bana sorarsanız henüz yok. Her ne kadar Lojistik Daire Başkanı Sayın Fatih Turhan, bu yönde çalışmalarının var olduğunu anlatarak içimize su serpmeye çalıştı ise de, benim içimdeki yangın hala sürüyor. TİM bünyesinde kurulmuş olan “Lojistik Konseyi” her ne kadar sevindirici bir gelişme olsa da, 2023 için yapılacak lojistik planlama ve hedeflerinin, yalnızca İhracat senaryosu üzerinden gerçekleştirilmesini büyük bir eksiklik olarak görüyor, İç Ticaret’in de en az Dış Ticaret kadar önemsenmesi ve lojistiğe ilişkin tüm senaryoların toplam tablo üzerinden yapılması gereğinin altını kalın çizgilerle çiziyorum. Umarım bürokratlar da, Kanun yapıcılar da resme böyle bakarlar ve el birliği ile Türkiye’nin bugünden itibaren her yıl artan rakamlarına yönelik kısa, orta ve uzun vadeli lojistik planlarını büyümeye paralel olarak gerçekleştirebiliyor olabiliriz. 

Az önce ben bu yazımı yazarken, Genel Seçimler’in sonuçları açıklandı ve mevcut Hükümet’in yeni dönemde de görevini sürdüreceği anons edildi. Bu demektir ki, bürokratların bir çoğu görevlerini sürdürmeye devam edecekler. Tabi, Başbakan’ın yakın zamanda açıklamış olduğu yeni Bakanlıklar’ın, gerek Dış Ticaret’e, gerek lojistiğe nasıl yansıyacağını da hep birlikte ve merakla izlemeyi sürdüreceğiz. Umarım hedeflere ulaşılan, güçlü bir Türkiye ve güzel bir gelecek bizleri bekliyordur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar