2023’e 7 kala çocuklarımızın durumu
Yarın TBMM’nin kuruluşunun 96. yıldönümü ulusal egemenlik ve çocuk bayramı olarak kutlanacak. Çocukları büyüklerin koltuklarına oturtup, şirinlik yarışı yapan büyüklerin müsameresini izleyeceğiz.
Oysa 23 Nisan’ı çocuklara hesap verme günü olarak görseydik, karnemizin her yıl tekrarlanan şirinlik gösterileriyle örtülemeyecek kadar kırıklarla dolu olduğu ortaya çıkacaktı.
Üstelik bu karne, 21. yüzyılın ikinci on yılının ortalarında ve 2023’te sözde dünyanın 10. en büyük ekonomisi olmayı hedefleyen bir ülkenin karnesi olunca durum daha da acıklı hale geliyor.
Bu karnenin en çarpıcı örneklerinden birisi, üniversite sınavlarında her yıl yüzümüze çarpılıyor. Bu yıl yapılan yüksek öğrenime geçiş sınavlarında 40 Türkçe sorusunda doğru yanıt ortalaması 19.1, sosyal bilimlerde 10.75, matematikte 7.89 ve fen bilimlerinde ise sadece 4.7.
Bu felaket karne aslında eğitim sisteminin çocuklara ne kazandırabildiğinin bir karnesi. Üstelik bu sonuç, ailelerin ve özellikle de çocukların sınav ve test cenderesi ve masrafları altında yıllarca ezilmesi pahasına ortaya çıkıyor.
Uluslararası ölçekte de Türkiye’nin karnesi yerlerde sürünüyor. OECD’nin lise çağındaki çocukları kapsayan PISA araştırması bu durumu çok net ortaya koyuyor. Çocukların bilgi düzeylerini matematik, bilim ve okuma-anlama şeklinde üç dalda ölçen bu araştırmaya göre Türkiye her üç alanda da OECD içinde Şili ve Meksika’nın ardından sondan üçüncü sırada yer alıyor.
Eğitimde durum bu. Çocuklarımızın durumuna refah düzeyi açısından baktığımızda da ortaya pek farklı bir karne çıkmıyor.
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) TÜİK’in 2014 yılı hanehalkı gelir ve yaşam koşulları anketi mikro veri setini kullanarak yaptığı hesaplamalara göre Türkiye’deki 20 milyon 0-15 yaş arası çocuğun 7 milyon 243 bini yani yüzde 36.2’si şiddetli maddi yoksunluk içinde yaşıyor. Tablodaki 9 temel imkandan 4’ünden yoksun olanlar şiddetli maddi yoksunluk içinde görülüyor.
10 çocuktan 4’ü yeterli beslenemiyor, 4 çocuktan 3’ü tatil yapamıyor, 2 çocuktan birisi evinin kira ve faturalarını karşılayamayacak şekilde geçim sıkıntısı çekiyor.
Üstelik bu rakamlar Türkiye ortalamasını yansıtıyor. Doğu ve Güneydoğu’ya gidince çocuklar arasındaki şiddetli yoksunluk oranı ortalamanın 1.5-2 katına tırmanıyor.
Türkiye çocuklar arasındaki şiddetli maddi yoksunluk oranı açısından AB ülkelerine göre çok kötü durumda. Çocuklar arasında şiddetli maddi yoksunluk oranı yüzde 10.3 olan AB ortalamasının 3 katından bile yüksek. Üstelik Türkiye’de çocuk yoksulluğu, kişi başına geliri Türkiye’den düşük Avrupa ülkelerinden de, Yunanistan ve Portekiz gibi ekonomik krizle boğuşan ülkelerden de daha kötü durumda.
Çocuk yoksulluğu, çocuğun gelecekteki refah düzeyini de belirlediği için çok daha derin ve kalıcı etkisi olan bir sorun. Bu nedenle çocuk yoksulluğunun derinliği ve bölgeler arasındaki büyük uçurum, ekonomik ve sosyal gelecek açısından çok ciddi bir sorun oluşturuyor. 2023’te genç nüfus olarak toplumsal yapının omurgasını oluşturacak çocuklarımızın eğitim ve refah durumu işte böyle.