2023 senesinde Türk şirketlerini etkileyebilecek küresel riskler

Dr. Bertan KAYA
Dr. Bertan KAYA YENİ DÜNYADA YÖNETİM [email protected]

Dünya genelinde 2020’de Koronavirüs salgını ile başlayan, jeopolitik riskler ile tırmanan, makro ekonomik riskler ile zirveye çıkan ve belirsizliğin en üst seviyede yaşandığı bir dönem içindeyiz. 2022 senesi bu anlamda pek çok riskin bir arada gerçekleştiği tarihteki en zor senelerden bir tanesi oldu. Uzmanlar ve analistler 2023 senesinin de bundan çok farklı olmayacağı kanaatinde. Ben de 2023’ün kolay geçmeyeceğini düşünenlerdenim. Bu görüşleri doğrulayan önemli bir raporu inceleme şansım oldu. Economic Intelligence Unit (EIU)’nun Risk Outlook 2023 Raporu’nda yer alan küresel risk senaryolarını incelediğimizde, bunların bir veya birkaçının birlikte gerçekleşmeleri halinde Türk şirketleri açısından önemli sonuçlar ortaya çıkabileceğini görüyoruz.

Rapora göre 2023 senesinde dört tanesi ekonomik, üç tanesi askeri, iki tanesi politik ve bir tanesi de çevresel olmak üzere 10 adet küresel risk senaryosu mevcut. Bu küresel risklerin gerçekleşmesi halinde ülkeler, ekonomiler, sektörler ve şirketler açısından stratejik riskler söz konusu olabilir. Yani şirketlerin 2023 hedeflerini ve stratejilerini tehdit edebilir.

2023’ün ana risk senaryoları

EIU’ya göre bu senaryoların başında “soğuk geçebilecek bir kış dönemi ve Avrupa’nın enerji krizinin derinleşmesi” geliyor. Rusya’nın Avrupa’ya gaz akışını kesmesi ve Avrupa’nın gaz rezervlerinin aşırı soğuk geçebilecek bir kış nedeniyle erkenden tükenmesi, Türkiye açısından büyük sorunlara yol açabilir. Bu durum, Avrupa’da üreticilerin üretimi kısması, işçi çıkartması, maliyet artışları resesyonun derinleşmesine ve hatta 2024’e sarkmasına neden olabilir. Bunun neticesinde tedarik zincirleri olumsuz etkilenir, hatta durabilir. Yüksek enerji maliyetleri ve enflasyon, pek çok firmanın iflasına, insanların alım gücünün ve talebin azalmasına yol açabilir. AB ülkeleri en büyük ticaret partnerimiz olduğundan, bu durum AB ülkeleri ile ticaret yapan firmalarımızı olumsuz etkileyecek.

Diğer bir risk senaryosu ise küresel ısınma ile sıklığı artan kuraklık, sıcaklık dalgaları, sel, tsunami, deprem, fırtına gibi olumsuz hava koşullarının emtia fiyatlarını artırması ve bunun küresel enflasyon artışlarına ve kıtlıklara dönüşmesi. Bu senaryo dahilinde, tahıllar başta olmak üzere, pek çok emtiada arz sıkıntısı yaşanması söz konusu olabilir. Emtialara dayalı üretim veya ticari faaliyet içindeki şirketlerin, artan olumsuz hava koşullarını hesaba katarak, alternatif tedarikçiler ile şimdiden iletişim kurmaları gerekebilir.

Ayrıca tarım ürünlerinde oluşabilecek olası kıtlıkların, ülkelerde siyasi krizlere dönüşmesi de olası. Örneğin dünyada 500 milyon insan Rusya ve Ukrayna buğdayına bağımlı vaziyette. Buna ek olarak yaşanabilecek olan jeopolitik sorunlar da arz ve tedarik zinciri sorunlarını tetikleyerek, emtia fiyatlarının yükselmesi için önemli bir risk teşkil ediyor. Rusya- Ukrayna, ABD- Çin, Türkiye- Yunanistan gibi gerilimler, Orta Doğu ve Afrika’da yaşanan çatışmalar, bu krizleri derinleştirebilir. Özellikle Tayvan üzerinden yaşanabilecek bir ABDÇin çatışması, çip üretiminde dünya genelinde yüzde 66 payı olan Tayvan’ın üretimine sekte vurarak, dünya çip tedarikini çok olumsuz etkileyebilir. Türkiye’de elektronik şirketleri ve savunma sanayi şirketleri bu senaryoya hazır olmalı ve bağımlılık riskini ortadan kaldıracak tedbirleri düşünmeye başlamalı.

Yüksek enflasyon ve resesyon ihracatçı açısından tehlikeli

Yine diğer bir risk senaryosu olarak tanımlanmış olan yüksek enflasyon ve resesyon durumunun, ihracat yapan şirketlerimiz açısından önemli kayıplar yaşanmasına yol açabileceği de göz önünde bulundurulmalı. 2023 senesini yurt dışı yatırımlar, pazar ve ihracat hedefleri açısından yeniden gözden geçirmek faydalı olabilir. Her ne kadar yılın ikinci yarısında parasal sıkılaşmanın yavaşlatılması ihtimali olsa da gerçekçi yaklaşım 2023’te sıkı para politikalarına devam edileceğidir. Bu durumda, alternatif pazarlar için çalışmalar yapmak, olası ihracat kayıplarını seçim nedeniyle canlı olması beklenen iç piyasa ile dengelemek, elzem olmayan yatırım ve giderlerde frene basmak gerekebilir. Yine benzer şekilde ülkemizde yaşanabilecek iç risklerin talep ve beklentileri olumsuz etkilemesi de büyümeyi, karlılığı ve likiditeyi olumsuz etkileyebilir. 2023 şirketler açısından ciro veya kârdan ziyade, nakit odaklı bir yönetim senesi olacak gibi gözüküyor.

Diğer senaryolar

Buraya kadar bahsetmiş olduklarım ana senaryolar. Yani gerçekleşme olasılığı ve şiddeti yüksek görülenler. Bir de şiddeti yine yüksek olan ancak gerçekleşme olasılığı daha düşük görülen senaryolar var. Ülkelerde enflasyon ve resesyon nedeniyle yaşanabilecek sosyal isyanlar, daha tehlikeli ve daha bulaşıcı bir Covid varyantı, siber savaşlar, Çin’e olası ambargolar nedeniyle dünyaya Çin’den ham madde ve malzeme ihracatının durması, tedarik zincirlerinin çökmesi, küresel resesyon nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde varlık piyasalarında çöküş, kur şokları, Rusya- Ukrayna savaşının bölgesel olarak da genişlemesi ve küresel bir savaşa dönmesi gibi senaryolar da şirketlerimizin üzerinde düşünmeleri ve tedbir almaları gereken diğer riskler arasında.

Riskini yönetemeyen krizini yönetmek zorunda kalabilir

Şirketlerimizin önünde iki yol var. Ya bugüne kadar olduğu gibi küresel risklerin makro seviyede hükümetlerce yönetilip, şapkadan çıkacak tavşanlar ile yumuşatılacağına inanmaya devam edip, reaktif bir durum sergilemeleri ya da bu senaryoları ciddiye alıp, 2023’ün farklı bir sene olabileceğine kanaat getirip, risk yönetimi konusunda proaktif bir çaba içine girmeleri. Reaktif tutum risklerin krizlere dönmesine yol açabilir. Bu senaryolar, ayrı bir Yönetim/ İcra Kurulu gündemi olarak ele alınmalı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar